KIYAFETNAME Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

KIYAFETNAME harflerini içeren 6 harfli 29 kelime bulunuyor. 6 harfli KIYAFETNAME kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

METFEN13, KAFTAN12, AYIKMA10, KIYMET10, YIKAMA10, AMYANT9, MEYANE9, MANYAT9, MANYAK9, YENMEK9, YETMEK9, YANMAK9, YATMAK9, YATKIN9, AKITMA8, KINAMA8, KAYTAN8, MANTIK8, TINMAK8, TIKAMA8, TANIMA8, YEKTEN8, AKAMET7, EMANET7, KEMANE7, KEMENT7, KATMAN7, NATIKA7, TEKMAN7

AKAMET (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳāmet)

[isim]

[eskimiş]

  • Kısırlık, verimsizlik

[mecaz]

  • Başarısızlık, sonuçsuzluk

    Bu mücadeleden ruhumun yorgun düştüğünü, akamete mahkûm kaldığını görüyorum. - Hüseyin Cahit Yalçın

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akamete uğramak

EMANET (Kelime Kökeni: Arapça emānet)

[isim]

  • Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia

    Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar. - Salâh Birsel

  • Bir kimse ile birine gönderilen şey

    İstanbul'dan getirdiğim emanetinizi akşam benden alınız.

  • Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer
  • Can, ruh

    Allah emanetini alsın da kurtulayım.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • emanet ata binen tez iner
  • emanet bırakmak (veya etmek veya vermek)
  • emanete hıyanet olmaz
  • emanet eşeğin yuları gevşek olur
  • emanet hayvanın (veya eşeğin) kuskunu (veya paldımı) yokuşta kopar

Birleşik Kelimeler: emanet dolabı, şehremaneti

KEMANE (Kelime Kökeni: Farsça kemāne)

[isim]

[müzik]

  • Keman ve kemençe yayı

[müzik]

  • Bir tür halk çalgısı
  • Delgi veya küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç

[denizcilik]

  • Ağaç gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım

Birleşik Kelimeler: kemane balığı, kemane çekme, kabak kemane

KEMENT (Kelime Kökeni: Farsça kemend)

[isim]

  • Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip

[eskimiş]

  • İdam için kullanılan yağlı kayış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kement atmak

KATMAN

[isim]

  • Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka

[jeoloji]

  • Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı 1 santimetreden az olmayan tortul kayaç birimi, tabaka

[toplum bilimi]

  • Bir toplum içinde makam, şöhret, meslek vb. bakımdan ayrılan topluluklardan her biri, tabaka

Birleşik Kelimeler: katman bulut, alt katman, toplumsal katman, üst katman

NATIKA (Kelime Kökeni: Arapça nāṭiḳa)

[isim]

[eskimiş]

  • Düşünüp söyleme yeteneği
  • Düzgün ve iyi konuşma yeteneği

TEKMAN

[isim]

  • Erzurum iline bağlı ilçelerden biri

AKITMA

[isim]

  • Akıtmak işi, isale

    Oğlunun o eciş bücüş burnunun dikine gitmeye başladığı günlerde, tüm ilgisini ve sevgisini büyük kızına akıtmaya başlamıştı. - Elif Şafak

  • Hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke
  • Un, süt, yağ, yumurta, şeker veya pekmezle yoğrularak cıvık bir duruma getirilen hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tatlı türü

[halk ağzında]

  • Enli bilezik

KINAMA

[isim]

  • Kınamak işi, ayıplama, takbih

Birleşik Kelimeler: kınama cezası

KAYTAN

[isim]

  • Pamuk veya ipekten sicim

    Nefise, titreyerek bir küçük torbaya benzeyen bu atlas kesenin kaytanını çözdü, ağzını açtı. - Halit Ziya Uşaklıgil

[denizcilik]

  • Yelkeni yarı kapatmak için kullanılan örgü halat

Birleşik Kelimeler: kaytan bıyık

MANTIK (Kelime Kökeni: Arapça manṭiḳ)

[isim]

  • Doğru düşünme sanatı ve bilimi

    Akılla, mantıkla açıklanmayacak durumlar vardır dünyada. - Necati Cumalı

  • Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi

    Ali Rıza bey gerçi bir vakit bu mantığa kulak vermiyor göründü. - Reşat Nuri Güntekin

[felsefe]

  • Düşüncenin ve düşüncenin varlık biçimlerinin, ögelerinin, türlerinin, olanaklarının, yasalarının ve düşünce bağlamlarının bilimi, lojik

Birleşik Kelimeler: mantık dışı, mantık öncesi, modern mantık, simgesel mantık

TINMAK

[nesnesiz]

[teklifsiz konuşmada]

  • Ses çıkarmak
  • Önemsemek, önem vermek, dikkate almak, takmak

    Adam hiç tınmadı, cıgarasından derin bir soluk aldı. - Attila İlhan

Birleşik Kelimeler: tınmaz melaike

TIKAMA

[isim]

  • Tıkamak işi

    Tırmanıp gedikten girer girmez toprak dolu çuvallarla burayı tıkamaya çalışan insanlarla yüz yüze geldi. - İhsan Oktay Anar

TANIMA

[isim]

  • Tanımak işi

    Hocayı tam olarak tanıması, bilmesi gerektiğini sanıyordu. - Tarık Buğra

YEKTEN

[zarf]

  • Birden, birdenbire, ansızın

    Sabunlu elleriyle kapıyı açıp da kâhya kadın, selam sabahtan evvel, yekten ona, Rabia'yı niçin öğleden sonra dersten alıkoyduğunu sorunca şaşırdı. - Halide Edip Adıvar

  • Durup dururken