Mus ile Başlayan Kelimeler

MUS ile başlayan 39 kelime bulunuyor. Başında MUS olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Mus ile biten kelimeler. İçinde mus olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

11 Harfli Kelimeler

MUSAHHİHLİK26, MUSLUKÇULUK20, MUSİKİŞİNAS18

10 Harfli Kelimeler

MUSAHİPLİK21, MUSKACILIK18

9 Harfli Kelimeler

MUSLUKSUZ18, MUSEVİLİK18, MUSABEYLİ16, MUSLİHANE16, MUSANDIRA15

8 Harfli Kelimeler

MUSAHHİH23, MUSAVVER23, MUSAHABE17, MUSANNİF17, MUSLUKÇU16, MUSADDAK15, MUSTARİP15, MUSLUKLU13, MUSALLAT11, MUSTATİL11

7 Harfli Kelimeler

MUSAFFA22, MUSAHİP18, MUSKACI14, MUSİBET12, MUSİKAR10, MUSALLİ10, MUSALLA10, MUSAKKA10, MUSANNA10

6 Harfli Kelimeler

MUSHAF19, MUSEVİ15, MUSLUK10, MUSLİN9, MUSİKİ9, MUSKAT9

5 Harfli Kelimeler

MUSAP12, MUSON9, MUSIR9, MUSKA8

MUSKA (Kelime Kökeni: Arapça nusḫa)

[isim]

  • İçinde dinsel veya büyüleyici bir gücün saklı olduğu sanılan, taşıyanı, takanı veya sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan bir nesne, yazılı kâğıt vb., hamaylı

    İnsan, üstünde tercihen boynunda mutlaka bir muska taşımalıydı. - Abdülhak Şinasi Hisar

  • Üçgen biçiminde katlanmış olan şey

Birleşik Kelimeler: muska böreği

MUSLİN (Kelime Kökeni: Fransızca mousseline)

[isim]

  • Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü

    Bir bebek yatağı hazırlar gibi özene bezene muslinlerle süslemiştim. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

    Muslin yaşmaklı sultanlar, yaldızlı arabalar Beyoğlu'nda piyasa ediyorlar. - Aka Gündüz

MUSİKİ (Kelime Kökeni: Arapça mūsīḳī)

[isim]

  • Müzik

    Musikisinde bir taraftan din / Bir taraftan bütün hayat akmış - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Kulağa hoş gelen sesler dizisi

    Şiirin musikisi demek, resmin musikisi demek gibi bir şeydir. - Nurullah Ataç

Birleşik Kelimeler: edvar musikisi, mehter musikisi

MUSON (Kelime Kökeni: Fransızca mousson)

[isim]

[coğrafya]

  • Güney Asya kıyılarıyla Hint Denizi'nde yaz ve kış mevsimlerinde birbirine ters yönlerden esen geniş alanlı rüzgâr

Birleşik Kelimeler: muson iklimi

MUSIR (Kelime Kökeni: Arapça muṣirr)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Bir söz veya düşüncede direnen, ayak direyen (kimse)

MUSİKAR (Kelime Kökeni: Farsça mūsīḳār)

[isim]

[eskimiş]

  • Gagasındaki deliklerden rüzgâr estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu

[müzik]

  • Mıskal

MUSALLİ (Kelime Kökeni: Arapça muṣallī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Beş vakit namazını sürekli olarak kılan

MUSALLA (Kelime Kökeni: Arapça muṣallā)

[isim]

[din bilgisi]

  • Namazgâh
  • Camilerde cenaze namazı kılınan yer

Birleşik Kelimeler: musalla taşı

MUSAKKA (Kelime Kökeni: Arapça musaḳḳā)

[isim]

  • Ufak parçalar biçiminde doğranmış sebzelerin, kuşbaşı et veya kıyma ve soğanla pişirilmesiyle yapılan bir yemek

    Patlıcan musakkası. Kabak musakkası.

MUSANNA (Kelime Kökeni: Arapça muṣannaʿ)

[sıfat]

  • Sanatlı

[eskimiş]

  • Uydurma, düzme

[felsefe]

  • Yapıntılı

MUSLUK (Kelime Kökeni: Arapça maslūk)

[isim]

  • Takıldığı boru veya kabın içindeki akışkanı, istenildiğinde akıtabilecek bir düzende yapılmış açılır kapanır alet

    Ben suratımı buruşturdukça, bir yaz öğlesinde yarı açık kalmış bir musluktan akarak ak mermer bir yalakta şarkı söyleyen serin bir su gibi gülsün o! - Nazım Hikmet

  • El yıkamaya yarayan yer, lavabo

    Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: rakorlu musluk, hava musluğu, lavabo musluğu, yangın musluğu

MUSALLAT (Kelime Kökeni: Arapça musallaṭ)

[sıfat]

  • Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşen (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • musallat etmek
  • musallat olmak

MUSTATİL (Kelime Kökeni: Arapça mustaṭīl)

[isim]

[eskimiş]

  • Dikdörtgen

    O siyah ağaç gövdesi, o mustatilin içine ne kadar güzel oturmuş. - Orhan Veli Kanık

MUSİBET (Kelime Kökeni: Arapça muṣībet)

[isim]

  • Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey

    Onlar hızla geçer veya düşer, musibeti sineye çekmek millete düşer. - Talât Halman

[sıfat]

[mecaz]

  • Uğursuz

MUSAP (Kelime Kökeni: Arapça muṣāb)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Başına bir kötülük, felaket gelmiş olan
  • Hastalığa yakalanmış, tutulmuş, uğramış

    Herkes hastalığın cinsine göre aşağı yukarı musap sayılır. - Sait Faik Abasıyanık