KIKIRDAKSIZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
KIKIRDAKSIZ harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli KIKIRDAKSIZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ADSIZ12,
KARIK
- Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması
- Karlı bir alana bakma sonucu kamaşmış (göz)
- Ark
- Arklar arasında kalan toprak parçası
- Sabanla açılan çizi
KISKA
- Arpacık soğanı
KASIK
-
Vücudun karın ile uyluk arasındaki bölümü
Tabancayı kılıfsız olarak kuşağının arasına, sol kasığının üstüne yerleştirdi. - Necati Cumalı
Birleşik Kelimeler: kasık bağı, kasık biti, kasık çatlağı, kasık fıtığı, kasık otu
KASIR (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣr)
-
Köşk
Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş. - Ahmet Ümit
KIRIK
-
Kırılmış olan
Ahmet hemen heybesini açtı ve makasını, kırık tarağını çıkardı. - İsmail Hakkı Baltacıoğlu
-
Tam nota göre düşük olan (not)
Üç dersten kırığı var. Kırık not.
-
Saf renkten hafif uzaklaşmış
Kırık beyaz.
-
Kırılmış bir şeyden ayrılan parça
Cam kırığı.
-
Kemiğin bir etki ile kırılması
Kolunda kırık yok ama çıkık var.
-
Bir şeyin kırılan yeri
Bunun kırığı neresinde?
-
Kırıntı
Ekmek kırığı.
-
Melez
Kırık tazı.
- Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul
-
Gücenmiş, üzgün
Eşlerde, çocuklarda o üzgün, kırık bakış. - Behçet Necatigil
Ata Sözleri ve Deyimler
- kırığı olmak
- kırık plak gibi
Birleşik Kelimeler: kırık çizgi, kırık dökük, kırık hava, ırzı kırık, ipi kırık, kalbi kırık, kıçı kırık
- Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın
Ata Sözleri ve Deyimler
- kırığı olmak
Birleşik Kelimeler: kırık dölü
- Fay
KIRKI
- Kırkma işi
- Davarların yün veya kıllarını kırkmaya yarayan makasa benzer araç
SARIK
-
Sarılarak meydana getirilen başlık
O artık sarığı ile, cübbesi ve lapçınları ile tam bir hoca efendi idi. - Tarık Buğra
- Kavuk, fes gibi bazı başlıkların üzerine sarılan tülbent, şal vb
KISKI
- Türlü maksatlarla iki şeyin arasına sokuşturulan, kıstırılan parça, kama, takoz
KISIR
- Üreme imkânı olmayan, döl vermeyen (insan ve hayvan)
-
Ürün vermeyen (toprak)
Kısır toprak.
-
Verimsiz, yararsız, sonuçsuz
Kısır çalışma. Kısır tartışma.
- İçinde hiçbir üreme olayı geçmeyen (canlı hücre, çekirdek vb.), steril
Birleşik Kelimeler: kısır döngü
- Haşlanmış bulgur, taze soğan, maydanoz ve baharatla yapılan bir yemek türü
KISIK
- Kısılmış olan
-
Boğuk, güçlükle çıkan (ses)
Arkasından çıtırtılar, kısık sesler geliyordu. - Yusuf Atılgan
- Hafifçe aralanmış, yumulmuş olan (göz kapağı)
- Kanyon
SIRIK
-
Değnekten uzun ve kalınca ağaç
Hızlandıkça sırığın gıcırtısı artıyordu. - Adalet Ağaoğlu
Ata Sözleri ve Deyimler
- sırık gibi
Birleşik Kelimeler: sırık domatesi, sırık fasulyesi, sırık hamalı, sırıkla atlama, sırıkla yüksek atlama, hamal sırığı
KIZAK
-
Kar veya buz üzerinde kayarak yol alan tekerleksiz taşıt
Sokağa çıkıp tahta kızağıyla onu kaydırmak istedim. - Reha Mağden
- Ağaç tablaların kamburlaşmaması için liflere dikey konumda açılan kanala geçirilen uzun parça
- Ambalajın dibine uzunluğuna çakılan, hem dip levhası elemanlarının tutturulmasını hem de ambalajın yerde kolayca kaymasını sağlayan kereste parçası
- Tersanelerde üzerinde gemi yapılan, onarılan veya gemiyi suya indirip sudan çıkarmaya yarayan ızgara
Ata Sözleri ve Deyimler
- kızağa çekmek (veya almak)
- kızak yapmak
Birleşik Kelimeler: su kızağı
KAZIK
-
Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç
Çadır kazığı.
Hayvanı kazığa bağlamak.
- Direk, sopa
- Yapıların temelinde kullanılan, toprağa çakılan veya toprak içine giren tahta, maden veya betonarmeden silindir, prizma vb. biçimindeki uzun parça
- Çok zor (soru, sınav vb.)
- Aldatma
- Genellikle yağlı güreşte, güreşçinin, elini hasmının kispeti içine sokarak yaptığı oyun
- İnsanı üzerine oturtarak öldürdükleri, yere dik çakılmış sivri uçlu odun veya şiş
- Kazığa oturtarak uygulanan öldürme cezası
Ata Sözleri ve Deyimler
- kazığa vurmak
- kazık (veya kazığı) yemek
- kazık atmak
- kazık dikmek (veya kakmak)
- kazık gibi
- kazık kadar
- kazık yutmuş gibi
Birleşik Kelimeler: kazık fren, kazık kök, kazık marka, çatal kazık, Demirkazık, dost kazığı, kaşınma kazığı
SADIR (Kelime Kökeni: Arapça ṣadr)
- Göğüs, sine
- Yürek, kalp
- Kazaskerlere verilen unvan
- Sadrazam
Ata Sözleri ve Deyimler
- sadra şifa vermek
- Çıkan, görünen
Ata Sözleri ve Deyimler
- sâdır olmak
SADIK (Kelime Kökeni: Arapça ṣādiḳ)
- Doğru, gerçek
-
Sadakatli
Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş. - Çetin Altan
Ata Sözleri ve Deyimler
- sadık kalmak
Birleşik Kelimeler: fecrisadık