KÜLHANCI Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
KÜLHANCI harflerini içeren 3 harfli 21 kelime bulunuyor. 3 harfli KÜLHANCI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Külhancı ile başlayan 3 harfli kelimeler. İçinde Külhancı olan 3 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
HAC10,
KAL
- Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
Birleşik Kelimeler: kalhane
- Söz, lakırtı, laf
Ata Sözleri ve Deyimler
- kale almamak
KAN
-
Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı
Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. - Ömer Seyfettin
-
Soy
O da benim kanımdan.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kan (veya kanı) başına çıkmak (veya sıçramak veya toplanmak)
- kana boyamak (veya bulamak veya bulatmak)
- kan ağlamak
- kan akıtmak
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan almak
- kana susamak
- kan beynine sıçramak (veya çıkmak)
- kan boğmak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kan dere gibi akmak
- kan dökmek
- kan gelmek
- kan gitmek
- kan gövdeyi götürmek
- kan gütmek
- kanı donmak (veya çekilmek)
- kanı ısınmak
- kanı içine akmak
- kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
- kanı kaynamak
- kanı kaynamak
- kanı kurumak
- kanına dokunmak
- kanına ekmek doğramak
- kanına girmek
- kanına işlemek
- kanına susamak
- kanını emmek
- kanını içine akıtmak
- kanını kaynatmak
- kanını kurutmak
- kanını yerde koymak
- kanı sulanmak
- kanı temizlenmek
- kanıyla ödemek
- kan istemek
- kan kaybetmek
- kan kusturmak
- kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
- kan olmak
- kan olmak
- kan oturmak
- kan revan içinde
- kan revan içinde kalmak
- kan tere batmak
- kan ter içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kan vermek
- kan yürümek
Birleşik Kelimeler: kan akçesi, kan aktarımı, kan ayaklı, kan bağı, kan bankası, kan basıncı, kan bilimi, kan çıbanı, kandamlası, kan davası, kan doku, kan dolaşımı, kan gazı, kan grubu, kan kanseri, kan kardeşi, kankırmızı, kan kırmızı, kankızıl, kankurutan, kan nakli, kan otu, kan pahası, kan parası, kan plazması, kan portakalı, kan pulcuğu, kan serumu, kan şekeri, kan taşı, kan unu, kan uyuşmazlığı, kan zehirlenmesi, kana kan, kanı ayaklı, kanı bozuk, kanı sıcak, ak kan, kirli kan, safkan, tazekan, temiz kan, kardeşkanı, tavşankanı
LAN
-
Ulan
İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor? - Necati Cumalı
LAK
- Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk
- Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde
NAL (Kelime Kökeni: Arapça naʿl)
-
At, eşek, öküz vb. yük hayvanlarının tırnaklarına çakılan, ayağın şekline uygun demir parçası
Atların nal tıkırtıları, demir tekerlek gürültüleri işitildi. - Ömer Seyfettin
Ata Sözleri ve Deyimler
- nal çakmak
- nal deyip mıh dememek
- nalları dikmek
- nal toplamak
Birleşik Kelimeler: nalbant, naldöken, dörtnal, dörtnala
ANI
-
Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü iz, hatıra
Fakültemizin sütunlu salonu binlerce gencin yoğun duygularının, önemli anılarının mekânıdır. - Ayla Kutlu
-
Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü, hatıra
Halit Ziya Uşaklıgil'in anılarını topladığı 'Kırk Yıl'ın son ciltleri şiire başladığım yıllarda çıkıyordu. - Necati Cumalı
AKI
- Herhangi bir kuvvet alanında, belli bir düzlemin belli bir bölümünden geçtiği varsayılan güç çizgileri, seyelan
Birleşik Kelimeler: ışık akısı, ışınım akısı
KIN
- Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı
- Buğdaygillerde olduğu gibi yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, geniş dış bölüm
Birleşik Kelimeler: kın kanat, kın kanatlılar, yaprak kını
KIL
- Bazı hayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı
- Keçi tüyü
-
Keçi tüyünden yapılmış veya dokunmuş olan
Sana kız mı verirler / Kıl şalvar giymeyincek - Halk türküsü
- Huysuz, geçimsiz (kimse)
- Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantı
Ata Sözleri ve Deyimler
- kıl (kadar) kalmak
- kıl gibi
- kılı kıpırdamamak
- kılı kırk yarmak
- kılına dokunmamak
- kılına halel gelmemek
- kılını (bile) kıpırdatmamak (veya oynatmamak)
- kıl kapmak
- kıl olmak
