MÜTEREDDİ Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

MÜTEREDDİ harflerini içeren 4 harfli 28 kelime bulunuyor. 4 harfli MÜTEREDDİ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Mütereddi ile başlayan 4 harfli kelimeler. İçinde Mütereddi olan 4 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DİDE8, DÜET8, DEDE8, DEME7, EDİM7, MİDE7, MÜRT7, ÜTME7, ÜREM7, ÜMİT7, DERT6, DERİ6, DERE6, EDER6, TÜRE6, ERME5, ERİM5, ETME5, EMİR5, EMET5, İTME5, MERT5, MERİ5, REMİ5, ERTE4, ETER4, TİRE4, TERE4

ETER (Kelime Kökeni: Fransızca éther)

[isim]

[kimya]

  • Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar
  • Hekimlikte kullanılan, çok uçucu, renksiz ve kendine özgü kokusu olan bir sıvı, lokman ruhu
  • Bir tür organik yağ çözücü

TİRE

[isim]

  • Dikişte kullanılan pamuk ipliği

    Parmak uçlarında ince ince delik çorapları renkli tire ile iliştiriyordu. - Mahmut Yesari

[sıfat]

  • Pamuk ipliğinden yapılmış

[isim]

  • Kısa çizgi
  • Uzun çizgi

[isim]

  • İzmir iline bağlı ilçelerden biri

TERE (Kelime Kökeni: Farsça tere)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki (Lepidium sativum)

Birleşik Kelimeler: çayır teresi, su teresi, yaban teresi

ERME

[isim]

  • Ermek işi

ERİM

[isim]

  • Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil

    El erimi. Göz erimi.

Birleşik Kelimeler: el erimi, göz erimi, kulak erimi, kurşun erimi

[isim]

  • Muştu

ETME

[isim]

  • Etmek işi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • etme bulma dünyası

EMİR (Kelime Kökeni: Arapça emr)

[isim]

  • Buyruk, komut, talimat, ferman
  • İstek

    İkide birde dönüp benden bir emrim olup olmadığını soruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[bitki bilimi]

  • Orta Anadolu'da şarap yapımı için üretilen, orta kalın kabuklu, beyaz renkli, kısa ve karışık budanan bir tür üzüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • emir almak
  • emir altına almak
  • emir vermek
  • emrine girmek
  • emrine vermek

Birleşik Kelimeler: emir cümlesi, emir eri, emir kipi, emir kulu, emir komuta zinciri, emirname, emir subayı, emretmek, emreylemek, emrihak, emrivaki, emre muharrer senet, yazılı emir, evvelemirde, arama emri, ita emri, ödeme emri, ölüm emri, tediye emri, verile emri

[isim]

  • Araplarda ve bazı Müslüman ülkelerde bir kavim, şehir veya ülkenin başı

EMET

[isim]

  • Kütahya iline bağlı ilçelerden biri

İTME

[isim]

  • İtmek işi

    Bir ayağıyla koltukları itmeyi sürdürürken bir yandan da oğlunun beslenme çantasını hazırlıyordu. - Elif Şafak

Birleşik Kelimeler: öz itme

MERT (Kelime Kökeni: Farsça merd)

[sıfat]

  • Yiğit

    Merttir, yiğittir, yüreği de bileği de pektir. - Tarık Buğra

  • Sözünün eri, güvenilir (kimse), erkek

Birleşik Kelimeler: merdikıpti, civanmert

MERİ (Kelime Kökeni: Arapça merʿī)

[sıfat]

[hukuk]

  • Geçerli

    Fethi Bey hükûmeti, meri olan bu maddeyi tatbik ettiği için kürsüden izahat vermek ıztırarında kalıyor. - Yahya Kemal Beyatlı

REMİ (Kelime Kökeni: Fransızca rami)

[isim]

  • Genellikle dört kişi arasında elli kâğıtlık bir deste ve iki jokerle oynanan bir iskambil oyunu

DERT (Kelime Kökeni: Farsça derd)

[isim]

  • Üzüntü

    Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden - Halk türküsü

  • Hastalık

    Hastayım, derdime verem diyorlar. - Faruk Nafiz Çamlıbel

  • Ağrı

[mecaz]

  • Sorun, kaygı

    Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Ur

    Boynunda dert çıkmış.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • derde (veya derdine) derman olmak
  • derde (veya dertlere) düşmek
  • derde düçar olmak
  • derdi başından aşkın (olmak)
  • derdi günü
  • derdine deva bulmak
  • derdine düşmek
  • derdine yanmak
  • derdini çekmek
  • derdini deşmek (veya depreştirmek)
  • derdini dökmek
  • derdini Marko Paşa'ya anlat
  • derdini söylemeyen (veya anlatmayan) derman bulamaz
  • derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen
  • derdi veren devasını da verir
  • dert ağlatır, aşk söyletir
  • dert anlatmak
  • dert, çekene göredir
  • dert değil
  • dert eğirmek
  • dert etmek (veya edinmek)
  • dert gider amma yeri boş kalmaz
  • dert yanmak

Birleşik Kelimeler: dert babası, dert küpü, dert ortağı, dert sahibi, boğaz derdi, geçim derdi, başı dertte

DERİ

[isim]

  • İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten

    Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu. - Peyami Safa

[sıfat]

  • Bu tabakadan yapılmış

    Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası. - Necati Cumalı

  • İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • derisi kemiklerine yapışmak
  • derisine sığmamak
  • derisini yüzmek

Birleşik Kelimeler: deri altı, alt deri, dış deri, iç deri, orta deri, üst deri, dana derisi, domuz derisi, kaplan derisi, tırnak derisi, yılan derisi

[isim]

[halk ağzında]

  • Toplantı, düğün
  • Pazar veya panayır kurulan gün, dernek

DERE

[isim]

[coğrafya]

  • Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu

    Bu ensiz tahta köprü altında ince dere. - Enis Behiç Koryürek

[coğrafya]

  • İki dağ arasındaki uzun çukur
  • Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol

Ata Sözleri ve Deyimler

  • derede tarla sel için, tepede harman yel için
  • dereyi geçerken at değiştirilmez
  • dereyi görmeden paçaları sıvamak

Birleşik Kelimeler: derebeyi, dereotu, dere tepe, dere yatağı, kuru dere