MORUKLAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
MORUKLAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 33 kelime bulunuyor. 6 harfli MORUKLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KOKMUŞ12,
ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)
-
Rafadan yumurta
Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
KARMAK
- Karıştırmak, birbirine katmak
-
Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek
Yapı için harç karmak. Boya karmak.
Birleşik Kelimeler: betonkarar
KARLUK
- Eski Türk boylarından biri
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
MALKAR
- Kuzey Kafkasya'da Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde yaşayan, Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse, Balkar
MARKKA (Kelime Kökeni: Fince)
- Finlandiya para birimi, mark
KORKMA
-
Korkmak işi
İnsanların korkması icap eden en büyük felaket, kötü ahlaktır. - Samiha Ayverdi
KORLUK
- Kor olma durumu
- Mangal
Birleşik Kelimeler: akkorluk
KURAMA
- Türkistan'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse
KURMAK
-
Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. - Falih Rıfkı Atay
-
Hazırlamak
Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak! - Refik Halit Karay
-
Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek
Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor. - Haldun Taner
-
Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
Turşu kurmak.
-
Etkisi ve önemi geniş şeyler meydana getirmek, tesis etmek
Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi? - Orhan Seyfi Orhon
-
Yapmak, inşa etmek
Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım. - Nurullah Ataç
- Yapmak, oluşturmak
- Ortaklık sağlamak
-
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu. - Tarık Buğra
-
Bir araya getirmek, toplamak
Divan kurmak.
-
Düşünmek
Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum. - Sait Faik Abasıyanık
-
Aklına koymak
O gitmeyi bir kez kurdu mu artık durmaz.
-
Zihinde büyütmek
Bayram Ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu. - Halide Edip Adıvar
-
Sağlamak, oluşturmak
Dostluk kurmak. İlişki kurmak.
- Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek
KUMRAL
- Koyu sarı veya açık kestane rengi
-
Teni ve saçları sarıya çalan açık buğday rengi olan(kimse)
Ekrandaki Loretta, ince yapılı, uzun bacaklı, kumral, yeşil gözlüydü. - Elif Şafak
KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)
- Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaloma etmek (veya vermek)
MUKAAR (Kelime Kökeni: Arapça muḳaʿʿar)
- İçbükey
OKRAMA
- Okramak işi