MUVAFFAKİYETSİZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

MUVAFFAKİYETSİZ harflerini içeren 5 harfli 213 kelime bulunuyor. 5 harfli MUVAFFAKİYETSİZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ZİFAF20, EVSAF18, AFİFE17, EVKAF17, FETVA17, İFFET17, KİFAF17, KAVAF17, TAVAF17, VAKFE17, VEFAT17, YAVUZ17, AYVAZ16, AZVAY16, FEYİZ16, MEVZU16, EVSİZ15, KAVUZ15, MEVZİ15, AVİZE14, AFAZİ14, FİZİK14, FUAYE14, İZAFE14, İZAFİ14, MİYAV14, MAFYA14, SAYFA14, TEVZİ14, TAVİZ14, YEVMİ14, YUVAK14, YUFKA14, ZEVAT14, AYEVİ13, FİYAT13, KEYFİ13, KEYİF13, MEVUT13, MUTAF13, MASİF13, MATUF13, SİMAV13, SUVAT13, SEVİM13, SAVMA13, TAYFA13, TAVUS13, VİYAK13, VAKUM13, YAFTA13, AKVAM12, FİSKE12, FASET12, FASİT12, FASKA12, FATSA12, FESAT12, İSEVİ12, İVESİ12, İVMEK12, İSTİF12, İFSAT12, KİSVE12, KAFES12, KESİF12, KAVAS12, KAVİM12, KAVİS12, KAVMİ12, KAVUT12, MEVTA12, MEVKİ12, SAKAF12, SAVAT12, SAVAK12, TEVSİ12, TAVUK12, TAVAS12, UYMAZ12, VİSKİ12, VİTES12, VASAT12, AYMAZ11, AFAKİ11, AKTİF11, FAKAT11, KUZEY11, KAVAT11, MİYAZ11, TEVKİ11, TAKVA11, TAVİK11, VAKİT11, VATKA11, YAZMA11, MEYUS10, SEMİZ10, UZAMA10, YEZİT10, AZMAK9, AZAMİ9, AKMAZ9, ESKİZ9, ETSİZ9, EKSİZ9, EMZİK9, KAZMA9, MEZAT9, MATİZ9, MAZAK9, SİYME9, SİMYA9, SAZAK9, SAYMA9, SEKİZ9, TUZAK9, TEMİZ9, TAZİM9, TEİZM9, UYMAK9, YUTMA9, YUMAK9, YAMUK9, YASMA9, AYMAK8, EYTAM8, KİMYA8, KUSMA8, KAMUS8, KAYMA8, KAYME8, MESUT8, MUSKA8, MAKUS8, SİYEK8, SİYAK8, SUMAK8, SAMUT8, SEYİT8, YİTİM8, YİTME8, YETİM8, YUTAK8, YAMAK8, YAKMA8, YAKUT8, YASAK8, YATMA8, ZEKAT8, ASMAK7, AKSAM7, İMSAK7, İSMET7, İSTEM7, İSTİM7, KİMSE7, KUTSİ7, KASMA7, KASEM7, KESİM7, KETUM7, MİSAK7, MESAİ7, METİS7, MUTKİ7, MAKTU7, MAKSİ7, MAKAS7, MASKE7, MASAT7, SİTEM7, SİMİT7, SAKİM7, SEMAİ7, SATMA7, TASMA7, TEMAS7, UTMAK7, YİTİK7, YETKİ7, YETİK7, YEKTA7, YATAK7, ASKAT6, ASTİK6, ATMAK6, AKEMİ6, EMTİA6, İTMEK6, İSTEK6, İKAME6, KAMET6, KATMA6, KASTİ6, KASET6, KAİME6, KESİT6, KESAT6, MAKTA6, MAKET6, MAKAT6, SAKİT6, SAKAT6, SAİKA6, SETİK6, TAMİK6, TAKSİ6, TAKSA6, TAKMA6, TAKİM6, TAKAS6, AKAİT5

AKAİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳāʾid)

[isim]

[din bilgisi]

  • Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
  • Bu kuralları toplayan kitap

ASKAT

[isim]

[matematik]

  • Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri

    Metrenin askatları desimetre, santimetre ve milimetredir.

ASTİK (Kelime Kökeni: Ermenice)

[isim]

[argo]

  • Pezevenk

ATMAK

[-e]

[-i]

  • Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak

    Taşı suya atmak.

  • Bir şeyi yere doğru bırakmak
  • Bir kimsenin ilişiğini kesmek

[-e]

[nesnesiz]

  • Koymak

    Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. - Burhan Felek

  • Rastgele bir kenara koymak

[nesnesiz]

[-den]

  • Uzatmak

    Vapurdan iskeleye attılar.

  • Bir yerden başka bir yere taşımak

    Hazır araba varken eşyayı eve atalım.

[nesnesiz]

  • Sille, tokat vurmak

[nesnesiz]

  • Top, tüfek vb. silahları patlatmak

[nesnesiz]

  • Kurşun, gülle, ok vb. şeyleri hedefe fırlatmak

    Ona üç kurşun attı, vuramadı.

[-e]

[nesnesiz]

  • Geri bırakmak, ertelemek

    Bu konunun tartışılmasını gelecek haftaya attılar.

  • Örtmek

    Sırtına bir şal attı.

  • Yapılmış kötü bir işi birine yüklemek

    Suçu onun üzerine attılar.

[-i]

[-den]

  • Kovmak, dışarıya çıkarmak, ilgisini kesip uzaklaştırmak

[-i]

  • İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak

    Bu lüzumsuz eşyayı atmalı.

