MUTASAVVER Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

MUTASAVVER harflerini içeren 5 harfli 40 kelime bulunuyor. 5 harfli MUTASAVVER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MEVUT13, SUVAT13, SAVUR13, SAVMA13, TAVUS13, VURMA13, AVURT12, MEVTA12, MAVRA12, SAVAT12, TAVAS12, VASAT12, VARMA12, AVRET11, AVRAT11, AVARE11, EVRAT11, VARTA11, MESUT8, SAMUT8, SAMUR8, SERUM8, ARMUT7, MURAT7, MUARE7, MASAT7, SURET7, SURAT7, SUARE7, SARMA7, SATMA7, TASMA7, TEMAS7, USARE7, ARTMA6, ASTAR6, RASAT6, SARAT6, TASAR6, TERAS6

ARTMA

[isim]

  • Artmak işi

    Tiyatrolar sayıca arttı, bunun sonucu seyirci sayısında da artma oldu. - Metin And

ASTAR (Kelime Kökeni: Farsça āster)

[isim]

  • Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat
  • Sıvanacak, boyanacak yerlere boyadan önce sürülen kat

    Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı? / Bütün iş ilk çekilen boyadadır, astarda - Behçet Necatigil

  • Gemicilikte bir şeyi sağlamlaştırmak için kullanılan bez, halat, ağaç vb

Ata Sözleri ve Deyimler

  • astar bol olmayınca yüze gelmez
  • astarı yüzünden pahalı olmak (veya pahalıya gelmek)
  • astar sürmek (veya vurmak veya çekmek)

Birleşik Kelimeler: astar boyası, astar kaplama, aslı astarı

RASAT (Kelime Kökeni: Arapça raṣad)

[isim]

[gök bilimi]

  • Gözlem

    Türkler Belgrat'a yaklaştıkları zaman evvelki keşif ve rasat merkezi olmak üzere Havale kalesini inşa etmişlerdi. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: rasathane

SARAT

[isim]

[halk ağzında]

  • Büyük delikli kalbur

TASAR

[isim]

  • Bir iş, bir düşünce sırasını, düzeyini gösteren resim, yazı, plan

Birleşik Kelimeler: tasar çizim, ön tasar

TERAS (Kelime Kökeni: Fransızca terrasse)

[isim]

  • Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça

    Ayrıca denize bakan bir de büyük terası vardı. - Çetin Altan

  • Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş

[coğrafya]

  • Seki

ARMUT (Kelime Kökeni: Farsça emrūd)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Gülgillerden, çiçekleri beyaz, Türkiye'nin her yerinde yetişen bir ağaç (Pirus communis)

[bitki bilimi]

  • Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi

    Tavanda hevenk hevenk üzümler, elmalar, armutlar, ayvalar sarkıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

[argo]

  • Çok bön, çok aptal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • armudun iyisini (dağda) ayılar yer
  • armudun önü, kirazın sonu
  • armudun sapı var, üzümün (veya kirazın) çöpü var demek
  • armudu soy ye, elmayı say ye
  • armut dalının dibine düşer
  • armut gibi
  • armut piş ağzıma düş!

Birleşik Kelimeler: armut hoşafı, armut kabağı, armut kompostosu, armut kurusu, armut top, akça armudu, Amerikan armudu, bey armudu, çakal armudu, dağ armudu, deveci armudu, Hint armudu, Japon armudu, yaban armudu

MURAT (Kelime Kökeni: Arapça murād)

[isim]

  • İstek, dilek
  • Amaç, erek, gaye

    Günlerdir gelip bizimle sohbet ediyorsun. Muradın nedir? - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • murada (veya muradına) ermek
  • muradı gözünde kalmak
  • murat almak
  • murat etmek

MUARE (Kelime Kökeni: Fransızca moiré)

[isim]

  • Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir kumaş türü, kareli kumaş

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

MASAT (Kelime Kökeni: Arapça mişḫaẕ)

[isim]

  • Bıçak bilemeye yarayan çelikten, çubuk biçiminde araç

    Kasap masadı. Aşçı masadı.

SURET (Kelime Kökeni: Arapça ṣūret)

[isim]

  • Görünüş, biçim

    İnsan suretinde bir ağaç.

  • Yazı veya resim kopyası, nüsha

    Bunun bir suretini almalı.

  • Biçim, yol, tarz

    Onlar daimî surette güzeli, iyiyi, doğruyu görmemeye mahkûm olmuşlardır. - Asaf Halet Çelebi

  • İslam felsefesinde, varlığın görünen yanı, beş duyu ile algılanan yönü

[halk ağzında]

  • Resim, fotoğraf

[eskimiş]

  • Yüz, çehre

Ata Sözleri ve Deyimler

  • suret almak (veya çıkarmak)
  • sureti haktan görünmek
  • suretine girmek

SURAT (Kelime Kökeni: Arapça ṣūret)

[isim]

  • Yüz (II)

    Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. - Attila İlhan

[mecaz]

  • Somurtkanlık, asık yüzlülük

[mecaz]

  • Soğuk davranma

    Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • surat (veya suratı) bir karış
  • surata bak süngüye davran
  • surat asmak
  • surat etmek
  • suratı bir karış asılmak
  • suratı değişmek
  • suratı kasap süngeriyle silinmiş
  • suratına indirmek
  • suratından düşen bin parça olmak
  • suratını dağıtmak
  • suratını ekşitmek (veya buruşturmak)
  • suratı sirke satmak
  • surat kalmamak
  • surat mahkeme duvarı

Birleşik Kelimeler: surat düşkünü, asık surat, çatık surat, ekşi surat, kepçe surat

SUARE (Kelime Kökeni: Fransızca soirée)

[isim]

  • Gece gösterimi
  • Akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı

    Karargâh, şerefine büyük bir suare vermek için hazırlanmakta idi. - Falih Rıfkı Atay

SARMA

[isim]

  • Sarmak işi

    Evlerindeki düzensizliğin, yozlaşmanın ve erinçsizliğin her yanı sarmasının yaratıcısı annesiydi. - Muzaffer Uyguner

  • Saran, içine alan şey, zarf

[askerlik]

  • Çevirme
  • Lahana, pazı ve üzüm yaprağının hazırlanan içle sarılmasıyla yapılan etli veya zeytinyağlı yemek

[madencilik]

  • Bir ayakta alınan, paralel veya dik olarak dikmelerin üzerine yerleştirilen direk

[sıfat]

  • Sarılarak yapılan

    Sarma yay.

Birleşik Kelimeler: sarma kafiye, ciğer sarma, kilit sarma, zeytinyağlı sarma, lahana sarması, tavuk sarması, yaprak sarması

SATMA

[isim]

  • Satmak işi

    Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır. - Necati Cumalı