MÜTERADİF Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

MÜTERADİF harflerini içeren 5 harfli 37 kelime bulunuyor. 5 harfli MÜTERADİF kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MÜFİT14, DATİF13, FERDİ13, FEDAİ13, FERDA13, İFADE13, REDİF13, FİRMA12, FERMA12, ARİFE11, ETRAF11, EFRAT11, FİTRE11, İFRAT11, İFTAR11, RAFİT11, TARİF11, TERFİ11, DÜRME10, DİTME8, DEMİR8, İDAME8, İMDAT8, MÜRİT8, MÜRAİ8, MADER8, MEDAR8, ÜMERA8, ÜREMİ8, DAİRE7, İRADE7, İDARE7, TEDAİ7, EMTİA6, MİRAT6, TAMİR6, TERİM6

EMTİA (Kelime Kökeni: Arapça emtiʿa)

[isim]

[eskimiş]

[ticaret]

  • Mal

MİRAT (Kelime Kökeni: Arapça mirʾāt)

[isim]

[eskimiş]

  • Ayna

TAMİR (Kelime Kökeni: Arapça taʿmīr)

[isim]

  • Onarma, onarım

[mecaz]

  • Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma

    Mademki bir münasebetsizlik etmişsin, bunu tamire imkân yok muydu? - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tamir etmek
  • tamire vermek
  • tamir görmek

Birleşik Kelimeler: tamirhane, tamir takımı

TERİM

[isim]

  • Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime, ıstılah

    Bazıları ise terimlerimizi milletlerarası esaslara bağlamak davasındadırlar. - Falih Rıfkı Atay

[mantık]

  • Geleneksel mantıkta özne veya yüklem

[matematik]

  • Cebirsel bir anlatımda + veya - işaretleri arasında bulunan parçalardan her biri

[matematik]

  • Bir denklemde = işaretinin iki yanındaki anlatımlardan her biri

[matematik]

  • Bir kesrin pay ve paydasından her biri, had

Birleşik Kelimeler: terim bilimi, terimler dizgesi, büyük terim, küçük terim, orta terim, bir terimli, çok terimli, iki terimli

DAİRE (Kelime Kökeni: Arapça dāʾire)

[isim]

  • Konut olarak kullanılan bir yapının bölümlerinden her biri, kat

    Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş. - Halit Fahri Ozansoy

  • Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri

    Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi. - Refik Halit Karay

  • Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
  • Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm

    Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü

    Serkeşliklerden vazgeçerek edep ve itaat dairesine dönünüz! - Necip Fazıl Kısakürek

[matematik]

  • Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası

[müzik]

  • Saz takımında usul vurmaya yarayan tef

Birleşik Kelimeler: daire kesmesi, daire parçası, dubleks daire, fasit daire, uçan daire, yarım daire, arz dairesi, askerlik dairesi, enlem dairesi, hareket dairesi, harp dairesi, istihbarat dairesi, kalorifer dairesi, kaza dairesi, kazan dairesi, lojistik dairesi, saat dairesi, vergi dairesi

İRADE (Kelime Kökeni: Arapça irāde)

[isim]

  • Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç

    Korkunç bir irade kuvveti sarfıyla baş ucundaki lambayı yaktı. - Sait Faik Abasıyanık

[ruh bilimi]

[felsefe]

  • İstenç

[eskimiş]

  • Buyruk

    Görülünce vurulması için irade bile var. - Sermet Muhtar Alus

[eskimiş]

  • İstek, dilek

    Ölüme, yaşama irademizin bir çeşit tükenişi diye bakıyoruz. - Ahmet Muhip Dranas

Birleşik Kelimeler: irade beyanı, irade dışı, irade kaybı, irade yitimi, millî irade

İDARE (Kelime Kökeni: Arapça idāre)

[isim]

  • Yönetme, yönetim, çekip çevirme

    Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş. - Atatürk

  • Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü
  • Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer veya makam

    Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. - Haldun Taner

  • Bir kurumun işlerini yürüten kurul

    Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış. - Peyami Safa

  • Tutum

    Birdenbire, elindeki suyu günlerce idareye mecbur bir kazazede hâline geldim. - Necip Fazıl Kısakürek

  • İdare kandili veya lambası
  • Hoş görme, göz yumma
  • Yetinme

    Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • idare etmek
  • idaresini bilmek

Birleşik Kelimeler: idare amiri, idarehane, idare hukuku, idareimaslahat, idare kandili, idare lambası, idare mahkemesi, idare meclisi, mahallî idare, merkezî idare, mülki idare, örfi idare, sivil idare, amme idaresi, kamu idaresi

TEDAİ (Kelime Kökeni: Arapça tedāʿī)

[isim]

[eskimiş]

[ruh bilimi]

  • Çağrışım

    Birbirini bütün tedaileriyle karşılayan iki kelimeye ne aynı dilde rastlarsınız ne iki ayrı dilde. - Cemil Meriç

DİTME

[isim]

  • Ditmek işi

DEMİR

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe)

[sıfat]

  • Bu elementten yapılmış

    Hemşiresiyle rıhtımın kenarındaki demir kanepeye oturdular. - Peyami Safa

  • Bu elementten yapılmış parça

    Ocak demiri. Kapı demiri. Pencere demiri.

  • Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça

[sıfat]

[mecaz]

  • Güçlü, kuvvetli, sert

    O kadar çabuk uyanmıştı ki kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu. - Sait Faik Abasıyanık

[denizcilik]

  • Çıpa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • demir almak
  • demir atmak
  • demire vurmak
  • demir gibi
  • demir ıslanmaz, deli uslanmaz
  • demir nemden, insan gamdan çürür
  • demir taramak
  • demir tavında dövülür
  • demir üzerinde

Birleşik Kelimeler: demir ağacı, demirbaş, demir bilek, demir boku, demir dikeni, demir hat, demirhindi, demirkapan, demir kapı, Demirkazık, demir kırı, demir leblebi, demir oksit, demir para, demir pası, Demirperde, demir perde, demir rengi, demir resmi, demir sülfat, demir yeri, demir yolcu, demir yolu, demir yumruk, ak demir, aydemir, çekme demir, çifte demir, çubuk demir, delikli demir, dişi demir, dökme demir, erkek demir, hasır demir, iğdemir, kütük demir, nervürlü demir, buz demiri, gözdemiri, ızgara demiri, kol demiri, köşe demiri, kulak demiri, L demiri, özek demiri, saban demiri, topuk demiri

İDAME (Kelime Kökeni: Arapça idāme)

[isim]

[eskimiş]

  • Sürdürme, devam ettirme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • idame ettirmek

İMDAT (Kelime Kökeni: Arapça imdād)

[isim]

  • Tehlikede olana yapılan yardım

    Gelen imdat kuvvetinden vaktiyle haber alamıyor, mağlup oluyoruz. - Orhan Seyfi Orhon

[ünlem]

  • `Yetişin, kurtarın` anlamlarında bir seslenme sözü

    Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • imdada (veya imdadına) koşmak (veya yetişmek veya erişmek)
  • imdat etmek
  • imdat ummak

Birleşik Kelimeler: imdat çekici, imdat freni, imdat kolu, sıhhi imdat

MÜRİT (Kelime Kökeni: Arapça murīd)

[isim]

  • Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse

    Ankara'ya geldiği zaman Hacı Bayram'ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür. - Ahmet Hamdi Tanpınar

MÜRAİ (Kelime Kökeni: Arapça murāʾī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • İkiyüzlü

    Pek nazik olduğu için onu görenler mürai zannederler. - Abdülhak Şinasi Hisar

MADER (Kelime Kökeni: Farsça māder)

[isim]

[eskimiş]

  • Ana, anne