[nesnesiz]

• İçinde veya üzerinde kurt üremek

[mecaz]

• Rahat oturmayıp telaş ve sabırsızlık göstermek

[mecaz]

• Sürekli kımıldanmak

[mecaz]

• Bir yerde çok oturmaktan bıkarak gezme gereği duymak

  Sabahtan beri burada kurtlandım, biraz çıkalım.

[isim]

• Kurtarılmak işi

[nesnesiz]

• Kurulama işi yapılmak veya kurulama işine konu olmak

  Tabaklar kurulandı.

• Kendini kurulamak

  Çıkınca yıkandı, kurulandı, havluya sarınıp odasına döndü. - Yusuf Atılgan

[isim]

• Kurumlanmak işi

[sıfat]

• Kurutmaya yarar, kurutmak için ayrılmış

  Kurutmalık biber.

[nesnesiz]

• Kurutma işi yapılmak veya kurutma işine konu olmak

[isim]

• Kurcalanmak işi

[-e]

[-i]

• Kurma işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Kurt durumuna gelmek, kurt gibi olmak

  Birkaç vurgun yaptın mı alışır, kurtlaşırsın. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[-i]

• Ellemek, karıştırarak bakmak

  Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu.

• Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak

  Kilidi kurcalamışlar.

• Karıştırıp azdırmak, tahriş etmek

  Çıbanı kurcalamamalı.

[mecaz]

• Meşgul ve rahatsız etmek

  Bu sorunun cevabı zihnimi bir hayli kurcalayıp durmuştur. - Haldun Taner

[mecaz]

• Bir konuyu araştırmak, üstünde durmak, eşelemek

  Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

• kurcalama sivilceyi çıban edersin

[isim]

• Kurallaşmak işi

[isim]

• Kurşunlamak işi

[isim]

• Arızalanan veya kaza yapan araçlara yardımda bulunan kimse

[nesnesiz]

• Kuru duruma gelmek

[mecaz]

• Yoksullaşmak, yozlaşmak, muhtevasızlaşmak

[isim]

• Kuralcı olma durumu, kaidecilik