MÜŞKÜLPESENT Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

MÜŞKÜLPESENT harflerini içeren 4 harfli 64 kelime bulunuyor. 4 harfli MÜŞKÜLPESENT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÜLÜŞ11, KÜPE10, ÜŞME10, KÜSÜ9, KESP9, PENS9, PEST9, STEP9, SELP9, ŞEMS9, ÜMÜK9, ÜLEŞ9, EŞME8, MEŞK8, MEŞE8, TÜLÜ8, TEPE8, ÜNLÜ8, ÜLKÜ8, EŞEK7, KÜME7, LÜKS7, MÜLK7, MENÜ7, NEŞE7, NÜKS7, SÜET7, SÜNE7, ÜTME7, ÜSTE7, ESME6, KÜLT6, MEST6, SEME6, SEMT6, ÜLKE6, ÜLEN6, ESEN5, ETME5, ENSE5, EKME5, EMET5, EMEN5, EMEL5, EMEK5, ELEM5, KESE5, KEME5, LENS5, MEKE5, STEN5, SELE5, SENE5, SENT5, ETEN4, ETEK4, ENEK4, ELEK4, KETE4, KELE4, KENE4, KENT4, LEKE4, TEKE4

ETEN

[isim]

[halk ağzında]

  • Etene
  • Yemişlerin yenilen bölümü

ETEK

[isim]

  • Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik

    Sevim'in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı. - Reşat Nuri Güntekin

  • Giysinin belden aşağıda kalan bölümü
  • Giysinin alt kenarı

    Vedia'nın eteklerinden gözlerini ayırmayarak onu takip ediyordu. - Peyami Safa

  • Çadır, kanepe örtüsü gibi kumaştan olan şeylerin yere sarkan bölümü
  • Dağ, tepe, yığın vb. yamaçlı şeylerin alt bölümü

    Dağın eteklerine küme küme serpilen kerpiç evleri gördü. - Halit Ziya Uşaklıgil

  • Yağmur sularının, çatının bazı yerlerinden içeri sızmasını önlemek için yapılan saç örtü

    Baca eteği. Boru eteği.

[argo]

  • Edep yeri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eteğe varmak
  • eteği ayağına dolaşmak
  • eteği kirlenmek
  • eteğindeki taşı dökmek
  • eteğinde namaz kılınmak
  • eteğinden ayrılmamak
  • eteğinden el çekmek
  • eteğine düşmek (veya sarılmak)
  • eteğine yapışmak (veya sığınmak)
  • eteğini başına atmak (veya sarmak)
  • eteğini çekmek
  • eteğini toplamak
  • eteğini tutmak
  • eteğiyle mum söndürmek
  • etek açmak
  • eteklerini indirmek
  • eteklerini toplamak
  • etekleri tutuşmak
  • etekleri uzamak
  • etekleri zil (veya ıslık veya çalpara) çalmak
  • etek öpmek
  • etek silkmek
  • etek takmak (veya giymek)

Birleşik Kelimeler: etek bağı, etek belde, etek bezi, etek dolusu, etek etek, etek kiri, etek pisliği, etekserpen, etek taşı, eteği arı, eteği belinde, eteği düşük, eteği temiz, eteğine eğri, eteğine pis, eksik etek, iç etek, maksi etek, midi etek, mini etek, uzun etek, üç etek, çatı eteği, dağ eteği, damak eteği, pencere eteği

ENEK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş

ELEK

[isim]

  • Taneli veya un gibi toz durumunda olan şeyleri yabancı maddelerden ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak için kullanılan, tahta bir kasnak ve tek tarafa gerilmiş, gözenekli tel, kıl, bez vb.nden oluşan araç

    Evden bir elek getirilecek, eleğin kenarına bir sopa konup kaldırılacak. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • elekten geçirmek

Birleşik Kelimeler: norton eleği

KETE

[isim]

[halk ağzında]

  • Yağlı, mayalı veya mayasız hamurdan yapılan çörek

KELE

[isim]

[halk ağzında]

  • Boğa, tosun

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keleye çekmek

KENE

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kene gibi yapışmak

Birleşik Kelimeler: kene ağacı, kene göz, kene otu

KENT (Kelime Kökeni: Soğdca)

[isim]

  • Şehir

    Paris gibi bir kentte, bu hatırlamalar, karamsarlığa sürükler insanı. - Necati Cumalı

[eskimiş]

  • Site

Birleşik Kelimeler: kent efsanesi, kent soylu, kentler arası, ana kent, başkent, çadır kent, mantar kent, megakent, yörekent, uydu kent

LEKE (Kelime Kökeni: Farsça leke, lekke)

[isim]

  • Kirliliği gösteren iz

    Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

  • Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan farklı renk

    Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı. - Ömer Seyfettin

[biyoloji]

  • Vücudun herhangi bir yerinde oluşan değişik renk

[mecaz]

  • Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe

    Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu. - Halide Edip Adıvar

[gök bilimi]

  • Güneş, ay, yıldız veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • leke etmek
  • leke getirmek
  • leke olmak
  • leke sürmek

Birleşik Kelimeler: Güneş lekeleri, güneş lekesi, sandık lekesi

TEKE

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Erkek keçi
  • Bir tür karides
  • Tüylü devenin erkeği ile tek hörgüçlü dişi devenin geriye melezlenmesinden elde edilen bir tür deve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekeden süt çıkarmak

Birleşik Kelimeler: teke dikeni, tekesakalı, boynuzluteke

ESEN

[sıfat]

  • Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esen kalmak

Birleşik Kelimeler: sağ esen

ETME

[isim]

  • Etmek işi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • etme bulma dünyası

ENSE

[isim]

[anatomi]

  • Boynun arkası

    Kendine geldiğinde ensesinde müthiş bir ağrı vardı. - Ayşe Kulin

  • Art, arka

    Saydığın üç iskelenin ensesindeki İsmail Ağa'nın dükkânı, en emin emanetçi idi. - Sermet Muhtar Alus

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ense kulak yerinde olmak
  • ensesinde boza pişirmek
  • ensesine binmek
  • ensesine yapışmak
  • ense yapmak
  • enseyi karartmak

Birleşik Kelimeler: ense çukuru, ense kökü, ensesi kalın, elense

EKME

[isim]

  • Ekmek işi

EMET

[isim]

  • Kütahya iline bağlı ilçelerden biri