[nesnesiz]

• Kına konulmak, kına yakılmak

• Kına ile boyanmak

  Kınalanmış gibi dağlar, dereler / Ne güzel güz, ne güzel eylül olur - Arif Nihat Asya

[isim]

• Kanıklanmak işi

[-i]

• Bir şeyin gerçekliğini kanıtla ortaya koymak, ispat etmek

[isim]

• Kanıtlanmak işi

[isim]

• Katkılanmak işi

[-i]

• Bir iddiayı tanıkla desteklemek, tanık göstermek

[nesnesiz]

• Aksamasına yol açılmak

[-i]

• Kanıt, belge veya delil olarak kabul etmek

[isim]

• Tanımlanmak işi

[-i]

• Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtmek ve açıklamak, tarif etmek

[-e]

[-i]

• Birisinin unuttuğu bir şeyi aklına getirmek, hatırlatmak

• Birinin bir şeyi unutmamasını sağlamak, uyarmak, hatırlatmak

[nesnesiz]

• Anımsama durumuna konu olmak, hatırlanmak

  Asıl söylenecekler hep sonradan anımsanır. - Behçet Necatigil

[-i]

• Önceden verilmiş olan hak ve hürriyetlerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek

  Hükûmet dış gezileri kısıtladı.

[mecaz]

• Sınırlamak, daraltmak

[hukuk]

• Birini yasal yoldan mallarını kullanmaktan yoksun bırakmak, kısıt altına almak, hacir altına almak

[isim]

• Kıskanılmak işi

[isim]

• Kısıtlanmak işi