[isim]

• Yorgunluğu gidermek için duraklama

  Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik.

• Ara verme

[denizcilik]

• Koyuverme

  Halatı, mola ettiler.

[spor]

• Voleybol ve basketbolda takımların oyun içinde taktik alışverişleri yapmak için aldıkları dinlenme

Ata Sözleri ve Deyimler

• mola almak
• mola vermek

[isim]

[tarih]

• Büyük kadı

  Mısır mollası.

• Medrese öğrencisi

• Büyük bilgin

[mecaz]

• Dinî yönü ağır basan kimse

[isim]

[jeoloji]

• Karbonatlı kum taşı

[sıfat]

• Mola verilen

[zarf]

• Mola verilerek

[isim]

• Molla olma durumu

[isim]

[kimya]

• Element veya bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim, madde

[fizik]

• Fiziksel kimyada bir veya birkaç atomun birleşmesinden oluşan, birkaç çekirdek veya elektronlu yapı

[mecaz]

• Bir bütünün en küçük parçası

[isim]

• Toprak ve kireçle karışık taş kırıntıları, yapı döküntüsü, inşaat atığı

[sıfat]

[mecaz]

• Değersiz, işe yaramaz (şey veya kimse)

  İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]

• Moleküle ilişkin, molekülle ilgili

  Moleküler kimya.

[isim]

[kimya]

• Atom numarası 42, atom ağırlığı 95,94 olan, 617 °C'ye doğru eriyen, gümüş beyazlığında, kırılgan, türlü çeliklerin alaşımına giren element (simgesi Mo)

[isim]

[mineraloji]

• Doğada ancak biçimsiz durumda bulunan, doğal molibden oksit

[sıfat]

• Mola verilmeyen

[zarf]

• Mola verilmeden

[isim]

• Molozla dolu toprak yığını

[mecaz]

• Değersizlik, işe yaramaz olma durumu

[isim]

• Moldova halkından olan kimse

[isim]

• Bir şişeye birtakım yanıcı maddeler doldurularak yapılan, fitilli bir tür yangın bombası