MEVKUFİYET Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
MEVKUFİYET harflerini içeren 5 harfli 24 kelime bulunuyor. 5 harfli MEVKUFİYET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
MEYVE14,
ETMEK
-
Bir işi yapmak
Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. - Haldun Taner
-
`İyi, kötü` zarflarıyla birlikte davranmak
İyi ettiniz de geldiniz.
-
Bulmak, erişmek
Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. - Refik Halit Karay
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak
-
Eşit değer kazanmak
İki iki daha dört eder.
-
Herhangi bir değerde olmak
Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu. - Ömer Seyfettin
-
Kötülükte bulunmak
Ah, iki bardak süt sen bana neler ettin? - Sait Faik Abasıyanık
-
Küçük veya büyük abdestini yapmak
Çocuk altına etti.
-
Demek, söylemek
Emrah eder düştüm dile / Bülbül figan eder güle - Erzurumlu Emrah
Ata Sözleri ve Deyimler
- edememek
- eden bulur, inleyen ölür
- etme (veya etme yahu)
- etmediğini bırakmamak (veya komamak)
- etme eyleme
- ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
- ettiğini bulmak (veya çekmek)
- ettiğini yanına bırakmamak
- ettiği yanına (kâr) kalmak
- ettiğiyle kalmak
İTMEK
-
Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek
Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar. - Halide Edip Adıvar
-
Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak
Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi. - Halide Edip Adıvar
-
Bulunduğu yerden aşağı düşürmek
Suya itmek. Havuza itmek.
-
Sürüklemek, sevk etmek
Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı. - Ahmet Ümit
-
Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisinden uzaklaşmaya zorlamak, çekmek karşıtı
Aynı cins elektrikli iki cisim birbirini iter.
TEMEK
- Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan kapaklı veya kapaksız delik, pencere
TEKME
-
Ayakla vuruş
Kondulardan birinin duvarını tekmeyle yıkan bir yıkımcı, topal bir kadından ilk darbeyi yedi. - Lâtife Tekin
- Hayvanın art ayağıyla vurması, çifte
Ata Sözleri ve Deyimler
- tekme atmak (veya vurmak)
- tekme tokat girişmek
- tekme yemek
KETUM (Kelime Kökeni: Arapça ketūm)
-
Ağzı sıkı
Ne kadar da ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez. - Attila İlhan
Ata Sözleri ve Deyimler
- ketum olmak
MUTKİ
- Bitlis iline bağlı ilçelerden biri
YETKİ
-
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- yetki vermek
Birleşik Kelimeler: yetki belgesi, yetki devri, yetki gasbı, sınırsız yetki, takdir yetkisi, yargı yetkisi, yasama yetkisi
YETİK
- Yetişmiş, erişmiş, büyümüş
- Bilgili, olgun (kimse)
Birleşik Kelimeler: aklı yetik
YETKE
-
Otorite
Saçmalama özgürlüğüme hiç kimsenin, hiçbir yetkenin karışamayacağına sevindim. - Tomris Uyar
- Yeterliğine herkesi inandırarak bir kimsenin kendisine sağladığı itaat ve güven, otorite, sulta, velayet
YİTME
- Yitmek işi
YETME
- Yetmek işi
Birleşik Kelimeler: yeni yetme
YETİM (Kelime Kökeni: Arapça yetīm)
- Babası ölmüş olan (çocuk), babasız
Ata Sözleri ve Deyimler
- yetimi okşamışlar, vay sırtım demiş
Birleşik Kelimeler: yetimhane
YEMEK
-
Yemek yeme, karın doyurma işi
Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. - Necati Cumalı
-
Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek
Yemekten sonra lokantalı vagondan birer de kahve getirttiler. - Memduh Şevket Esendal
- Günün belli saatlerinde yenilen besin
-
Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu. - Falih Rıfkı Atay
Ata Sözleri ve Deyimler
- yemek çıkarmak
- yemek seçmek
- yemek vermek
- yemek yemek
Birleşik Kelimeler: yemekaltı, yemek borusu, yemek dolabı, yemek duası, yemekhane, yemek hizmeti, yemek listesi, yemek masası, yemek odası, yemek salonu, yemek tablası, yemek takımı, alaminüt yemek, ana yemek, başyemek, hazır yemek, seçmeli yemek, seçmesiz yemek, sulu yemek, ev yemeği, güveyi yemeği, iftar yemeği, kuşluk yemeği, orospu yemeği, öğle yemeği, ölü yemeği, sahur yemeği, tencere yemeği
-
Ağızda çiğneyerek yutmak
Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor. - Burhan Felek
-
Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek
Neclâ onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor. - Haldun Taner
-
Isırmak
Sivrisinekler çocuğun kollarını yemiş.
- Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak
-
Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak
Kendini topladı ama fena yerinden gagayı yedi sanırım... - Memduh Şevket Esendal
-
Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek
Haram yemek. Rüşvet yemek.
-
Harcamak, tüketmek, bitirmek
Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum diye latife ediyordu. - Memduh Şevket Esendal
- Yasal yoldan cezalandırılmak
-
Birine alacağını vermemek, ödememek
Bu adam benim yüz bin liramı yedi.
-
Başkasının parasını harcamak
Dalkavuklar çok parasını yemişler.
-
Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek
Yapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor.
-
Sürekli üzmek, tedirgin etmek
Bu dert beni yiyor.
- Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek
-
Kandırmak
Bizi yemek, sana mı kaldı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- yediği naneye bak!
- yediği önünde, yemediği ardında
- yedikleri içtikleri ayrı gitmemek
- yedirip içirmek
- ye kürküm ye!
- yemeden içmeden
- yeme de yanında yat
- yiyip bitirmek
- yiyip içmek
Birleşik Kelimeler: mirasyedi, otyiyenler, balyemez, etyemez, hüryemez, varyemez, karıncayiyen
EFEKT (Kelime Kökeni: Fransızca effect)
- Radyo ve televizyon yayınlarında, tiyatro oyunlarında veya film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi
TEVKİ (Kelime Kökeni: Arapça tevḳīʿ)
- Padişah fermanlarına çekilen tuğra
- Bu tuğrayı taşıyan ferman