KUVARSİT Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KUVARSİT harflerini içeren 5 harfli 22 kelime bulunuyor. 5 harfli KUVARSİT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

SUVAT13, SAVUR13, TAVUS13, AVURT12, KAVİS12, KAVUT12, TAVUK12, VAKUR12, VARİS12, TAVİK11, VAKİT11, VARİT11, KUTSİ7, SURAT7, ASTİK6, KASTİ6, KARST6, SAKİT6, SATİR6, TAKSİ6, RAKİT5, TARİK5

RAKİT (Kelime Kökeni: Arapça rākid)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Durgun (su)

TARİK (Kelime Kökeni: Arapça ṭarīḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Yol

ASTİK (Kelime Kökeni: Ermenice)

[isim]

[argo]

  • Pezevenk

KASTİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣdī)

[sıfat]

  • Bilerek, isteyerek yapılan

[zarf]

  • Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek

KARST (Kelime Kökeni: Almanca Karst)

[isim]

[jeoloji]

  • Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi

SAKİT (Kelime Kökeni: Arapça sākit)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Susmuş, sessiz

    Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakit kalmak

SATİR (Kelime Kökeni: Fransızca satire)

[isim]

[edebiyat]

  • Yergi

TAKSİ (Kelime Kökeni: Fransızca taxi)

[isim]

  • Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil

    Taksi bir karışıklığın çıktığını görünce hemen gazlayıp uzaklaştı. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taksi çevirmek

Birleşik Kelimeler: taksi dolmuş, taksimetre, radyo taksi

[isim]

[biyoloji]

  • Göçüm

KUTSİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳudsī)

[sıfat]

  • Kutsal

    Falih Rıfkı, Türk gazeteciliğini bir vatan hizmeti telakki etmiş ve kutsi bir vazife gibi ifa ediyor. - Yahya Kemal Beyatlı

SURAT (Kelime Kökeni: Arapça ṣūret)

[isim]

  • Yüz (II)

    Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. - Attila İlhan

[mecaz]

  • Somurtkanlık, asık yüzlülük

[mecaz]

  • Soğuk davranma

    Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • surat (veya suratı) bir karış
  • surata bak süngüye davran
  • surat asmak
  • surat etmek
  • suratı bir karış asılmak
  • suratı değişmek
  • suratı kasap süngeriyle silinmiş
  • suratına indirmek
  • suratından düşen bin parça olmak
  • suratını dağıtmak
  • suratını ekşitmek (veya buruşturmak)
  • suratı sirke satmak
  • surat kalmamak
  • surat mahkeme duvarı

Birleşik Kelimeler: surat düşkünü, asık surat, çatık surat, ekşi surat, kepçe surat

TAVİK (Kelime Kökeni: Arapça taʿvīḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Geciktirme, tehir
  • Alıkoyma

VAKİT (Kelime Kökeni: Arapça vaḳt)

[isim]

  • Zaman

    Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler

    Yemek vakti. Şimdi bunun vakti değil.

  • Çağ

    Vaktin bilginleri.

  • Belirlenmiş olan zaman

    Kâhya, vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi, demişti. - Samim Kocagöz

  • Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda geldiğinde `iken` anlamı veren bir söz

[mecaz]

  • Geçim, para bakımından elverişli durum

    Onun bu kadar para vermeye vakti yok.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • vakit geçirmek
  • vakit kazanmak
  • vakitler hayrolsun
  • vakit nakittir
  • vakit öldürmek
  • vakit saat aramamak
  • vakti gelmek
  • vaktini almak (veya yemek)
  • vaktini şaşmamak
  • vakti olmak
  • vakti olmamak
  • vakti saati gelince

Birleşik Kelimeler: vakit kaybetmeden, vakit vakit, vaktikerahet, vaktizamanında, ahir vakit, beş vakit, dar vakit, kimi vakit, tez vakit, akşam vakti, ezan vakti, horoz vakti, iftar vakti, ikindi vakti, imsak vakti, kerahet vakti, kuşluk vakti, namaz vakti, okuma vakti, öğle vakti, paydos vakti, sabah vakti, seher vakti, yatsı vakti, zeval vakti, bir vakitler

VARİT (Kelime Kökeni: Arapça vārid)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Olabileceği akla gelen

    Bu, kitap satılmıyor iddiası varit değil. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • varit olmak

AVURT

[isim]

  • Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • avurdu avurduna geçmek
  • avurt (veya avurtlarını) şişirmek
  • avurtları çökmek (veya birbirine geçmek)
  • avurt satmak (veya avurt zavurt etmek)

Birleşik Kelimeler: avurt ünsüzü, art avurt, ön avurt

KAVİS (Kelime Kökeni: Arapça ḳavs)

[isim]

  • Bir eğrinin sınırlı bir kısmı, eğmeç

    Sabah güneşi, duvara bir altın kavis çekti. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kavis çizmek