MÜZAHERET Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

MÜZAHERET harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli MÜZAHERET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HÜZME15, ZÜHRE14, HEMZE13, MEHAZ13, HERZE12, HERTZ12, MÜHRE12, MEZÜR11, ZÜMRE11, EHRAM10, HAREM10, ÜZERE10, AHRET9, EMRAZ9, MEZRA9, MEZAT9, MEZAR9, ÜMERA8, ÜREME8, EMARE6, METRE6, MERET6, TERME6

EMARE (Kelime Kökeni: Arapça emāre)

[isim]

[eskimiş]

  • Belirti, iz, ipucu

    Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

METRE (Kelime Kökeni: Fransızca mètre)

[isim]

[matematik]

  • Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi

    İskenderun Körfezi'ne sekiz yüz metre yukarıdan bakıyordum. - Refik Halit Karay

  • Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı

Birleşik Kelimeler: metrekare, metreküp, metre sistemi, akselerometre, alkalimetre, alkolmetre, altimetre, ampermetre, anemometre, areometre, asidimetre, azotometre, barometre, bolometre, çelik metre, dansimetre, debimetre, dekametre, densimetre, desimetre, dilatometre, dinamometre, elektrodinamometre, elektrometre, fotometre, füzyometre, galvanometre, gazometre, grafometre, gramsantimetre, grizumetre, hektometre, hidrometre, higrometre, interferometre, kalorimetre, kilogrammetre, kilometre, klinometre, kolorimetre, kronometre, lüksmetre, manometre, manyetometre, mikrometre, milimetre, minimetre, odyometre, oleometre, ozonometre, ödyometre, parametre, parkmetre, pedometre, piknometre, pirometre, plüviyometre, polarimetre, radyometre, sakarimetre, sakkarometre, santimetre, sülfürimetre, şerit metre, takeometre, takimetre, takometre, taksimetre, tansiyometre, telefonometre, telemetre, termometre, voltametre, voltmetre

MERET (Kelime Kökeni: Arapça mārid)

[isim]

  • Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü

    Ben de öyle söyledim. Bırakalım artık şu meredi, dedim. - Ahmet Ümit

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Uğursuz

TERME (Kelime Kökeni: Farsça terme)

[isim]

[halk ağzında]

  • Bir tür yaban turpu

[isim]

  • Samsun iline bağlı ilçelerden biri

ÜMERA (Kelime Kökeni: Arapça umerā)

[isim]

[eskimiş]

  • Beyler, amirler
  • Üstsubaylar

    Ordu kumandanı, kendi ümerasından birinin istediği bir matara suyu esirgedi. - Falih Rıfkı Atay

ÜREME

[isim]

  • Üremek işi

[biyoloji]

  • Canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla veya doğrudan doğruya oluşturdukları sporlarla çoğalmaları, tenasül

Birleşik Kelimeler: üreme organları, döllenmesiz üreme, eşeyli üreme, eşeysiz üreme, kendiliğinden üreme

EMRAZ (Kelime Kökeni: Arapça emrāż)

[isim]

[eskimiş]

  • Hastalıklar

MEZRA (Kelime Kökeni: Arapça mezraʿ)

[isim]

[eskimiş]

  • Ekime elverişli, ekilecek tarla veya yer, ekenek
  • Kırsalda birkaç evden oluşan en küçük yerleşim birimi

MEZAT (Kelime Kökeni: Arapça mezād)

[isim]

  • Açık artırma ile satış
  • Açık artırma ile satış yapılan yer

    Bu masayı mezattan aldım.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mezada çıkarmak (veya koymak)

Birleşik Kelimeler: mezat malı

MEZAR (Kelime Kökeni: Arapça mezār)

[isim]

  • Ölünün gömülü olduğu yer, gömüt, kabir, sin(I), makber, metfen

    Yurdumuzun on dört yerinde Yunus'a ait olduğu söylenen türbe ve mezarlar vardır. - Ahmet Kabaklı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mezardan çıkarmak
  • mezarını kazmak

Birleşik Kelimeler: mezar kaçkını, mezar soyguncusu, mezar taşı, anıt mezar

EHRAM (Kelime Kökeni: Arapça ehrām)

[isim]

[tarih]

  • Piramit

[eskimiş]

[matematik]

  • Piramit

HAREM (Kelime Kökeni: Arapça ḥarem)

[isim]

[tarih]

  • Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı

    Harem, ihtiyar hatunların bembeyaz patiska sedirli küçük köşe odalarında kalmıştı. - Falih Rıfkı Atay

  • Bu bölümde oturan kadınların hepsi

[eskimiş]

  • Karı, eş

    Gelen doktormuş, bizim doktor Hüsnü Bey. Haremim hastalanmış da. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: harem ağası, harem kâhyası, harem selamlık

ÜZERE

[zarf]

  • Amacıyla

    Müzakere bitince üç dört gün sonra gene evde buluşmak üzere ayrıldılar. - Peyami Safa

  • Şartıyla

    Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsiniz.

  • Neredeyse

    Bu yangın kalbimizde başlıyorsa yani ümitsiz bir aşka düşmek üzere olduğumuzu hissedersek ne yapalım? - Reşat Nuri Güntekin

[edat]

  • Gibi

    Daha önce belirtildiği üzere.

MEZÜR (Kelime Kökeni: Fransızca mesure)

[isim]

  • Mezura
  • Ölçü

    Kunduraları galiba ayağını sıktığı için mezürü bozuyor, aktrisi kızdırıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

ZÜMRE (Kelime Kökeni: Arapça zumre)

[isim]

  • Topluluk, takım, grup, camia

    O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Tür, cins

Birleşik Kelimeler: zümre edebiyatı, zümre toplantısı