KÖPRÜCÜLÜK ile Oluşan Kelimeler (KÖPRÜCÜLÜK Kelime Türetme)

KÖPRÜCÜLÜK harflerinden oluşan 40 kelime bulunuyor. KÖPRÜCÜLÜK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Köprücülük kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

KÖPRÜCÜLÜK29

8 Harfli Kelimeler

KÖPRÜCÜK25, ÖRÜCÜLÜK23

7 Harfli Kelimeler

KÖPRÜCÜ24, KÖPRÜLÜ21, KÖPÜKLÜ21, KÖRÜKLÜ17

6 Harfli Kelimeler

ÖPÜCÜK23, ÜLKÜCÜ15, KÖRLÜK14, ÜRKÜLÜ12, KÜRKLÜ10

5 Harfli Kelimeler

ÖRÜCÜ18, KÖPRÜ17, KÖPÜK17, LÖPÜR17, ÖRÜLÜ15, KÜPLÜ13, KÖRÜK13, KÖLÜK13, KÖKLÜ13

4 Harfli Kelimeler

ÖRÜK12, ÖLÜK12, ÜRKÜ8, ÜLKÜ8, KÜRK6

3 Harfli Kelimeler

ÖCÜ14, LÖP13, ÖLÜ11, ÖRÜ11, KÖK9, KÜP9, KÖR9, LÖK9, LÜP9, ÖRK9, PÜR9, KÜL5, KÜR5, LÜK5

KÜL

[isim]

  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim]

[eskimiş]

  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı

KÜR (Kelime Kökeni: Fransızca cure)

[isim]

  • İyi bakım ve ilaç tedavisi

    Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. - Haldun Taner

  • Özel tedavi yöntemi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kür yapmak

[sıfat]

  • İnatçı, hırslı (adam)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürünü kırmak
  • kürünü öldürmek

LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)

[isim]

[eskimiş]

  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası

KÜRK

[isim]

  • Bazı hayvanların, giyecek yapmak için işlenmiş postu

[sıfat]

  • Bu posttan yapılmış

    Kürk manto.

  • Hayvan postundan yapılan giysi

    Ben yatağımın üstünde, kürkümün içinde soğuktan titreyerek oturuyorum. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kürk ile börk ile adam olunmaz

Birleşik Kelimeler: kürk böceği, kürk hayvanı, badem kürk, samur kürk, vizon kürk, erkân kürkü

ÜRKÜ

[isim]

  • Topluluğu saran ortak korku, panik

ÜLKÜ

[isim]

  • Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal

    Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. - Atatürk

  • İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, yalnızca erişilmesi istenen amaç olarak kalan kılavuz ilke, mefkûre, ideal, vizyon

    Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri! - Halide Edip Adıvar

[felsefe]

  • Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal

KÖK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bitkileri toprağa bağlayan, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm

[bitki bilimi]

  • Kök sap, kök(I)
  • Bazı şeylerde dip bölüm

    Diş kökü.

  • Sapıyla çıkarılan bitkilerde tane

    Üç kök maydanoz.

[mecaz]

  • Dip, temel, esas

    Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • Kaynak, köken

    Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mecaz]

  • Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü

[dil bilgisi]

  • Kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür

[kimya]

  • Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan ancak birçok tepkimeyi nitelik değiştirmeden kalabilen atom kümesi

[matematik]

  • Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kök almak
  • kök salmak
  • kök sökmek
  • kök söktürmek
  • kökü kazınmak
  • kökü kurumak
  • kökünden halletmek
  • kökünden kazımak
  • köküne kıran girmek
  • kökünü kazımak

Birleşik Kelimeler: kök bacaklılar, kök bilgisi, kökboyası, kök boyası, kök doğrayıcısı, kök hücre, kök işareti, kök kaplama, kök kırmızısı, kök kurdu, kök mantar, köknar, kök örnek, kök sap, acı kök, ana kök, ek kök, ikili kök, karekök, kazık kök, kılcal kök, kızılkök, küpkök, saçak kök, yumru kök, ad kökü, adamkökü, altın kökü, eğir kökü, ense kökü, fiil kökü, helvacı kökü, isim kökü, meyan kökü, yumurtakökü, zıkkımın kökü

[isim]

[müzik]

  • Sazı kurmaya yarayan burgu
  • Sap

KÜP

[isim]

  • Su, pekmez, yağ vb. sıvıları veya un, buğday gibi tahılları saklamaya yarayan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap

    Ahırda kırık bir küpün içine, samanlarla çuvalların altına saklamış, gitti, getirdi. - Haldun Taner

[argo]

  • Sarhoş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • küpe dönmek
  • küp gibi
  • küplere binmek
  • küpünü (veya küplerini) doldurmak

Birleşik Kelimeler: akıl küpü, altın küpü, boyacı küpü, dert küpü, sır küpü, sinir küpü, yağ küpü

[isim]

[matematik]

  • Birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen, mikâp

    Tavla zarı küp biçimindedir.

