[sıfat]

• Kuşeti olan

  Kuşetli vagon.

[sıfat]

• Kuşağı olan

  Kıpkızıl ve gırtlaktan aşağı kuşaklı gömlek, tuhaf bir kasket ve elde silah! - Aka Gündüz

[isim]

• Kuşanmak işi

[isim]

• Giyecek, kuşanılacak şey

[isim]

• Kuşatmak işi

[askerlik]

• Bir ülkenin veya bir yerin dış dünya ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, abluka, ihata, muhasara

  Ne yapsa, nereye gitse bu kuşatmadan kurtulamıyordu bir türlü. - Yaşar Kemal

[isim]

[bitki bilimi]

• Bir tür dişbudak

[sıfat]

• Kuşku belirten, kuşku anlatan, şüpheli

  Demir parmaklıklı penceresinden içeriye kuşkulu bir göz atıyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Kuşku içinde olan, şüpheli

  Beynimizde biriken bayağı ve kuşkulu fikirleri çam kokularına sürünmüş nazlı hava alıp götürdü. - Refik Halit Karay

• Kuşkucu

[isim]

[bitki bilimi]

• Buğdaygillerden, durgun sularda yetişen bir bitki (Phalaris canariensis)

• Bu bitkinin taneleri

[isim]

• Kuşanma işi

[isim]

• Kuşatma işi

[isim]

[eskimiş]

• İçinde süs kuşları beslenilen ve üretilen küçük oda veya büyük kafes

[sıfat]

• Açık bir biçimde kanıtlanmamış her şeyden kuşkuya düşen, şüpheci, septik

[felsefe]

• Kuşkuculuk yanlısı olan, septik

[sıfat]

• Küçük bir kuşun başı büyüklüğünde doğranmış (et vb.)

  Kuşbaşı et.

[isim]

• Pastırmanın fileto bölümü

[isim]

[mimarlık]

• Ev, villa vb. konutların çatı katlarını aydınlatmaya yarayan küçük pencere