KURNASIZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KURNASIZ harflerini içeren 5 harfli 24 kelime bulunuyor. 5 harfli KURNASIZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ARSIZ10, ANSIZ10, SIZAK10, SARIZ10, SAKIZ10, ZARSI10, KIZAN9, NAKIZ9, NAZIR9, ZURNA9, KASNI7, KASIR7, NAKIS7, NASIR7, SUNAK7, SANIK7, SARIK7, SANRI7, SAKIN7, KURNA6, KARIN6, KARUN6, KIRAN6, RAKUN6

KURNA (Kelime Kökeni: Arapça ḳurne)

[isim]

  • Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne

    Yıkanmak için aralık yerdeki kurnaya müracaat... - Sait Faik Abasıyanık

KARIN

[isim]

  • İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi

    Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu. - Ömer Seyfettin

  • Döl yatağı

    Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı. - Halide Edip Adıvar

  • Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm

    Geminin karnı. Şişenin karnı.

  • Mide

    Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • İç, gönül, akıl, kafa

    Ben senin karnındakini ne bileyim?

[mecaz]

  • Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme

[fizik]

  • Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karın doyurmak
  • karnı büyümek
  • karnından konuşmak (veya söylemek)
  • karnını doldurmak
  • karnı tok it gölgede yatar
  • karnı tok, sırtı pek
  • karnı zil çalmak

Birleşik Kelimeler: karın ağrısı, karın boşluğu, karıntası, karın tokluğuna, karın zarı, karından ayaklılar, karından bacaklılar, karnı aç, karnı burnunda, karnı geniş, karnıkara, karnı kara, karnı tok, karnıyarık, karnından konuşan, orta karın, yumuşak karın, aç karnına, tok karnına

KARUN (Kelime Kökeni: Arapça ḳārūn)

[isim]

  • Çok zengin kimse

[isim]

  • Kur'an'da kendisinden çok zengin olarak söz edilen ve bütün mal varlığı bir anda yok olan kişi

KIRAN

[sıfat]

  • Kırma işini yapan (kimse)

    Taş kıran işçiler.

[isim]

  • Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet

    Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıran girmek

Birleşik Kelimeler: kıran kırana, bacakkıran, buzkıran, dalgakıran, dalkıran, danakıran otu, evcikkıran, fındıkkıran, filizkıran, kayışkıran, Kervankıran, kılkıran, malkıran, pirekıran, sabankıran, saçkıran, taşkıran, yelkıran, yıldırımkıran

[isim]

[halk ağzında]

  • Kıyı, kenar, çevre, uç
  • Dağ sırtı, tepe, bayır
  • Kıraç toprak

[coğrafya]

  • Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı

RAKUN (Kelime Kökeni: İngilizce racoon)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Kuzey Amerika'da, ağaçlarda yaşayan, kafası tilkiye benzeyen, uzun kuyruğu alaca halkalı, boyu yaklaşık 90, kuyruğu 30 santimetre olan kürklü hayvan (Procyon lotor)

KASNI

[isim]

  • Çadıruşağı, şeytantersi ağacı vb. bitkilerden elde edilen bir zamk

KASIR (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣr)

[isim]

[eskimiş]

  • Köşk

    Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş. - Ahmet Ümit

NAKIS (Kelime Kökeni: Arapça nāḳiṣ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan

[mecaz]

  • Özrü, kusuru olan

[isim]

[matematik]

  • Eksi

[zarf]

  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde

    Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar. - Hüseyin Cahit Yalçın

NASIR (Kelime Kökeni: Arapça nāsūr)

[isim]

  • En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşması ve sertleşmesiyle oluşmuş deri

    Ellerinde nasır, yüzlerinde nur / Yarına ümitle yürüyenlere / Bir selam uçuralım - Orhan Veli Kanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nasır bağlamak (veya tutmak)
  • nasırına basmak

Birleşik Kelimeler: nasır yakısı

SUNAK

[isim]

  • Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa

SANIK

[isim]

[hukuk]

  • Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş kimse, maznun

    Reis, salonu boşalttı ve idam kararını da sanıkların gıyabında okudu. - Necip Fazıl Kısakürek

SARIK

[isim]

  • Sarılarak meydana getirilen başlık

    O artık sarığı ile, cübbesi ve lapçınları ile tam bir hoca efendi idi. - Tarık Buğra

  • Kavuk, fes gibi bazı başlıkların üzerine sarılan tülbent, şal vb

SANRI

[isim]

[ruh bilimi]

  • Uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı ancak gerçekte olmayan olguları algılaması, yaşaması, varsanı, birsam, halüsinasyon

    Olmaz, gerçek olamaz bu yaşadığımız, ya sanrı ya sanrıya çok yakın bir şey. - Attila İlhan

SAKIN

[ünlem]

  • Asla

    Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız! - Sait Faik Abasıyanık

  • `Korkulacak bir durum olmasın` anlamında kullanılan bir söz

    Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakın ha!

KIZAN

[isim]

[halk ağzında]

  • Erkek çocuk
  • Silahlı köy delikanlısı

    Kızanlarla köyün eşiğinde ertesi gün öğle vakti, Menderes Köprüsü'ndeki köpekleri tepelemeye ant içtik. - Halide Edip Adıvar

  • Çoluk çocuk

Birleşik Kelimeler: kız kızan

[isim]

[halk ağzında]

  • Dişi köpek, kedi gibi hayvanların çiftleşme isteği gösterdikleri durum veya zaman

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kızana gelmek