MUZMAHİL Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
MUZMAHİL harflerini içeren 3 harfli 21 kelime bulunuyor. 3 harfli MUZMAHİL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
HAZ10,
ALİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿālī)
-
Yüce, yüksek
Bu bizim en büyük, en şanlı, en ali bir günümüz, en mukaddes millî bayramımız. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: Babıali, zatıalileri, zatıaliniz
- `Kurnazca ve haince düzen` anlamında Ali Cengiz oyunu, `çok zorba` anlamında Ali kıran baş kesen, `bir kimse birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek` anlamında Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek deyimlerinde geçen bir söz
İLA (Kelime Kökeni: Arapça ilā)
-
Belirtilen sayıların da dâhil edildiği aralığı anlatan söz
Bugün Ege'de rüzgâr üç ila beş kuvvetinde esecekmiş.
İMA (Kelime Kökeni: Arapça īmāʾ)
-
Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas
Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen. - Peyami Safa
- Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan şey
Ata Sözleri ve Deyimler
- ima etmek
LİM (Kelime Kökeni: Fransızca lime)
- Küçük limon
LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)
- Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı
Ata Sözleri ve Deyimler
- lâm elif çevirmek (veya çizmek)
- lâmı cimi yok
- Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası
- Dar, çok ince metal parça
MİL (Kelime Kökeni: Rumca)
- Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı
- Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk
- Göze sürme çekmeye yarayan, kemik veya fil dişinden yapılmış ince ve uzun araç
Birleşik Kelimeler: eksantrik mili, kenet mili, krank mili
-
Karada 1609, denizde 1852 metre olarak kabul edilen bir uzaklık ölçü birimi
Köprü ile Kadıköy arasındaki mesafenin kaç mil olduğunu bilmiyordum. - Ahmet Rasim
Ata Sözleri ve Deyimler
- mil yapmak
Birleşik Kelimeler: deniz mili, hava mili, kara mili
MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)
-
Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü
Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin
-
Büyükbaş hayvan
Boz atlar yağız değildi artık; mallar erimiş, zayıflamıştı. - Nezihe Araz
- Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia
-
Bayağı, aşağılık, kötü kimse
Onun ne mal olduğunu bilirim.
- Esrar
- Orospu
Ata Sözleri ve Deyimler
- mal adama hem dost hem düşmandır
- mal bulmuş Mağribî gibi
- mal canı kazanmaz, can malı kazanır
- mal canın yongasıdır
- mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
- mal edinmek
- mal etmek
- malı götürmek
- malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
- malın iyisi boğazdan geçer
- malı ongun olanın adı angın olur
- mal kaldırmak
- mal kapatmak
- mal meydanda
- mal olmak
- mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
- mal yapmak
Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal
MAİ (Kelime Kökeni: Arapça māʾī)
- Mavi
ULA
- Muğla iline bağlı ilçelerden biri
MİM (Kelime Kökeni: Arapça mīm)
- Arap alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı
- Biten bir yazının altına konulan işaret
Ata Sözleri ve Deyimler
- mim koymak (veya yapıştırmak)
- Eski Yunan ve Roma'da yaşamı, töreleri taklit amacı güden komedi türü
- Bir oyuncunun herhangi bir davranış veya duyguyu yüz ve vücut hareketleriyle anlattığı oyun türü
- Bu türü gerçekleştiren sanatçı
LAZ
- Güney Kafkasyalı bir halk veya bu halktan olan kimse
MUM (Kelime Kökeni: Farsça mūm)
- Bir fitilin etrafına erimiş bal mumu, içyağı, stearik asit veya parafin dökülerek genellikle silindir biçiminde dondurulan ince, uzun aydınlatma aracı
- Bal mumu
- Işık şiddeti birimi, kandela
-
Bazı böcekler ve bitkiler tarafından salgılanan, böceklerin deri ve tüylerini, bitkilerin yüzeyini kaplayarak koruyucu görev yapan, içinde serbest yağ asitleri, alkoller ve doymuş hidrokarbonlar bulunan esterler
En bilinen mum, arıların yaptığı bal mumudur.
Ata Sözleri ve Deyimler
- muma döndürmek (veya çevirmek)
- mum dibine ışık vermez
- mum etmek
- mum gibi
- mum kesilmek
- mumla aramak
- mumla aratmak
- mum olmak
- mum tutturmak
- mum yakmak
- mum yanmayınca pervane dönmez (veya yanmaz)
- mum yapıştırmak
Birleşik Kelimeler: mum ağacı, mum ampul, mum boyası, mum cilası, mum çiçeği, mum direk, mum duruşu, mumhane, mum palmiyesi, mumsöndü, bal mumu, eğir mumu, mühür mumu, yer mumu
ZİL (Kelime Kökeni: Farsça zil)
- İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç
-
Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan yuvarlak, metal nesne
Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole! - Yahya Kemal Beyatlı
Ata Sözleri ve Deyimler
- zil takıp oynamak
Birleşik Kelimeler: zilzurna, elektrikli zil, elektrik zili, teneffüs zili
- Parasız
Ata Sözleri ve Deyimler
- zil kalmak
AHİ
- Cömert
- Kardeş
- Ahilik ocağından olan kimse
HÂL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāl)
-
Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet
Herkes hâline göre bir hediye verdi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
-
Tutum, tavır
Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir. - Oktay Rifat
-
Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman
Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Güç, kuvvet, takat
Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok.
-
Kötü durum, sıkıntı, dert
Zavallının başına ne hâller geldi.
- Durum
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... hâline gelmek
- hâlden anlamak (veya bilmek)
- hâle yola koymak
- hâl hâlin yoldaşıdır
- hâl hatır (veya hâlini hatırını) sormak
- hâli (veya hâlleri) duman olmak
- hâli harap olmak
- hâli kalmamak
- hâline bakmamak
- hâline köpekler bile güler
- hâlini almak
- hâli tavrı yerinde
- hâli üzere
- hâli vakti yerinde
Birleşik Kelimeler: hâl değişimi, hâl dili, hâl eki, hâl tercümesi, hâl ulacı, hâlihazır, arzuhâl, behemehâl, fevkalade hâl, hasbihâl, her hâlükârda, hüsnühâl, ilmihâl, iyi hâl, lisanıhâl, medeni hâl, olağanüstü hâl, seferî hâl, tercümeihâl, yalın hâl, aksi hâlde, fena hâlde, herhâlde, her hâlde, o hâlde, şu hâlde, ay hâli, insan hâli, insanlık hâli, isim hâli, keyif hâli, nez hâli, vasıta hâli, yönelme hâli, yükleme hâli, kendi hâlinde, koro hâlinde, orta hâlli
- Çözme, çözülme
- Çözüm
- Eritme
- Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma
Birleşik Kelimeler: hal çaresi, halletmek, hallihamur, hallolmak, hallolunmak
- Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer
- Tahttan indirme
Birleşik Kelimeler: haletmek