[isim]

• Bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanılabilen yer kovuğu, in(I)

  Şu karşıki dağda derin bir mağara vardır. - Aka Gündüz

[coğrafya]

[jeoloji]

• Karst bölgelerinde kireç taşlarının erimesiyle oluşan, büyük, birbirine koridorlarla bağlı yer altı kovukları

[sıfat]

• Kurumlu(II), gururlu, kibirli, kendini beğenmiş

  Kedi sokaklarda sürünürken bile, eğer sizden korkmadıysa yine mağrur, kibirli ve rahatına düşkündür. - Cahit Külebi

Ata Sözleri ve Deyimler

• mağrur olmak

[sıfat]

[eskimiş]

• Batılı

[isim]

• Mağrip halkından olan kimse

[sıfat]

[eskimiş]

• Gamlı

  Otobüsün içi, bizimkilerin mağmum kalplerinden, mağmum bakışlarından bin kez iyi. - Adalet Ağaoğlu

• Sıkıcı, kapanık (hava)

[sıfat]

• Haksızlığa uğramış (kimse), kıygın

  Büyük bir millet, gururunda, haklarında, tarihinde mağdur ve muzdaripti. - Ahmet Hamdi Tanpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

• mağdur etmek
• mağdur olmak

[isim]

• Büyük dükkân

  O yandaki duvarın dış yüzünde, demir kepenkleri bulunan birkaç mağaza da vardı. - Adalet Ağaoğlu

• Eşya ve azık deposu

[zarf]

[eskimiş]

• Mağrurca

  Bohçacı mağrurane güldü. - Ercüment Ekrem Talu

[isim]

[eskimiş]

• Batı

  Mağripten maşrıka dünyanın ucu / Sarrafı bilir altını, tuncu - Pir Sultan Abdal

[isim]

• Afrika'nın Mısır dışındaki kuzey ülkeleri

[isim]

• Mağrur olma durumu

[sıfat]

• Yenik (II)

Ata Sözleri ve Deyimler

• mağlup etmek
• mağlup olmak

[zarf]

• Gururlanarak, kibirlenerek, büyüklenerek, mağrurcasına, mağrurane

[isim]

• Mağrurlanmak işi

[isim]

• Mağdur olma durumu, kıygınlık, mağduriyet

  Oy kavgasında kazanılmaya değer bir kalabalık saymadıklarından olacak, onların mağdurluğunu gidermek, onların hakkını korumak çabasına üşenmişler. - Haldun Taner

[sıfat]

[eskimiş]

• Karışık

[sıfat]

[eskimiş]

• Affolunmuş, bağışlanmış