MÜTEZAYİT Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

MÜTEZAYİT harflerini içeren 4 harfli 27 kelime bulunuyor. 4 harfli MÜTEZAYİT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MÜZE10, ÜZME10, TÜZE9, ZİYA9, ZAYİ9, AZİM8, İMZA8, İZAM8, MİZA8, MAZİ8, AZİT7, EMAY7, MAYİ7, TAZE7, ÜTME7, ÜMİT7, ZATİ7, ZAİT7, AYET6, ETÜT6, TAYT6, YETİ6, AMİT5, İTME5, MİAT5, META5, TEMA5

AMİT (Kelime Kökeni: Fransızca amide)

[isim]

[kimya]

  • Amonyağın hidrojeni yerine bir asit kökünün geçmesiyle oluşan birleşiklerin sınıf adı

İTME

[isim]

  • İtmek işi

    Bir ayağıyla koltukları itmeyi sürdürürken bir yandan da oğlunun beslenme çantasını hazırlıyordu. - Elif Şafak

Birleşik Kelimeler: öz itme

MİAT (Kelime Kökeni: Arapça mīʿād)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir şeyin yapılması için tanınan süre
  • Bir şeyin yerine yenisinin verilebilmesi için kabul edilmiş bulunan süre, kullanma süresi

    Asker ayakkabısının miadı altı aydır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • miadı dolmak
  • miadı gelmek

META (Kelime Kökeni: Arapça metāʿ)

[isim]

  • Mal, ticaret malı

[ticaret]

  • Sermaye

    Batı'dan aldığımız öteberi arasında en kıymetli meta kendi memleketimizi karış karış dolaşma arzusu olmalıdır. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

TEMA (Kelime Kökeni: İtalyanca tema)

[isim]

  • Asıl konu, temel motif, ana konu

    Anıtın teması, Kurtuluş Savaşı'ydı. Tablonun teması.

[edebiyat]

  • Öğretici veya edebî bir eserde işlenen konu, düşünce, görüş, tem, ana konu

[müzik]

  • Bir besteyi oluşturan temel motif, ana konu

AYET (Kelime Kökeni: Arapça āyet)

[isim]

[din bilgisi]

  • Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri

    Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu. - Ömer Seyfettin

ETÜT (Kelime Kökeni: Fransızca étude)

[isim]

  • Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma
  • Ön çalışma
  • Belli bir konuyu inceleyen, araştıran eser veya yazı
  • Öğrencilerin, bir belletmenin gözetimi, denetimi altında ders çalışmaları, mütalaa, müzakere

    Dersleri yarım kulak dinliyor, etütlerde uzun uzun mektuplar yazıyordu. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • etüt etmek

Birleşik Kelimeler: etüt odası

TAYT (Kelime Kökeni: İngilizce tight)

[isim]

  • Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir pantolon türü
  • Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi

YETİ

[isim]

[felsefe]

  • İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, kuvve, meleke

    Aklımız fikrimiz hep insanda, yetilerimizi var gücümüzle çoğaltıp onun rahatlığına çalışıyoruz. - Azra Erhat

[ruh bilimi]

  • Bellek, usa vurma, algılama veya imgeleme gibi insanın doğuştan gelen zihin güçlerinden herhangi biri, meleke

AZİT (Kelime Kökeni: Fransızca azide)

[isim]

[kimya]

  • Azothidrik asit HN3 teki hidrojenin yerine bir kökün geçmesi ile türeyen birleşikler

EMAY (Kelime Kökeni: Fransızca émail)

[isim]

  • Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk cama benzeyen cila

MAYİ (Kelime Kökeni: Arapça māyiʿ)

[isim]

  • Sıvı

    Ufak bir küvetin içine siyah gibi görünen bir mayi döktü. - Refik Halit Karay

TAZE (Kelime Kökeni: Farsça tāze)

[sıfat]

  • Bozulmamış, bayatlamamış olan

    Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Dinç, yıpranmamış, yorulmamış

    Yüzü taze, taravetli ve güzeldi. - Memduh Şevket Esendal

  • Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı

    Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Yeni, zamanı geçmemiş

    Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[mecaz]

  • Genç kadın

    Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taze ot görmüş eşek gibi

Birleşik Kelimeler: taze fasulye, tazekan, taze para, taze soğan, her dem taze, terütaze

ÜTME

[isim]

  • Ütmek işi
  • Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır

ÜMİT (Kelime Kökeni: Farsça umīd)

[isim]

  • Umut

    Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ümide düşmek
  • ümide kapılmak
  • ümidi boşa çıkmak
  • ümidi kırılmak
  • ümidini kesmek
  • ümidini kırmak
  • ümidi sönmek
  • ümit (veya ümidini) bağlamak
  • ümit beslemek
  • ümit bırakmak
  • ümit etmek
  • ümit kesmek
  • ümit serpmek
  • ümit uyanmak
  • ümit vermek

Birleşik Kelimeler: ümit dünyası, ümit kapısı, ümit kırıklığı