MUKADDESATÇILIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

MUKADDESATÇILIK harflerini içeren 6 harfli 115 kelime bulunuyor. 6 harfli MUKADDESATÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AÇILIM12, ISIDAM12, SIKMAÇ12, SIÇMAK12, AÇKILI11, AÇISAL11, AÇILMA11, AMAÇLI11, ÇITLIK11, ÇIKMAK11, ÇAMLIK11, ÇAKILI11, ÇAMUKA11, ÇATILI11, ISKAÇA11, ILIKÇA11, KISKAÇ11, KILÇIK11, MISDAK11, SAÇULA11, SAÇMAK11, SELÇUK11, ALIKÇA10, ALAÇIK10, ÇAKMAK10, ÇALMAK10, ÇATMAK10, DAMALI10, ISITMA10, KISMIK10, KUDEMA10, KAÇMAK10, KAÇLIK10, SEDALI10, TILSIM10, ASILTI9, ASMALI9, ASKILI9, ASILMA9, ATILIM9, ADAKLI9, ÇALKAK9, ÇATLAK9, DALMAK9, EDATLI9, ISLAMA9, ILIMAK9, ILITMA9, KISMAK9, KISMET9, KUSMAK9, KUMALI9, KUMSAL9, KILADE9, MESKUT9, MISKAL9, MAKSUT9, MUSKAT9, SAADET9, SULAMA9, SIKMAK9, SALKIM9, SIKLIK9, ATKILI8, ATILMA8, ADALET8, AMALIK8, AKITMA8, IKLAMA8, KITLIK8, KISTAK8, KUTSAL8, KAKIMA8, KAMALI8, KASALI8, KILMAK8, KASMAK8, LUSAKA8, MUTLAK8, MAKULE8, MAKTUL8, MAKSAT8, MATLIK8, MASLAK8, SATMAK8, SALTIK8, SALMAK8, SAKLIK8, SAKALI8, SIKLET8, TIKMAK8, TIKAMA8, TIKALI8, TASALI8, TAMLIK8, TALKIM8, TAKILI8, ULAMAK8, ASALET7, ATALIK7, AKAMET7, AMETAL7, ALESTA7, ALAMET7, KAKULE7, KALKMA7, KALMAK7, KATMAK7, KASKET7, LATEKS7, MAKTEL7, MAKALE7, TASLAK7, TAKMAK7, KALTAK6

KALTAK

[isim]

  • Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
  • Kuskunsuz eyer

[kaba konuşmada]

  • İffetsiz, namussuz kadın

Birleşik Kelimeler: eyer kaltağı

ASALET (Kelime Kökeni: Arapça aṣālet)

[isim]

  • Soyluluk

    Fakat çilekeş kadının asaletini biliyorum. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Asillik
  • Bir görevi yüklenmiş olma, o görevin sahibi olma, vekillik karşıtı

[edebiyat]

  • Yazıda veya sözde bayağı söz ve deyim bulunmaması durumu

ATALIK

[isim]

  • Ataya yakışır davranış, babalık

AKAMET (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳāmet)

[isim]

[eskimiş]

  • Kısırlık, verimsizlik

[mecaz]

  • Başarısızlık, sonuçsuzluk

    Bu mücadeleden ruhumun yorgun düştüğünü, akamete mahkûm kaldığını görüyorum. - Hüseyin Cahit Yalçın

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akamete uğramak

AMETAL (Kelime Kökeni: Fransızca amétale)

[isim]

[kimya]

  • Metal olmayan element

    Klor, fosfor, oksijen ametaldir.

ALESTA (Kelime Kökeni: İtalyanca allesta)

[sıfat]

  • Harekete hazır, tetikte

    Şafak sökerken denizcilerin hepsi alesta idiler. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alesta beklemek
  • alesta durmak
  • alesta tutmak

ALAMET (Kelime Kökeni: Arapça ʿalāmet)

[isim]

  • Belirti, işaret, iz, nişan

    İnsanlığın belli bir sonuca yöneldiğini gösterir hiçbir alamet yok. - Cemil Meriç

[mecaz]

  • Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne

Birleşik Kelimeler: alametifarika, kıyamet alameti

KAKULE (Kelime Kökeni: Arapça ḳāḳulle)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Zencefilgillerden, sıcak iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki (Elettaria cardamomum)
  • Bu bitkinin bahar olarak kullanılan tohumu

KALKMA

[isim]

  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar

KALMAK

[nesnesiz]

  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

  • Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak

    Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-de]

  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]

  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Eğleşmek
  • Hayatını sürdürmek, yaşamak

    O aileden bir bu çocuk kaldı.

  • Varlığını korumak, sürdürmek

    Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[-de]

  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

  • Sınıf geçmemek

    Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.

[-de]

  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]

  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]

  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]

  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]

  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]

  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

  • Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak

    Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner

[-le]

  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]

  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

  • Herhangi bir durumu sürdürmek

[yardımcı fiil]

  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış

KATMAK

[-e]

[-i]

  • Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak

    Sirkeye su katmak.

  • Bir araya getirmek

    Fadime, bu yavru bolluğu arasında kuzuları çocuklara ve çocukları kuzulara katarak en olgun bir saadet içinde yaşamış. - Halide Edip Adıvar

  • Birlikte göndermek

    Kafileye muhafız katmak.

[halk ağzında]

  • Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanı dişinin yanına salmak

KASKET (Kelime Kökeni: Fransızca casquette)

[isim]

  • Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık

    Kaldırımın önünde esas vaziyete geçip kasketini çıkardı. - Orhan Kemal

LATEKS (Kelime Kökeni: Fransızca latex)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bazı bitkilerin genellikle süt görünüşünde olan öz suyu

MAKTEL (Kelime Kökeni: Arapça maḳtel)

[isim]

[eskimiş]

  • Cinayet işlenen yer

MAKALE (Kelime Kökeni: Arapça maḳāle)

[isim]

  • Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı

Birleşik Kelimeler: başmakale