KÖPRÜKÖY ile Oluşan Kelimeler (KÖPRÜKÖY Kelime Türetme)

KÖPRÜKÖY harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. KÖPRÜKÖY kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Köprüköy kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

KÖPRÜKÖY28

5 Harfli Kelimeler

KÖPRÜ17, KÖPÜK17, YÖRÜK15, KÖRÜK13

4 Harfli Kelimeler

ÖYKÜ14, ÖRÜK12, KÜRK6

3 Harfli Kelimeler

KÖY11, ÖRÜ11, KÖK9, KÜP9, KÖR9, ÖRK9, PÜR9, YÜK7, KÜR5

KÜR (Kelime Kökeni: Fransızca cure)

[isim]

  • İyi bakım ve ilaç tedavisi

    Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. - Haldun Taner

  • Özel tedavi yöntemi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kür yapmak

[sıfat]

  • İnatçı, hırslı (adam)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürünü kırmak
  • kürünü öldürmek

KÜRK

[isim]

  • Bazı hayvanların, giyecek yapmak için işlenmiş postu

[sıfat]

  • Bu posttan yapılmış

    Kürk manto.

  • Hayvan postundan yapılan giysi

    Ben yatağımın üstünde, kürkümün içinde soğuktan titreyerek oturuyorum. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürk ile börk ile adam olunmaz

Birleşik Kelimeler: kürk böceği, kürk hayvanı, badem kürk, samur kürk, vizon kürk, erkân kürkü

YÜK

[isim]

  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi

    Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay

  • Bir şeyin ağırlığı
  • Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar

    Bir araba yükü odun.

  • Eşya

    Bütün yükü bu bavul.

[mecaz]

  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev

    Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.

[mecaz]

  • Tedirginlik veren şey, engel

[fizik]

  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı

[tarih]

  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar

    Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Doğacak bebek

[eskimiş]

  • Yüklük

    Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yük altına girmek
  • yük olmak
  • yükte hafif pahada ağır
  • yükünü almak
  • yükünü çekmek
  • yükünü tutmak
  • yük vurmak

Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü

KÖK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bitkileri toprağa bağlayan, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm

[bitki bilimi]

  • Kök sap, kök(I)
  • Bazı şeylerde dip bölüm

    Diş kökü.

  • Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane

    Üç kök maydanoz.

[mecaz]

  • Dip, temel, esas

    Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • Kaynak, köken

    Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mecaz]

  • Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü

[dil bilgisi]

  • Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür

[kimya]

  • Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimeyi nitelik değiştirmeden kalabilen atom kümesi

[matematik]

  • Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kök almak
  • kök salmak
  • kök sökmek
  • kök söktürmek
  • kökü kazınmak
  • kökü kurumak
  • kökünden halletmek
  • kökünden kazımak
  • köküne kıran girmek
  • kökünü kazımak

Birleşik Kelimeler: kök bacaklılar, kök bilgisi, kökboyası, kök boyası, kök doğrayıcısı, kök hücre, kök işareti, kök kaplama, kök kırmızısı, kök kurdu, kök mantar, köknar, kök örnek, kök sap, acı kök, ana kök, ek kök, ikili kök, karekök, kazık kök, kılcal kök, kızılkök, küpkök, saçak kök, yumru kök, ad kökü, adamkökü, altın kökü, eğir kökü, ense kökü, fiil kökü, helvacı kökü, isim kökü, meyan kökü, yumurtakökü, zıkkımın kökü

[isim]

[müzik]

  • Sazı kurmaya yarayan burgu
  • Sap

KÜP

[isim]

  • Su, pekmez, yağ vb. sıvıları veya un, buğday gibi tahılları saklamaya yarayan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap

    Ahırda kırık bir küpün içine, samanlarla çuvalların altına saklamış, gitti, getirdi. - Haldun Taner

[argo]

  • Sarhoş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küpe dönmek
  • küp gibi
  • küplere binmek
  • küpünü (veya küplerini) doldurmak

Birleşik Kelimeler: akıl küpü, altın küpü, boyacı küpü, dert küpü, sır küpü, sinir küpü, yağ küpü

[isim]

[matematik]

  • Birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen, mikâp

    Tavla zarı küp biçimindedir.

  • Altı yüzü birbirine eşit kareden oluşan dik prizma
  • Bu biçimdeki nesne
  • Bir cismin hacim hesabında kullanılan ölçü birimi
  • Bir sayının üçüncü kuvveti: (43)=4x4x4=64

Birleşik Kelimeler: küpkök, küp şeker, birimküp, metreküp

KÖR (Kelime Kökeni: Farsça kūr)

[sıfat]

  • Görme engelli
  • Keskinliği yeterli olmayan

    Günün birinde ihtiyar çoban koyunun birini kör bir makasla kırkıyordu. - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

[mecaz]

  • Az aydınlık veren

    Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu. - Mahmut Yesari

[mecaz]

  • Kötü

    Vakıa bu kör siyaset yüzünden Türklük Rumeli'den çıktı. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Arkası tıkalı olan veya işlek olmayan

    Kör sokak.