Birleşik Kelimeler: kıl burun, kıl çadır, kıl dönmesi, kılkapan, kıl keçisi, kılkıran, kıl kurt, kılkuyruk, kıl kuyruk, kıl otu, kıl payı, kıl testere, kıl yumağı, kılı kılına, emici kıllar
AKÜ
- Akümülatör
Ata Sözleri ve Deyimler
- aküsü bitmek
KÜL
-
Yanan şeylerden artakalan toz madde
Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- kül bağlamak
- kül etmek
- kül gibi
- kül olmak
- kül ufak olmak
- külünü savurmak
- kül yemek (veya yutmak)
Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü
-
Bütün, tüm
Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı
LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)
- Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı
Birleşik Kelimeler: lük boyası
CAN (Kelime Kökeni: Farsça cān)
- İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
-
Yaşama, hayat
Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. - Reşat Nuri Güntekin
-
Güç, dirilik
Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. - Memduh Şevket Esendal
-
Kişi, birey
Benimle beraber dört canız. - Falih Rıfkı Atay
-
İnsanın kendi varlığı, özü
Sağa sola kaçıştık da, canımızı dar kurtardık. - Nazım Hikmet
-
Gönül
Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade - Karacaoğlan
-
Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi
Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. - Asaf Halet Çelebi
-
Çok içten, sevimli, sevilen, şirin
Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- cana (veya canına) can katmak
- cana gelecek mala gelsin
- cana kıymak
- can alacak nokta (veya yer)
- can alıp can vermek
- cana minnet saymak (veya bilmek)
- can atmak
- can başına sıçramak
- can baş üstüne
- can beslemek
- can boğazdan gelir (veya geçer)
- can borcunu ödemek
- can bostanda bitmez
- can bulmak
- can cana, baş başa
- can candan şirindir (veya tatlıdır)
- can canın yoldaşıdır
- can cümleden aziz
- can çekişmek
- can çekişmektense ölmek yeğdir
- can çıkmayınca (veya çıkmadan) huy çıkmaz
- candan geçmek
- can dayanmamak
- can derdinde olmak
- can derdine düşmek
- can gelmek
- canı acımak
- canı ağzına (veya boğazına) gelmek
- canı bayılmak
- canı burnuna (veya burnundan) gelmek
- canı burnundan çıkmak
- canı cana ölçmek
- canı canına (veya içine) sığmamak
- canı cehenneme
- canı çekilmek
- canı çekmek
- canı çıkasıca
- canı çıkmak
- canı çıksın!
- canı gelip gitmek
- canı gelmek
- canı gibi sevmek
- canı gitmek
- canı ile oynamak
- canı ile uğraşmak
- canı istemek
- canı isterse
- canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır
- canım
- canım ciğerim
- canım dese canın çıksın diyor sanmak
- canımın içi
- canımı sokakta bulmadım
- canına acımamak
- canına değmek
- canına ezan okumak
- canına geçmek (veya işlemek veya kâr etmek)
- canına kastetmek
- canına kıymak
- canına minnet (olmak)
- canına okumak
- canına rahmet
- canına susamak
- canına tak demek (veya etmek)
- canına tükürdüğümün (veya üfürdüğümün)
- canına yandığım (veya yandığımın)
- canına yetmek
- canından bezmek (veya bıkmak veya usanmak)
- canından geçmek
- canını acıtmak
- canını almak
- canını bağışlamak
- canını burnundan getirmek
- canını cehenneme göndermek (veya yollamak)
- canını çıkarmak
- canını dar atmak
- canını dişine almak (veya takmak)
- canının derdine düşmek
- canının içine sokacağı gelmek
- canını sıkmak
- canını sokakta bulmamak
- canını vermek
- canını yakmak
- canın isterse
- canı sağ olsun!
- canı sıkılmak
- canı yanan eşek, attan yüğrük olur
- canı yanmak
- canı yerine gelmek
- canı yok mu?
- can kalmamak
- can kaygısına düşmek
- canlar!
- can olmak
- can sıkmak
- can vermek
- can yakmak
Birleşik Kelimeler: can acısı, can alıcı, can arkadaşı, can bunaltısı, canciğer, can çabası, can damarı, can direği, can dostu, can düşmanı, can eriği, canevi, can feda, canfes, can havliyle, can korkusu, cankulağı, can kurban, cankurtaran, can kuşu, can noktası, can pahasına, can pazarı, can sağlığı, can sıkıntısı, can simidi, cansiparane, can sohbeti, can suyu, can tahtası, can yeleği, can yoldaşı, cana yakın, canı burnunda, canı cebinde, canıgönülden, canı pek, canı sıkkın, canı tatlı, canı tez, canıyürekten, canına düşkün, canla başla, babacan
ACI
-
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı
Acıyı sever.