[-i]

  • Kullanılması gelenek hâline gelmiş bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek

    Şapka inkılabıyla fesi attık.

[-i]

  • Çıkarmak, dışarıya vermek

    Yabancı cisimleri vücut atar.

[-i]

  • Patlayıcı maddelerle havaya uçurup yıkmak

    Köprüyü dinamitle attılar.

[-i]

  • Yay ve tokmakla ditmek, kabartmak

    Pamuğu atmak.

[nesnesiz]

  • Çatlamak

[nesnesiz]

  • Yırtılmak

[-den]

  • Yapışık olduğu yerden ayrılmak

[nesnesiz]

  • Kalp, nabız vurmak, çarpmak

    Kalbi hızlı hızlı atıyor.

[-i]

  • Sıkıntı dolayısıyla giyilen bir şeyi çıkarmak

    Sıcak basınca sırtındaki ceketi attı.

[-i]

[-den]

  • Yazılı veya banda alınmış bir metinden bazı bölümleri çıkarmak

[-i]

  • Değerini eksiltmek

[nesnesiz]

  • Göndermek, yollamak

    Mektup atmak.

[-den]

  • Terk etmek

[argo]

  • Götürmek

    Gözüne kestirdiği erkeği tavlayıp resmen oraya atarmış. - Attila İlhan

[nesnesiz]

[argo]

  • Söylemek

    Gazel attı.

[nesnesiz]

[argo]

  • Yalan veya abartmalı söz söylemek

    Gene atmaya başladı.

[nesnesiz]

[argo]

  • Bilmeden, kestirerek söylemek

    Bilgi yarışmasında attı ama tutturamadı.

[nesnesiz]

[teklifsiz konuşmada]

  • İçki içmek

    Şimdi arzu buyrulursa dostluğumuzu takviye için şöyle bir iki kadeh atalım. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • atıp (veya atmak) tutmak
  • atıyorum
  • atma Recep, din kardeşiyiz
  • atsan atılmaz, satsan satılmaz
  • attığı tırnağa değmemek
  • attığı tırnak kadar olamamak

Birleşik Kelimeler: füzeatar, kazaratar, kükürtatar, roketatar, atardamar

AKEMİ

[isim]

  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

EMTİA (Kelime Kökeni: Arapça emtiʿa)

[isim]

[eskimiş]

[ticaret]

  • Mal

İTMEK

[-i]

  • Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek

    Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar. - Halide Edip Adıvar

  • Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak

    Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi. - Halide Edip Adıvar

  • Bulunduğu yerden aşağı düşürmek

    Suya itmek. Havuza itmek.

  • Sürüklemek, sevk etmek

    Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı. - Ahmet Ümit

[fizik]

  • Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisinden uzaklaşmaya zorlamak, çekmek karşıtı

    Aynı cins elektrikli iki cisim birbirini iter.

İSTEK

[isim]

  • Bir şeye duyulan eğilim, arzu, şevk

    Yanıma yaklaşan gölge, o eski şarkıyı gerçek bir istekle tekrarlıyordu. - Çetin Altan

  • Yerine getirilmesi başkasından istenilen şey, meram, talep

    Bu adamın istekleri bitmiyor.

[dil bilgisi]

  • İstek ve niyet kavramı veren isteme kipi

    Göreyim, göresin, göre.

[ruh bilimi]

  • Belirli bir gereksinimi karşılayacağı düşünülen nesne veya duruma karşı duyulan özlem, arzu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • istek (veya isteğini) uyandırmak
  • istek duymak

İKAME (Kelime Kökeni: Arapça iḳāme)

[isim]

[eskimiş]

  • Yerine koyma, yerine kullanma
  • Ayağa kaldırma, ayakta durdurma
  • Ortaya koyma

[sıfat]

  • Yerine konulan, yerine geçen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikame etmek

Birleşik Kelimeler: ikame mal

KAMET (Kelime Kökeni: Arapça ḳāmet)

[isim]

[eskimiş]

  • Boy, endam

    Gür beyaz saçları, dik kameti, vakur yürüyüşü ile gören çarşı esnafı saygı ile selamlarlar. - Haldun Taner

[isim]

[din bilgisi]

  • Farz olan namazdan önce okunan iç ezan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kamet getirmek
  • kameti artırmak

KATMA

[isim]

  • Katmak işi, ilhak

[sıfat]

  • Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam

[halk ağzında]

  • Kıldan veya yünden yapılmış ip

Birleşik Kelimeler: katma bütçe, katma değer vergisi, değer katma

KASTİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣdī)

[sıfat]

  • Bilerek, isteyerek yapılan

[zarf]

  • Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek

KASET (Kelime Kökeni: Fransızca cassette)

[isim]

  • İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasını sağlayan bir manyetik şeridin bulunduğu küçük kutu

Birleşik Kelimeler: kasetçalar, manyetik kaset, videokaset

KAİME (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʾime)

[isim]

[eskimiş]

  • Buyruk, resmî kâğıt, ferman

    Mezat kaimesi.

  • Kâğıt para, kâğıt lira, kayme

    Atıf Bey cüzdanından çıkardığı bir reçeteyle bir beş liralık kaimeyi uzatarak... - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KESİT

[isim]

  • Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey

    Ağacın kesiti.

  • Bir toplumun bölümü, kesim
  • Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç

    Bu süreç, bu çok önemli yaşam kesiti bilinmez olarak kalacak. - Selim İleri

[matematik]

  • Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta

    Bir kürenin her kesiti daire biçiminde olur.

Birleşik Kelimeler: ara kesit, başkesit, öz kesit