  • Altı yüzü birbirine eşit kareden oluşan dik prizma
  • Bu biçimdeki nesne
  • Bir cismin hacim hesabında kullanılan ölçü birimi
  • Bir sayının üçüncü kuvveti: (43)=4x4x4=64

Birleşik Kelimeler: küpkök, küp şeker, birimküp, metreküp

KÖR (Kelime Kökeni: Farsça kūr)

[sıfat]

  • Görme engelli
  • Keskinliği yeterli olmayan

    Günün birinde ihtiyar çoban koyunun birini kör bir makasla kırkıyordu. - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

[mecaz]

  • Az aydınlık veren

    Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu. - Mahmut Yesari

[mecaz]

  • Kötü

    Vakıa bu kör siyaset yüzünden Türklük Rumeli'den çıktı. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Arkası tıkalı olan veya işlek olmayan

    Kör sokak.

[mecaz]

  • Olguları sezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan

[mecaz]

  • Duyarlığını yitirmiş

    Muhitimiz bize karşı her an kör, sağır ve şuursuzdur. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kör değneğini beller gibi
  • köre renkten bahsolunmaz
  • kör görmez, sezer
  • kör itin öldüğü yer
  • kör kör parmağım gözüne
  • kör kurttan bile vazgeçmemek
  • körler mahallesinde ayna satmak
  • körler memleketinde şaşılar padişah olur
  • körle yatan şaşı kalkar
  • kör olası (veya olasıca veya olsun)
  • kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur
  • kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın
  • kör satıcının kör alıcısı olur
  • körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz
  • körün taşı

Birleşik Kelimeler: körağaç, kör alan, kör baca, kör bağırsak, kör boğaz, kör çapa, kör dövüşü, kör duman, kördüğüm, körebe, kör fare, kör hat, kör kadı, kör kandil, kör kaya, kör köstebek, kör kurşun, kör kuyu, körkütük, kör nişancı, kör nokta, kör ocak, köroğlu, kör sıçan, kör şans, kör şeytan, kör talih, kör tapa, kör topal, kör uçuş, kör yılan, körü körüne, bakar kör, elinin körü, gecenin körü, renk körü, üstünkörü, sabahın körü

LÖK

[isim]

[halk ağzında]

  • Yedi yaşından büyük erkek boz deve

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lök gibi

[isim]

[halk ağzında]

  • Kireç, zeytinyağı, pamuk ve yumurta akının karıştırılması yoluyla, kırık çanak çömlekleri, künkleri birleştirmekte kullanılan macun

LÜP

[isim]

[argo]

  • Emek vermeden ele geçirilen şey

    Lüpe bayılır. Lüp buldu mu dayanamaz.

  • Büyükçe bir şeyin birdenbire ve kolaylıkla yutulmasını anlatan ses

ÖRK

[isim]

[halk ağzında]

  • Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip, örük

PÜR (Kelime Kökeni: Farsça pur)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Dolu (II)

[isim]

[halk ağzında]

  • Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları

KÜRKLÜ

[sıfat]

  • Kürkü olan, kürk giymiş
  • Kürkle süslenmiş

    Hizmetçi kadın gri pardösüsünü, içleri kürklü eldivenlerini, şapkasını getirip verdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Postu kürk olarak kullanılan (hayvan)

ÖLÜ

[sıfat]

  • Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı

[isim]

  • Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa

    Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

  • Hayvan leşi

    Tavuk ölüsü.

[mecaz]

  • Gücü az, zayıf

    Ölü kandil.

[mecaz]

  • Çok durgun, hareketsiz

    Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan

    Ölü bir konuşması var.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölü gibi
  • ölü gözü gibi
  • ölü gözü kadar
  • ölü gözünden yaş ummak
  • ölümü gör (veya öp)
  • ölüsü bile yetmek
  • ölüsü ortada kalmak
  • ölüyü güldürmek

Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı