MÜTEAKİBEN Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
MÜTEAKİBEN harflerini içeren 5 harfli 62 kelime bulunuyor. 5 harfli MÜTEAKİBEN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
BİTÜM10,
ANKET (Kelime Kökeni: Fransızca enquête)
-
Sormaca
Öteden beri zaman zaman yapılagelen bu anketler ne güzel anketlerdir! - Behçet Necatigil
Ata Sözleri ve Deyimler
- anket yapmak
ANTİK (Kelime Kökeni: Fransızca antique)
- İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan, antika
Birleşik Kelimeler: Antik Çağ
ETKEN
-
Etki eden şey, faktör
Bu sanatçıların çoğunun başarısında dış ülkelerde edindikleri sahne görgü ve kültürü etken olmuştur. - Metin And
- Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir
-
Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, etken fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı
Kırmak, bilmek etken fiillerdir.
Birleşik Kelimeler: etken fiil, etken madde
ETKİN
- Hareketli, işleyen, çalışan, faal, aktif, dinamik
- Fiilde bulunan, etkinlik gösteren, edilgin karşıtı
- Kimyasal tepkimelere katılma yatkınlığı gösteren (molekül, atom)
Birleşik Kelimeler: etkin okul, etkin öğretim, aşırı etkin, ışın etkin
ETNİK (Kelime Kökeni: Fransızca ethnique)
- Kavimle ilgili, budunsal, kavmî
İNTAK (Kelime Kökeni: Arapça inṭāḳ)
- Konuşturma söyletme
- Kişileştirilen varlıklara, hayalî yaratıklara söz söyletme sanatı, dillendirme
Birleşik Kelimeler: teşhis ve intak
KETEN (Kelime Kökeni: Arapça kettān)
- Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki (Linumusitatissimum)
-
Bu bitkinin liflerinden yapılmış (dokuma vb.)
Saçları, yüzü, bolerosu, keten elbisesi, hepsi vücuduna yapışmış. - Ahmet Hamdi Tanpınar
Birleşik Kelimeler: keten helva, keten kuşu, keten tohumu, bataklık keteni, su keteni, yaban keteni
KENET
- İki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kıvrık metal parça
Ata Sözleri ve Deyimler
- kenet etmek
- kenet gibi yapışmak
Birleşik Kelimeler: kenet mili
NAKİT (Kelime Kökeni: Arapça naḳd)
- Para, akçe
- Kullanılması hemen mümkün olan para, peşin para, likit
Birleşik Kelimeler: nakit kartı, nakit para
TEKNE
-
Türlü işlerde kullanılmak için çoğu ağaçtan veya taştan yapılan, uzun ve geniş kap
Bir taş teknenin üstünde doktor Abbas'ın ölüsünü kesti biçti. - Yaşar Kemal
- Sızdırabilir veya sızdırmaz olarak yapılmış, levhaları bir parçadan oluşmuş, kulpları ve kulp delikleri bulunan, bir veya iki kişi tarafından taşınabilir üstü açık bir ambalaj türü
-
Bir tür küçük deniz taşıtı
Sefere kalkacak bir sürü tekne vardı limanda. - Halikarnas Balıkçısı
- Geminin omurga, kaburga ve kaplamadan oluşan temel bölümü
- Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur, alçak bölümü, ineç, kemer karşıtı
- Havza
- Ut, tambur vb. çalgılarının sesi yükselten oyuk ve şişkin parçası
Birleşik Kelimeler: tekne kazıntısı, kaba tekne, livarlı tekne, duş teknesi, gangama teknesi, hamur teknesi, mercan teknesi
TEKİN
- Boş, içinde kimse bulunmayan
-
Güvenilir (kişi, yer)
Aynı zamanda burası korkulacak ve hiç değilse çekinilecek, tekin olmayan bir yer olmuştu. - Asaf Halet Çelebi
-
İçinde doğaüstü varlıklar bulunmadığına inanılan (yer)
Ninem, akşam saatlerinde hamamlar tekin değildir, insanı çarpar, demişti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğlu
ANİME (Kelime Kökeni: Fransızca animé)
- Japon çizgi romanı mangaların televizyon, sinema vb. için filmleştirilmiş biçimi
ANEMİ (Kelime Kökeni: Fransızca anémie)
- Kansızlık
AKEMİ
- İki elemanlı mermer yapıştırıcısı
ETMEK
-
Bir işi yapmak
Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. - Haldun Taner
-
`İyi, kötü` zarflarıyla birlikte davranmak
İyi ettiniz de geldiniz.
-
Bulmak, erişmek
Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. - Refik Halit Karay
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak
-
Eşit değer kazanmak
İki iki daha dört eder.
-
Herhangi bir değerde olmak
Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu. - Ömer Seyfettin
-
Kötülükte bulunmak
Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin? - Sait Faik Abasıyanık
-
Küçük veya büyük abdestini yapmak
Çocuk altına etti.
-
Demek, söylemek
Emrah eder düştüm dile / Bülbül figan eder güle - Erzurumlu Emrah
Ata Sözleri ve Deyimler
- edememek
- eden bulur, inleyen ölür
- etme (veya etme yahu)
- etmediğini bırakmamak (veya komamak)
- etme eyleme
- ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
- ettiğini bulmak (veya çekmek)
- ettiğini yanına bırakmamak
- ettiği yanına (kâr) kalmak
- ettiğiyle kalmak