KUMAŞÇILIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

KUMAŞÇILIK harflerini içeren 6 harfli 25 kelime bulunuyor. 6 harfli KUMAŞÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AÇILIŞ14, AÇILIM12, IŞIMAK12, ULAŞIM12, AŞIKLI11, AÇKILI11, ALIŞKI11, ALIŞIK11, AKIŞLI11, ÇIKMAK11, ÇAMLIK11, ÇAKILI11, IŞILAK11, ILIKÇA11, KIŞLIK11, KILÇIK11, ŞIKLIK11, UŞAKLI11, KIŞLAK10, KUŞLAK10, KAÇLIK10, KALKIŞ10, ILIMAK9, KUMALI9, KILMAK8

KILMAK

[yardımcı fiil]

  • Etmek, yapmak

ILIMAK

[nesnesiz]

  • Ilınmak

KUMALI

[sıfat]

  • Kuması olan

KIŞLAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Kışın barınılan yer
  • Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer

KUŞLAK

[isim]

[eskimiş]

  • Av kuşları bol olan yer

KAÇLIK

[sıfat]

  • Bir nesnenin sayıca ne kadar olduğunu soran söz

    Kaçlık paket istersiniz?

KALKIŞ

[isim]

  • Kalkma işi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkışa geçmek

Birleşik Kelimeler: kalkış yarışı

ÂŞIKLI

[sıfat]

  • Âşığı olan
  • Çok seven, düşkün, tutkun

AÇKILI

[sıfat]

  • Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı

ALIŞKI

[isim]

  • Alışkanlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alışkı edinmek

ALIŞIK

[sıfat]

  • Herhangi bir duruma alışmış olan

    Onun böyle durmasına alışık değilim. - Adalet Ağaoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alışık olmak

AKIŞLI

[sıfat]

  • Akışı olan

ÇIKMAK

[-den]

  • İçeriden dışarıya varmak, gitmek

    Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]

  • Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek

    Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. - Atatürk

[nesnesiz]

  • Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak

    Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. - Haldun Taner

  • Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek

    Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Süresi dolduğunda ayrılmak

    Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak.

[nesnesiz]

  • Yapılmak, yürümek

    Bu dairede işler kolay çıkmaz.

  • Yetişecek ölçüde olmak

    Bu kumaştan bir palto çıkar mı?

  • Eksilmek

    Dörtten iki çıkarsa iki kalır.

  • Meydana gelmek

    Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

  • Sıyrılmak, ayrılmak

    Bebeğin patiği çıktı.

[nesnesiz]

  • Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak

    Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.

  • Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek

    Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. - Tarık Dursun K.

[-i]

  • Bir şeyin yukarısına doğru yürümek

    Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

[-de]

  • Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak

    Sularda bakteri çıktı.

[-e]

  • Yetkili birinin makamına iş için gitmek

    Başkana çıkmak.

[-e]

  • Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak

    Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.

[nesnesiz]

  • Bir konu yetkililerce karara bağlanmak

[-e]

  • Mal olmak

    Bu ev dört milyara çıktı.

[-e]

  • Oyunda herhangi bir rolü oynamak

    Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[-e]

  • Bir yere ulaşmak, varmak

    Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. - Memduh Şevket Esendal

[-e]

  • Karaya ayak basmak

    1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. - Atatürk

[nesnesiz]

  • Yayılmak, duyulmak

    Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu. - Ahmet Hamdi Tanpınar

[nesnesiz]

  • Olmak, bulunmak, var olmak

    Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-e]

  • Bir iddia ile ortalıkta görünmek

    Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. - Peyami Safa

[nesnesiz]

[-den]

  • Yayılmak

    Lağımdan pis kokular çıkıyor.

[-e]

  • Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek

    Güreşte ona çıkacak kimse yok.

[-e]

  • Bulaşmak

    Kravatın boyası gömleğe çıktı.

[-i]

  • Binaya kat eklemek

    Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.

[-e]

  • Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak

    Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]

  • Niteliği sonradan anlaşılmak

    Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

  • Belirmek, tanınmak

    Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. - Muzaffer İzgü

[nesnesiz]

  • Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak

    Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.

[nesnesiz]

  • Yerinden oynamak

    Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]

  • Görünür veya belli bir durumda bulunmak

    Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.

[nesnesiz]

  • Oluşmak, olmak

    Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.

[nesnesiz]

  • Piyasaya sürülmek

[nesnesiz]

  • Bitmek, büyümek, sürmek

    Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.

[nesnesiz]

  • Verilmek

    Maaş çıkmak. Emir çıkmak.

[nesnesiz]

  • Ay veya mevsim geçmek

    Mart çıktı. Kış çıktı.

[nesnesiz]

  • Yeni yetişip satışa sunulmak

    Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.

[nesnesiz]

  • Yükselmek, artmak

    Fiyatlar çıktı.

[nesnesiz]

  • Artırmak, fiyatı yükseltmek

[nesnesiz]

  • Sesini yükseltmek

[nesnesiz]

  • Büyük abdest bozmak

[nesnesiz]

[-den]

  • Giderilmek, yok olmak

    Leke çıktı.

[-den]

  • Unutmak

    O söz benim hatırımdan çıkmadı.

[nesnesiz]

  • Ay, Güneş görünmek

    Hava açılmış, ay çıkmıştı. - Refik Halit Karay

    Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[nesnesiz]

  • Yayımlanmak

    Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. - Yusuf Ziya Ortaç

[nesnesiz]

  • Gelmek

    Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Gerçekleşmek

    İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]

  • Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak

    Arabanın direksiyonu çıkmak.

  • Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek

    Ev, ev olmaktan çıktı.

[-le]

  • Flört etmek

    Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. - Attila İlhan

[-e]

  • Erişmek, görmek

    Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]

  • Harcamak zorunda kalmak

    Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.

[-i]

[argo]

  • Vermeye katlanmak

    Çık bakalım paraları!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıkmadık canda umut var

Birleşik Kelimeler: bata çıka, batçık, battıçıktı, zıpçıktı

ÇAMLIK

[isim]

  • Çam ağaçları çok olan yer
  • Çam korusu

    Merdivenleri, çamlığı ve çardağı bir geyik gibi sekerek koştu. - Falih Rıfkı Atay

ÇAKILI

[sıfat]

  • Çivi, kazık vb. bir şeyle tutturulmuş

    Duvara çakılı büyük rakkaslı saati tamire götüren hademe, Reşat'ın omzuna adamakıllı bindirmiş. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Çakılmış, bir şeye bağlı

    Genç kadın, forsaların çakılı bulunduğu oturak dairesini görmeyi merak ediyordu. - Feridun Fazıl Tülbentçi

  • Yeri değişmez, sabit

    Gülnaz için için ağlıyor, gözleri hep öyle döşemeye çakılı. - Emine Işınsu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çakılı kalmak