KUŞKULANDIRMAK Harflerini İçeren 9 Harfli Kelimeler

KUŞKULANDIRMAK harflerini içeren 9 harfli 24 kelime bulunuyor. 9 harfli KUŞKULANDIRMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DURULAŞMA17, DIŞLANMAK16, DIRLAŞMAK16, KUŞKANADI16, KURULANIŞ15, KURULAŞMA15, KUŞANILMA15, KANDAŞLIK15, ŞUURLANMA15, DURULANMA14, DURULAMAK14, KIRLAŞMAK14, KUMANDALI14, KALKIŞMAK14, DIRLANMAK13, KALDIRMAK13, KANDIRMAK13, NAKKAŞLIK13, ŞAKRAKLIK13, KURULAMAK12, KURULANMA12, KIRKLAMAK11, KIRKLANMA11, KALKINMAK11

KIRKLAMAK

[nesnesiz]

  • Lohusa veya yeni doğmuş bebek için kırk günü doldurmak

    Lohusa kırkladı.

[-i]

  • Bir şeyi kırk defa yapmak ve özellikle birçok defa sudan geçirmek, çok yıkamak

    Ben bu yazının yüzünde itin murdar ettiği kabı kacağı nasıl kırklarım? - Orhan Kemal

[halk ağzında]

  • Doğumdan kırk gün sonra bebeği törenle yıkamak

KIRKLANMA

[isim]

  • Kırklanmak işi

KALKINMAK

[nesnesiz]

  • Durumunu düzeltmek, aşamalı bir biçimde gelişmek, ilerlemek

    Bu firma batmak üzereyken yeni müdürün çabasıyla kalkındı.

[ekonomi]

  • Zenginleşmek

KURULAMAK

[-i]

  • Bir şeyin üzerindeki ıslaklığı gidermek

    Ayaklarını yıkadı, otelin havlusuyla kuruladı. - Yusuf Atılgan

KURULANMA

[isim]

  • Kurulanmak işi

DIRLANMAK

[nesnesiz]

  • Herkesi tedirgin edecek, bezdirecek biçimde söylenmek

    Kapısını vurmalı, o zaman uyanır açar diye başlayarak bir hayli dırlandı. - Abdülhak Şinasi Hisar

KALDIRMAK

[-i]

  • Bulunduğu yerden almak

    Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

  • Yukarı doğru hareket ettirmek

    Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. - Sait Faik Abasıyanık

  • Yükseltmek

    Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

  • Ürün toplamak, taşımak

    İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu. - Nabizade Nâzım

  • Çekmek, taşımak

    Bu araba bu yükü kaldırmaz.

  • Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek

    Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir. - Anayasa

[-e]

  • Hastayı hastaneye götürmek

    Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar. - Aka Gündüz

  • Tören yaparak ölüyü gömmek
  • Toplamak

    Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar. - Necati Cumalı

  • Alıp başka yere götürmek
  • Uyandırmak

    Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni - Halk türküsü

  • Piyasadan çekmek

    İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

  • Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak

    Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

  • Kaçırmak
  • İyi etmek, iyileştirmek

    Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

  • Bir şeyden çokça satın almak
  • Tayin etmek, atamak

    Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler. - Memduh Şevket Esendal

  • Yok etmek, ortadan silmek

    Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır. - Orhan Seyfi Orhon

[nesnesiz]

[mecaz]

  • Uygun gelmek, yakışmak

    Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

[argo]

  • Çalmak, aşırmak

Birleşik Kelimeler: başkaldırmak

KANDIRMAK

[-i]

  • Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek

    Beni kendisiyle yalnız bırakmaya ve geceyi beraber geçirmeye kandırmak istiyor. - Etem İzzet Benice

  • Aldatmak

    Kızcağızı yaşadığı muhitteki sabıkalılar kandırarak bir şebekeye sokmuş. - Refik Halit Karay

  • İçme, yeme isteğini karşılamak

NAKKAŞLIK

[isim]

  • Nakkaş olma durumu
  • Nakkaşın işi

ŞAKRAKLIK

[isim]

  • Şakrak olma durumu

    Genç kızlığın bütün şakraklığı dershaneyi kapladı, her kafadan bir ses çıkıyordu. - Aka Gündüz

DURULANMA

[isim]

  • Durulanmak işi

DURULAMAK

[-i]

  • Yıkanmış şeyleri duru sudan geçirmek

KIRLAŞMAK

[nesnesiz]

  • Rengi kır olmak

    Bir ay boyunca, kırlaşan saçlarına tarak sürmedi. - Lâtife Tekin

[nesnesiz]

  • Kırsal duruma gelmek

    Burası memleketin bir temiz köşesi, şehrin kırlaşmış bir bucağı... - Memduh Şevket Esendal

KUMANDALI

[sıfat]

  • Kumandası olan

Birleşik Kelimeler: uzaktan kumandalı

KALKIŞMAK

[-e]

  • Yetenek, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek

    Maziyi bilmek, sevmek ve hatırlamak başka, onu tekrar diriltmeye kalkışmak yine başkadır. - Mehmet Kaplan

  • Girişmek, başlamak, yeltenmek

    Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış. - Aka Gündüz