[sıfat]

• Artırma yoluyla yapılan (satış)

[isim]

• Artırılmak işi

  Nihayet gümrük resimlerinin yüzde üç artırılmasına devlet razı oluyor. - Necip Fazıl Kısakürek

[nesnesiz]

• Arıtma işine konu olmak

[-i]

• Birinin aksırmasına sebep olmak, hapşırtmak

[-i]

• Kısa duruma getirmek

  Ben bu sözü biraz daha kısaltarak tekrar edeceğim. - Reşat Nuri Güntekin

• Kısa gibi göstermek

  Bu giysi boyunu kısaltmış.

[isim]

• Kıtıklamak işi

[isim]

• Kırıklamak işi

[isim]

• Kırktırmak işi

[-i]

• Sırtına alıp yüklenmek

  Balığı sırtlayınca soluğu ninesinin kulübesinde aldı. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Birinin, bir şeyin sorumluluğunu, yükünü veya geçimini üzerine almak

  Gazete satan Babuş daracık omuzlarıyla bir aileyi sırtlayacak. - Peyami Safa

[isim]

[hayvan bilimi]

• Bir tür lüfer

[nesnesiz]

• Sırıtmak

[nesnesiz]

• Açıkta kalarak görünmek

[halk ağzında]

• Karşı koymaya hazırlanmak

• Diklenmek, karşı koymak

  Sen ona arka vermesen o bize böyle sırtarmazdı. - Orhan Kemal

[-i]

• Bir şeyin sarkmasını sağlamak

  Kayığın bordasına oturup bacaklarını dışarı sarkıtan da vardır. - Salâh Birsel

[mecaz]

• Asmak, darağacına çekmek

[isim]

• Astırılmak işi

[sıfat]

• Aksırığa tutulmuş, sık sık aksıran, hapşırıklı

[isim]

• Kısıtlamak işi

  Öteden beri kısıtlamalarla iç içe yaşamaya alıştığımızdan bunu da anlayışla kabul ediyoruz. - Tomris Uyar

[hukuk]

• Kısıt