KÖPÜKSÜZ ile Oluşan Kelimeler (KÖPÜKSÜZ Kelime Türetme)

KÖPÜKSÜZ harflerinden oluşan 20 kelime bulunuyor. KÖPÜKSÜZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Köpüksüz kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

KÖPÜKSÜZ26

6 Harfli Kelimeler

KÜPSÜZ18, KÖKSÜZ18

5 Harfli Kelimeler

KÖPÜK17, ÖKSÜZ17, KÖKSÜ14, SÖKÜK14, ÜSKÜP14, SÜZÜK13, KÜSKÜ10

4 Harfli Kelimeler

ÖKÜZ15, KÜSÜ9

3 Harfli Kelimeler

SÖZ13, KÖZ12, KÖS10, KÖK9, KÜP9, KÜS6

2 Harfli Kelimeler

ÖZ11, ÜS5

ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)

[isim]

[matematik]

  • Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır

[isim]

[eskimiş]

  • Kök, asıl, temel, esas
  • Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, atölyeleri, onarım yerleri, servis alanları olan, sürekli veya geçici olarak konaklanılan yer

    Memleket sağlam bir hareket üssü hâlinde kalmalıdır. - Falih Rıfkı Atay

[askerlik]

  • Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge

    Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü

KÜS

[sıfat]

  • Dargın

    Bu sınıfta küs çocuklar var.

KÜSÜ

[isim]

[halk ağzında]

  • Küskünlük

KÖK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bitkileri toprağa bağlayan, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm

[bitki bilimi]

  • Kök sap, kök(I)
  • Bazı şeylerde dip bölüm

    Diş kökü.

  • Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane

    Üç kök maydanoz.

[mecaz]

  • Dip, temel, esas

    Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • Kaynak, köken

    Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mecaz]

  • Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü

[dil bilgisi]

  • Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür

[kimya]

  • Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimeyi nitelik değiştirmeden kalabilen atom kümesi

[matematik]

  • Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kök almak
  • kök salmak
  • kök sökmek
  • kök söktürmek
  • kökü kazınmak
  • kökü kurumak
  • kökünden halletmek
  • kökünden kazımak
  • köküne kıran girmek
  • kökünü kazımak

Birleşik Kelimeler: kök bacaklılar, kök bilgisi, kökboyası, kök boyası, kök doğrayıcısı, kök hücre, kök işareti, kök kaplama, kök kırmızısı, kök kurdu, kök mantar, köknar, kök örnek, kök sap, acı kök, ana kök, ek kök, ikili kök, karekök, kazık kök, kılcal kök, kızılkök, küpkök, saçak kök, yumru kök, ad kökü, adamkökü, altın kökü, eğir kökü, ense kökü, fiil kökü, helvacı kökü, isim kökü, meyan kökü, yumurtakökü, zıkkımın kökü

[isim]

[müzik]

  • Sazı kurmaya yarayan burgu
  • Sap

KÜP

[isim]

  • Su, pekmez, yağ vb. sıvıları veya un, buğday gibi tahılları saklamaya yarayan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap

    Ahırda kırık bir küpün içine, samanlarla çuvalların altına saklamış, gitti, getirdi. - Haldun Taner

[argo]

  • Sarhoş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küpe dönmek
  • küp gibi
  • küplere binmek
  • küpünü (veya küplerini) doldurmak

Birleşik Kelimeler: akıl küpü, altın küpü, boyacı küpü, dert küpü, sır küpü, sinir küpü, yağ küpü

[isim]

[matematik]

  • Birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen, mikâp

    Tavla zarı küp biçimindedir.

  • Altı yüzü birbirine eşit kareden oluşan dik prizma
  • Bu biçimdeki nesne
  • Bir cismin hacim hesabında kullanılan ölçü birimi
  • Bir sayının üçüncü kuvveti: (43)=4x4x4=64

Birleşik Kelimeler: küpkök, küp şeker, birimküp, metreküp

KÜSKÜ

[isim]

  • Taşa veya duvara delik açmak için kullanılan uzun, ağır ve bir ucu sivri demir

[halk ağzında]

  • Taş kaldırmakta kullanılan uzun demir çubuk veya basit, ağaçtan kaldıraç

    Taşı tekrar yerine koymazsak balta ve küskü ile onu kaldırır, aşağı yuvarlarız. - Refik Halit Karay

KÖS (Kelime Kökeni: Farsça kūs)

[isim]

[eskimiş]

  • Savaşlarda, alaylarda at, deve veya araba üzerinde taşınan ve işaret vermek için kullanılan büyük davul

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kös dinlemek

Birleşik Kelimeler: kös kös

ÖZ

[isim]

[felsefe]

  • Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

    Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner

  • `Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz

    Öz eleştiri, öz yönetim.

  • Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre

    Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.

  • Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça

[zamir]

  • Kendi, zat

    Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan

[mecaz]

  • Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde

    Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz

[bitki bilimi]

  • Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

    Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özü sözü bir (olmak)

Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü

[sıfat]

  • Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan

    Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin

  • İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)

Birleşik Kelimeler: öz kardeş

[isim]

[halk ağzında]

  • Dere, çay
  • Sulak, verimli yer

KÖZ

[isim]

  • Küçük kor parçası

SÜZÜK

[sıfat]

  • Zayıf, güçsüz, süzgün

    Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur. - Refik Halit Karay

  • Süzgünleşmiş, süzülmüş

    Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı. - Memduh Şevket Esendal

SÖZ

[isim]

  • Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
  • Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
  • Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi

    Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

  • Kesinlik kazanmayan haber, söylenti

    Ortalıkta bir söz dolaşıyor.

  • Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme

    O, sözünde duran bir adamdır.

  • Müzik parçalarının yazılı metni, güfte

    Şarkının sözleri çok anlamlı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • söz açmak
  • söz almak
  • söz altında kalmamak
  • söz anlamaz
  • söz anlatmak
  • söz anlayan beri gelsin
  • söz aramızda
  • söz atmak
  • söz ayağa düşmek
  • söz bir, Allah bir
  • söz çakmak
  • söz çıkarmak
  • söz çıkmak
  • sözde kalmak
  • sözden anlamak
  • söz dinlemek (veya tutmak)
  • söz düşmemek
  • söz düşürmek
  • söze atılmak
  • söze başlamak
  • söze boğmak
  • söze dalmak
  • söze karışmak
  • söze son vermek
  • söz etmek
  • söze yatmak
  • söz geçirmek
  • söz gelmek
  • söz getirmek
  • söz götürmek
  • söz götürmez
  • söz gümüşse sükût altındır
  • söz işitmek
  • söz kaldıramamak
  • söz kesmek
  • söz olmak
  • söz sözü açmak
  • söz taşımak
  • söz tutmak
  • sözü (veya sözünü) çevirmek
  • sözü açılmak
  • sözü ağzına tıkamak
  • sözü ağzında bırakmak
  • sözü ağzında gevelemek
  • sözü ağzında kalmak
  • sözü ağzından almak
  • sözü bağlamak
  • sözü dağıtmak
  • sözü dolandırmak
  • sözü döndürüp dolaştırmak
  • sözü edilmek
  • sözü geçmek
  • sözü kesmek
  • sözü kısa kesmek
  • sözüm meclisten dışarı
  • sözü mü olur?
  • sözüm yabana
  • sözün ardı boşa çıkmak
  • sözünde durmak
  • sözünden çıkmamak
  • sözünden dönmek
  • sözüne gelmek
  • sözüne sadık kalmak
  • sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum)
  • sözünü bağlamak
  • sözünü bilmek
  • sözünü bilmemek
  • sözünü esirgememek (veya sakınmamak)
  • sözünü etmek
  • sözünü geri almak
  • sözünü kesmek
  • sözünün eri
  • sözünü tutmak
  • sözünü tutmak
  • sözünü yabana atmamak
  • sözünü yedirmek
  • sözünü yemek
  • sözü sohbeti yerinde
  • sözü tartmak
  • sözü uzatmak
  • söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir
  • söz vermek
  • söz yetiştirmek
  • söz yok!

Birleşik Kelimeler: söz başı, söz birliği, söz bölüğü, söz bölükleri, söz cambazı, söz dağarcığı, söz dalaşı, söz dizimi, söz düellosu, söz ebesi, söz ehli, söz gelimi, söz gelişi, söz gösterisi, sözgötürmez, söz hazinesi, söz karışıklığı, söz kesimi, söz konusu, söz meydanı, söz misali, söz rüşveti, söz sahibi, söz sırası, söz temsili, söz ustası, söz varlığı, söz yarışı, söz yazarı, söz yitimi, söz zinciri, sözüm ona, sözün kısası, sözüne sahip, acı söz, ağır söz, ara söz, beylik söz, eğri söz, iğneli söz, katı söz, kuru söz, lastikli söz, ön söz, pis söz, sav söz, son söz, tatlı söz, atasözü, namus sözü, şeref sözü

KÖKSÜ

[isim]

[bitki bilimi]

  • Ciğer otlarında ve yosunlarda kökü andıran, bitkinin tutunmasına yarayan bölüm

SÖKÜK

[sıfat]

  • Sökülmüş

    Ayağa kalkar, sandalyeyi sökük yerinden cepheye döndürür. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Dikişi sökülmüş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sökük dikmek

ÖKÜZ

[isim]

  • Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır

    Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz kimse

[argo]

  • Cıvalı zar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • öküze boynuzu yük olmaz (veya ağır gelmez)
  • öküz gibi
  • öküz gibi bakmak
  • öküz öldü, ortaklık bozuldu (veya bitti)
  • öküzün altında buzağı aramak
  • öküzün trene baktığı gibi bakmak

Birleşik Kelimeler: öküz arabası, öküz balığı, öküzburnu, öküz damı, öküzdili, öküzgözü, öküz soğuğu, cennet öküzü, haymana öküzü, Tibet öküzü

KÖPÜK

[isim]

  • Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık
  • Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını

    Kahve köpüğü.

  • Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci

[kimya]

  • Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın

[mecaz]

  • Hayvanların, bazı kez de insanların ağzında görülen salyamsı kabarcıklar

    Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • köpük gibi

Birleşik Kelimeler: balköpüğü, denizköpüğü, katranköpüğü, pekmezköpüğü, pekmez köpüğü, sabunköpüğü, tıraş köpüğü