[isim]

[eskimiş]

• Namlusu 42 milimetre çapında olan bir tabanca türü

[isim]

• Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

[nesnesiz]

• Kırklama işi yapılmak

[-i]

• Kırık duruma getirmek, ufalamak

[isim]

• Genellikle Orta Anadolu'da ikindi zamanı yağan sürekli yağmurlar

• Bu yağmurun yağdığı dönem

  Onları ancak kırkikindi vakti yağan yağmur kamçılar, yatıştırırdı. - Ruşen Eşref Ünaydın

[-i]

• Kırkma işini yaptırmak

  Saçlarını amma da çok kırktırmışsın.

[isim]

• Kahve, kahvehane

  Burasını otel mi zannettin, kıraathane mi? - Sait Faik Abasıyanık

[eskimiş]

• Müşterilerinin okumaları için gazete, dergi ve kitap bulunduran geniş, temiz ve iyi döşenmiş kahvehane

[-e]

[-i]

• Kırdırma işini yaptırmak

• Düşük fiyat verdirtmek

  İşi kırdırtarak verelim.

[ticaret]

• Ticari bir senedi, süresi gelmeden düşük fiyatla birine devretmek veya satmak

[sıfat]

• Çok eski, köklü

  Ben kırkyıllık inşaatçıyım, tanırım hepsini. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

• kırkyıllık Yani, olur mu Kâni

[isim]

• Çekirdeği 11,43 milimetre çapında olan mermiyi atabilen bir tabanca türü

• Dönme hızı dakikada kırk beş devir olan plak

  Çıkarılan bir uzunçalarla yeni bir kırkbeşlik şansın bütün kapılarını sonuna dek açtı. - Murathan Mungan

[isim]

• Kırbaçlamak işi

[isim]

• Kırıkçının yaptığı iş, sınıkçılık

[isim]

• Kırışık olma durumu

• Kırışık olan yüzeyin durumu

• Kırışmış olan yer, kırışık

[isim]

• Kırıştırmak işi

[isim]

• Kırmacının yaptığı iş