[isim]

[biyoloji]

• Kandaki kalsiyum miktarı

[isim]

[hayvan bilimi]

• Bir tür misk faresi (Civet tictis)

[isim]

• Mermilerde, ateşli silahlarda çap

[mecaz]

• Kişinin çapı

[sıfat]

• Maskesi olan, maskelenmiş

[mecaz]

• Davranış ve tutumunda gerçek kişiliğini saklayan

[isim]

• Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek vb. nesne

[sıfat]

• Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselenden yapılan

[isim]

• Abes olma durumu

  Gerisini söylersem böyle insanlar oldukça, hayat sürmenin abesliğine, iğrençliğine hükmedeceğiniz gelir. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Kurulmak işi

  Kumpanyanın kurulmasında başı çeken gerçekte, ecnebi bir banka. - Attila İlhan

[isim]

[eskimiş]

• Gagasındaki deliklerden rüzgâr estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu

[müzik]

• Mıskal

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

• Camilerde, parmaklıklarla çevrilmiş yer

• Bir evin yabancıların girmesine izin verilmeyen bölümü

[isim]

• Sanat alanında ve özellikle edebiyatta rastlanan, komikliğe dayanan bir tür

[isim]

[müzik]

• Klasik Türk müziğinde on üç basit makamdan biri

[sıfat]

• Hileci

  Münafık, hilekâr, mürai bir adam olarak şöhret almışsınız. - Ercüment Ekrem Talu

[sıfat]

• Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan

  Düşmanlarla beraber Anadolu'da mukabil teşkilat yapmak üzere yetmiş beş kişi kadar göndermiş. - Atatürk

• Bir şeyin karşısında bulunan

• Karşılıklı

  Hatta bir halıdaki mukabil iki şekilden bile biri diğerine tamamıyla müşabih değildir. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

[zarf]

• Karşılık olarak

  Bir iki iyi habere mukabil her gün nice kaza ve bela haberleri verir. - Abdülhak Şinasi Hisar

[zarf]

• Rağmen

  Oraya altın parlaklığı veren guruplara mukabil buradan her sabah pırıl pırıl bir güneş doğduğunu da ben çok defalar gördüm. - Asaf Halet Çelebi

[isim]

• Abus olma durumu

[isim]

• Burulmak işi