-
Tadı bu nitelikte olan
Acı kahvesini yudumluyordu. - Tarık Buğra
-
Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap
Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi. - Peyami Safa
-
Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem
İnsan, ölümün acısını en çok günün iki uzak saatinde hissetmektedir. - Yusuf Ziya Ortaç
- Çarpıcı, göz alıcı (renk)
-
Keskin, şiddetli
Acı poyraz kuvvetle esiyordu. - Orhan Kemal
- Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü
Ata Sözleri ve Deyimler
- acı (veya acılar) görmek
- acı acıyı keser, su sancıyı
- acı çekmek (veya duymak)
- acı gelmek
- acı patlıcanı kırağı çalmaz
- acısı çıkmak
- acısı içine (veya yüreğine) çökmek (veya işlemek)
- acısına dayanamamak
- acısını almak
- acısını almak
- acısını bağrına (veya içine) basmak (veya gömmek)
- acısını çekmek
- acısını çıkarmak
- acısını görmek
- acısı ortaya çıkmak
- acı söylemek
- acı vermek
Birleşik Kelimeler: acı acı, acı ağaç, acı badem, acı bakla, acı bal, acı balık, acı ceviz, acı çiğdem, acı elma, acı fren, acı gerçek, acı haber, acı hıyar, acıkara, acı karpuz, acı kavak, acı kavun, acı kök, acı kuvvet, acı marul, acı meyan, acı ot, acı pelin, acı sakız, acı söz, acı su, acı tatlı, acı yavşan, acı yeşil, acı yonca, can acısı, ciğer acısı, evlat acısı, iç acısı, içler acısı, kalp acısı, kuyruk acısı, yürek acısı, yürekler acısı
HÂK (Kelime Kökeni: Farsça ḫāk)
- Toprak
Ata Sözleri ve Deyimler
- hâk ile yeksan etmek
- hâk ile yeksan olmak
-
Adalet
Haktan ayrılmamalı.
-
Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler. - Burhan Felek
-
Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk
Bu davada hak görmüyorum.
-
Verilmiş emekten doğan manevi yetki
Ana hakkı ödenmez.
-
Pay
Makas hakkı. Komşu hakkı.
- Emek karşılığı ücret
-
Doğru, gerçek
Karacaoğlan der ki sözüm haktır. - Karacaoğlan
Ata Sözleri ve Deyimler
- hak (veya hakkını) yemek
- hak deyince akan sular durur
- hak etmek
- hak kazanmak
- hakkı geçmek
- hakkı için
- hakkından gelmek
- hakkını aramak
- hakkını helal etmek
- hakkını vermek
- hakkı olmak
- hakkı ödenmemek
- hakkı tanımak
- hakkı var
- hak vermek
- hak yerini bulur (veya yerde kalmaz)
Birleşik Kelimeler: hak ediş, hak ihlali, hakkıhıyar, hakkıhuzur, hakkımüktesep, hak kısıtlaması, hak kuşu, hakkısükût, haksever, haktanır, hak yolu, ayni hak, emrihak, ihkakıhak, kazanılmış hak, müktesep hak, barut hakkı, buluş hakkı, cevap hakkı, geçiş hakkı, geçit hakkı, gösterme hakkı, göz hakkı, huzur hakkı, iltica hakkı, intifa hakkı, irtifak hakkı, isim hakkı, kabotaj hakkı, konuşmama hakkı, kul hakkı, makas hakkı, oy hakkı, ölme hakkı, ön alım hakkı, özlük hakkı, patent hakkı, rücu hakkı, rüçhan hakkı, sarraflık hakkı, seçilme hakkı, seçme hakkı, sığınma hakkı, susma hakkı, sükût hakkı, şufa hakkı, takdir hakkı, telif hakkı, tuz ekmek hakkı, veto hakkı, yanıt hakkı, yasama hakkı, yazar hakkı, yumruk hakkı, hasta hakları
-
Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma, kazı
Mühür hakki.
-
Kâğıttaki yazıyı kazıma, kazı
Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır.
Birleşik Kelimeler: hakketmek
-
Tanrı
Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal. - Mehmet Akif Ersoy
Ata Sözleri ve Deyimler
- Hak getire
- Hakk'ın rahmetine kavuşmak (veya Hakk'a kavuşmak veya Hakk'a yürümek)
Birleşik Kelimeler: Hak dini, Cenabıhak