MEKANİZASYON Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

MEKANİZASYON harflerini içeren 7 harfli 21 kelime bulunuyor. 7 harfli MEKANİZASYON kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MAYONEZ14, YAKAMOZ14, MANYEZİ13, AKSİYOM12, EMİSYON12, MİYOSEN12, ONANİZM12, AMNİYON11, AMONYAK11, ANAMNEZ11, AKSİYON11, NANESİZ11, NEONAZİ11, OYNAMAK11, OYNANMA11, YASEMİN11, AMİYANE10, MAKOSEN10, ONANMAK9, YAKİNEN9, İNANMAK8

İNANMAK

[-e]

  • Bir şeyi doğru olarak benimsemek

    Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez. - Nurullah Ataç

  • Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek

    Ben size inanırım.

  • Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek

    Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi. - Peyami Safa

  • Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek

    Tanrı'ya inanmak.

  • Kanarak aldanmak

    Her reklama inanmayın.

  • İman etmek

ONANMAK

[nesnesiz]

  • Onama işine konu olmak

    Bu tutum herkesçe onandı.

YAKİNEN (Kelime Kökeni: Arapça yaḳīnen)

[zarf]

[eskimiş]

  • Kesin olarak, iyice

    Hatta yakinen biliyorlardı ki öyle ufaktan bir aileye mensup değildi. - Refik Halit Karay

  • Tamamıyla

AMİYANE (Kelime Kökeni: Arapça ʿāmmī + Farsça -āne)

[sıfat]

  • Kibarca olmayan, bayağı

    Hem, bu çeşit amiyane işler diplomatın nesine? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Sıradan

    Kupkuru bir ad hem de Satılmış gibi pek amiyane bir ad. - Halit Fahri Ozansoy

Ata Sözleri ve Deyimler

  • amiyane tabirle (veya tabiriyle)

MAKOSEN (Kelime Kökeni: Fransızca mocassin)

[isim]

  • Kuzey Amerika Kızılderililerinin giydiği deriden yapılmış, tek parça ayakkabı
  • Kısa ökçeli, bağsız ayakkabı

AMNİYON (Kelime Kökeni: Almanca Amnion)

[isim]

[anatomi]

  • Döl kesesi

Birleşik Kelimeler: amniyon sıvısı

AMONYAK (Kelime Kökeni: Fransızca ammoniaque)

[isim]

[kimya]

  • Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz (NH3)
  • İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su, nişadır ruhu

ANAMNEZ (Kelime Kökeni: Fransızca anamnèse)

[isim]

[tıp]

  • Hastanın, hastalığı ve çevresi hakkında verdiği bilgi, anamnezi

AKSİYON (Kelime Kökeni: Fransızca action)

[isim]

  • Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması
  • İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması
  • Hareket, iş

[ticaret]

  • Sermayenin belirli bir bölümü

[ticaret]

  • Hisse senedi

[tiyatro]

  • Bir oyuncunun sahne üzerindeki hareketi

[tiyatro]

  • Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, hikâye, gelişim

Birleşik Kelimeler: aksiyon potansiyeli

NANESİZ

[sıfat]

  • Nanesi olmayan
  • İçinde nane ruhu olmayan

NEONAZİ (Kelime Kökeni: Fransızca néonazi)

[isim]

  • Neonazizm yanlısı

OYNAMAK

[nesnesiz]

  • Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak

    Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Kımıldamak, hareket etmek

[-le]

  • Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
  • Bir film, oyun vb.nde rol almak

    Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Film gösterilmek

    Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?

  • Tiyatro eseri sahneye konmak

    Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış. - Memduh Şevket Esendal

  • Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek

    Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim. - Peyami Safa

  • Sarsılmak, yeri değişmek

    Depremde yapı oynadı.

  • Sporla ilgili çalışmalara katılmak

    Tenis oynamak.

  • Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak

    Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti. - Refik Halit Karay

  • Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
  • Değişiklik göstermek

    Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar.

[-le]

  • Tehlikeye düşürmek

    Benim sağlığımla oynama.

  • Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek

[-le]

[mecaz]

  • Rastgele yön vermek, aldatmak

    Talih bizimle oynuyor.

[-le]

[mecaz]

  • Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak

    Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?

[mecaz]

  • Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak

[mecaz]

  • Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek

    Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: güle oynaya

OYNANMA

[isim]

  • Oynanmak işi

YASEMİN (Kelime Kökeni: Farsça yāsemen)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Zeytingillerden, beyaz, kırmızı veya sarı renkli güzel kokulu çiçekleri olan, 1-2 metre boyunda, süs bitkisi olarak yetiştirilen tırmanıcı bir ağaççık, Mısır yasemini (Jasminum)

    Yasemin yücede biter, kokusu âleme yeter - Halk türküsü

[sıfat]

  • Bu ağaççıktan yapılan

    Sigarasını sık sık değiştirdiği yasemin ağızlıklara yerleştirirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

Birleşik Kelimeler: Mısır yasemini, yaban yasemini, yıldız yasemini

AKSİYOM (Kelime Kökeni: Fransızca axiome)

[isim]

[mantık]

  • Belit

    Bizim yalnız sanat ve edebiyatta bu aksiyomu fazla ihtiyat kaydı ile ve mahdut manasıyla almamız lazımdır. - Asaf Halet Çelebi