MİSKİNHANE Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

MİSKİNHANE harflerini içeren 5 harfli 62 kelime bulunuyor. 5 harfli MİSKİNHANE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ESHAM11, HAMSE11, HAMSİ11, MESİH11, SEMİH11, SEMAH11, SEHİM11, HİKEM10, HEKİM10, HİMEN10, HAKEM10, HAKİM10, İHSAN10, KEMAH10, KEMHA10, NESİH10, SAHNE10, AHENK9, HANEK9, KAHİN9, NİKAH9, NİHAN9, NİHAİ9, İSMEN7, İMSAK7, KİMSE7, KASEM7, KESİM7, MİSAK7, MESAİ7, MAKSİ7, MASKE7, MİNSK7, NESİM7, SİNME7, SANEM7, SAKİM7, SEMAN7, SEMAİ7, ANİME6, ANEMİ6, AKEMİ6, EKSİN6, İSKAN6, İNSAN6, İNMEK6, İMKAN6, İKAME6, KAİME6, KESİN6, KEMAN6, MİNİK6, MANEN6, MEKAN6, NİSAN6, NİSAİ6, SİNİK6, SİNEK6, SANKİ6, SAKİN6, KİNİN5, NANİK5

KİNİN (Kelime Kökeni: Fransızca quinine)

[isim]

[kimya]

  • Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit, kinin sülfatı

    İkinci gün sıtmadan şüphelendik, kuvvetli dozda kinin verdik. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kinin gibi

Birleşik Kelimeler: kinin sülfatı

NANİK

[isim]

  • Başparmağı burna değdirip öteki parmakları açarak ve sallayarak yapılan alay işareti

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nanik yapmak

ANİME (Kelime Kökeni: Fransızca animé)

[isim]

  • Japon çizgi romanı mangaların televizyon, sinema vb. için filmleştirilmiş biçimi

ANEMİ (Kelime Kökeni: Fransızca anémie)

[isim]

[tıp]

  • Kansızlık

AKEMİ

[isim]

  • İki elemanlı mermer yapıştırıcısı

EKSİN

[isim]

[kimya]

  • Anyon

İSKÂN (Kelime Kökeni: Arapça iskān)

[isim]

  • Yurtlandırma
  • Yurtlanma

    İskân izni.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iskâna açmak
  • iskân etmek

Birleşik Kelimeler: iskân belgesi

İNSAN (Kelime Kökeni: Arapça insān)

[isim]

  • Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı
  • Âdemoğlu, âdem evladı

    O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • insan ayağı değmemiş (veya basmamış)
  • insan ayaktan, at tırnaktan kapar
  • insan beşer, kuldur şaşar
  • insan çeşit çeşit, yer damar damar
  • insanda akıl bırakmamak (veya koymamak)
  • insan doğduğu yerde değil doyduğu yerde
  • insan eli değmemiş (veya dokunmamış)
  • insan eti yemek
  • insan gibi
  • insan gönlünün artığını söyler
  • insanın adı çıkacağına canı çıksın
  • insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında
  • insanın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilinden başka nesi var?
  • insan içine çıkmak
  • insan insanın şeytanıdır
  • insan kendini beğenmese çatlar
  • insan kıymetini insan bilir
  • insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
  • insan kuş misali
  • insan sözünden, hayvan yularından tutulur
  • insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
  • insan yükü (veya eti) ağırdır

Birleşik Kelimeler: insan biçimcilik, insan bilimi, insan coğrafyası, insan evladı, insan hâli, insaniçincilik, insan kurusu, insanmerkezci, insan müsveddesi, insanoğlu, insan sarrafı, insanüstü, üst insan, bilim insanı

İNMEK

[-den]

  • Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek
  • Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak

    Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü. - Peyami Safa

  • Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek

    Dağdan kurt indi.

[-e]

  • Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak

    Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi. - İhsan Oktay Anar

[-e]

  • Konaklamak

    Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Alçalıp eski durumuna dönmek

    Sular indi. Şiş indi.

[nesnesiz]

  • Fiyatı düşürmek

    Bin lira daha indim, gene almadı.

  • Değeri düşmek

    Altın fiyatları indi.

[-e]

[argo]

  • Vurmak

    Şimdi kafana inerim!

[nesnesiz]

  • Yıkılmak

    Yağmurdan duvar inmiş.

[-e]

  • İnme gelmek

    Sağ tarafına inmiş.

  • Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak

    Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara. - Çetin Altan

  • Uzamak, ulaşmak

    Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu. - Ömer Seyfettin

  • Ağmak
  • Sayısı azalmak

    Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: indibindi, günindi

İMKÂN (Kelime Kökeni: Arapça imkān)

[isim]

  • Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak

    Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır? - Hüseyin Cahit Yalçın

Ata Sözleri ve Deyimler

  • imkânı yok
  • imkân vermek

İKAME (Kelime Kökeni: Arapça iḳāme)

[isim]

[eskimiş]

  • Yerine koyma, yerine kullanma
  • Ayağa kaldırma, ayakta durdurma
  • Ortaya koyma

[sıfat]

  • Yerine konulan, yerine geçen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikame etmek

Birleşik Kelimeler: ikame mal

KAİME (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʾime)

[isim]

[eskimiş]

  • Buyruk, resmî kâğıt, ferman

    Mezat kaimesi.

  • Kâğıt para, kâğıt lira, kayme

    Atıf Bey cüzdanından çıkardığı bir reçeteyle bir beş liralık kaimeyi uzatarak... - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KESİN

[sıfat]

  • Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu

    Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden. - Nurullah Ataç

[zarf]

  • Kesinlikle

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kesin olarak

Birleşik Kelimeler: kesin bilgi, kesin fiyat, kesin kayıt

KEMAN (Kelime Kökeni: Farsça kemān)

[isim]

[müzik]

  • Dört teli olan, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz

    Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ömer Seyfettin

[eskimiş]

  • Yay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keman gibi

Birleşik Kelimeler: keman yayı

MİNİK

[sıfat]

  • Küçük ve sevimli

    Ne minik şey!