[mecaz]

  • Olguları sezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan

[mecaz]

  • Duyarlığını yitirmiş

    Muhitimiz bize karşı her an kör, sağır ve şuursuzdur. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kör değneğini beller gibi
  • köre renkten bahsolunmaz
  • kör görmez, sezer
  • kör itin öldüğü yer
  • kör kör parmağım gözüne
  • kör kurttan bile vazgeçmemek
  • körler mahallesinde ayna satmak
  • körler memleketinde şaşılar padişah olur
  • körle yatan şaşı kalkar
  • kör olası (veya olasıca veya olsun)
  • kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur
  • kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın
  • kör satıcının kör alıcısı olur
  • körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz
  • körün taşı

Birleşik Kelimeler: körağaç, kör alan, kör baca, kör bağırsak, kör boğaz, kör çapa, kör dövüşü, kör duman, kördüğüm, körebe, kör fare, kör hat, kör kadı, kör kandil, kör kaya, kör köstebek, kör kurşun, kör kuyu, körkütük, kör nişancı, kör nokta, kör ocak, köroğlu, kör sıçan, kör şans, kör şeytan, kör talih, kör tapa, kör topal, kör uçuş, kör yılan, körü körüne, bakar kör, elinin körü, gecenin körü, renk körü, üstünkörü, sabahın körü

ÖRK

[isim]

[halk ağzında]

  • Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip, örük

PÜR (Kelime Kökeni: Farsça pur)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Dolu (II)

[isim]

[halk ağzında]

  • Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları

KÖY (Kelime Kökeni: Farsça kūy)

[isim]

  • Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu hayata uygun yerleşim birimi, köylük yer, köy yeri

    Vatanseverlik, doğduğu yeri, evini, köyünü, müstakil devlet sınırları içinde memleketini sevmektir. - Orhan Seyfi Orhon

  • Köy halkı

Birleşik Kelimeler: köy ağası, köy ekmeği, köygöçüren, köy ihtiyar heyeti, köy ihtiyar meclisi, köy imamı, köy korucusu, köy meydanı, köy muhtarı, köy odası, köy oyunu, köy romanı, köy türküsü, köy yeri, tahtalıköy, balıkçı köyü, dağ köyü, orman köyü, tatil köyü

ÖRÜ

[isim]

  • Örme işi

[halk ağzında]

  • Yama olarak yapılan örgü

[halk ağzında]

  • Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set

[isim]

[halk ağzında]

  • Otlak

Birleşik Kelimeler: besi örü

ÖRÜK

  • Kendi ipiyle onarılmış kısım

    Eğer örük varsa artık paltonun bizimkine ait olduğuna hükmederim. - Burhan Felek

[halk ağzında]

  • Saç örgüsü

KÖRÜK

[isim]

  • Ateşi canlandırmak için kullanılan ve açılıp kapandıkça içindeki havayı üfleyen araç

    Bir taraftan ha bire körüğün ipini çekiyordu. - Reşat Enis

  • Bazı araçların açılıp kapanabilir üst üste katlanmış bölümü

    Biz faytonun körüğü altında fotoğraf çekmeye uğraşıyorduk. - Nazlı Eray

[müzik]

  • Bazı müzik araçlarında hava vermeye yarayan, el veya ayakla işletilen meşin veya kâğıt bölüm

    Akordiyon körüğü.

ÖYKÜ

[isim]

  • Ayrıntılarıyla anlatılan olay

[edebiyat]

  • Hikâye

    Çok yazamıyorum ama öyküler içinde yaşıyorum. - Nezihe Meriç

Birleşik Kelimeler: uzun öykü, hayat öyküsü, yaşam öyküsü

YÖRÜK

[isim]

  • Hayvancılıkla geçinen, genellikle Toroslarda yaşayan göçebe Türk oymağı, Türkmen

Birleşik Kelimeler: Yörük çadırı

KÖPRÜ

[isim]

  • Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlayan veya trafik akımının, başka bir trafik akımını kesmeden üstten geçmesini sağlayan ahşap, kâgir, beton veya demir yapı

    Bu camiler, bu çeşmeler, bu köprüler rastgele yapılmadı. - Orhan Seyfi Orhon

[mecaz]

  • İki şey arasında bağ veya ilişkiyi sağlayan şey

    Annesinin yalnız onunla değil hiç kimseyle bir köprüsü yoktu. - Murathan Mungan

[denizcilik]

  • Geminin önünü iyice görecek bir yükseklikte, sancaktan iskeleye kadar kurulan kumanda yeri

[spor]

  • Güreşte omuzları yere değdirmemek için ayakları ve alnı yere dayayıp beli yukarı kaldırarak alınan durum, güreşçi köprüsü

[spor]

  • Vücudun, sırt yere dönük olarak el, baş veya diz yere dayanarak yay biçimi aldığı durumu

[tıp]

  • Olmayan dişlerin yerini tutmak veya takma dişleri ağızdaki dişlere sağlam tutturmak amacıyla yapılan diş protezi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • köprüden (veya köprüyü) geçinceye kadar ayıya dayı derler
  • köprü kurmak
  • köprüleri atmak
  • köprünün (veya köprülerin) altından çok su (veya sular) aktı (veya geçti)

Birleşik Kelimeler: köprüaltı çocuğu, köprübaşı, Köprübaşı, köprü üstü, köprü yol, asma köprü, küçük köprü, panel köprü, güreşçi köprüsü, hava köprüsü, kaptan köprüsü, sırat köprüsü, yaya köprüsü