KUCAKLAYIŞ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KUCAKLAYIŞ harflerini içeren 5 harfli 37 kelime bulunuyor. 5 harfli KUCAKLAYIŞ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

CAYIŞ14, KAYIŞ11, YAKIŞ11, YAŞLI11, KAYŞA10, ŞAYKA10, ŞAYAK10, AŞLIK9, ALKIŞ9, AKKUŞ9, KIŞLA9, KUŞAK9, KUCAK9, KAŞIK9, KAŞLI9, KALCI9, KALIŞ9, KAKIŞ9, ŞAKUL9, CUKKA9, AYLIK8, KIYAK8, KAYIK8, LAYIK8, ŞALAK8, ŞAKAK8, AYLAK7, KALYA7, KALAY7, KAYAK7, YALAK7, AKLIK6, KULAK6, KUKLA6, KALIK6, UKALA6, KALAK5

KALAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Burun, burun ucu
  • Gelin tacı
  • Tezek yığını

AKLIK

[isim]

  • Ak olma durumu

    Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi. - Rıfat Ilgaz

  • Kadınların makyaj için yüzlerine sürdükleri beyaz bir sıvı, düzgün

Birleşik Kelimeler: yüz aklığı

KULAK

[isim]

[anatomi]

  • Başın her iki yanında bulunan işitme organı

    Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

[anatomi]

  • Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

    Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar

  • Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
  • Saban kulağı
  • Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı

[müzik]

  • Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu

[coğrafya]

  • Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri

[mecaz]

  • Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulağı (bir şeyde) olmak
  • kulağı (veya kulakları) çınlasın
  • kulağı ağır işitmek
  • kulağı dikilmek
  • kulağı duvar olmak
  • kulağına çalınmak
  • kulağına çarpmak
  • kulağına fısıldamak
  • kulağına gelmek
  • kulağına girmemek
  • kulağına gitmek
  • kulağına inanmamak
  • kulağına kar suyu kaçırmak
  • kulağına kar suyu kaçmak
  • kulağına koymak (veya sokmak)
  • kulağına küpe olmak (veya etmek)
  • kulağına söylemek
  • kulağını açmak
  • kulağını bükmek
  • kulağını çekmek
  • kulağını çınlatmak
  • kulağını doldurmak
  • kulağının üzerine yatmak
  • kulağının zarı patlamak
  • kulağını sağır etmek
  • kulağı okşamak
  • kulağı olmamak
  • kulağı ters taraftan göstermek
  • kulak (veya kulağını) tırmalamak
  • kulak (veya kulaklarını) tıkamak
  • kulak arkası (veya ardı) etmek
  • kulak asmak
  • kulak kabartmak
  • kulak kesilmek
  • kulak kıvırmak
  • kulakları dolmak
  • kulaklarına kadar kızarmak
  • kulaklarını dikmek
  • kulaklarının pasını gidermek
  • kulakları paslanmak
  • kulakları patlatmak
  • kulakları uğuldamak
  • kulak tutmak
  • kulak vermek
  • kulak vermek

Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

[isim]

[eskimiş]

  • Varlıklı Rus köylüsü

KUKLA (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri

    Salıncağın üzerindeki kızlar, iki zarif kukla gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. - Osman Cemal Kaygılı

  • Ayakları olmayan, alttan içine el sokularak oynatılan çeşitli nesnelerden yapılmış bebek
  • Bu bebeklerle oynatılan oyun

[mecaz]

  • Başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan (kimse)

    Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kukla gibi
  • kukla gibi oynatmak

Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu

KALIK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kalmış, artmış
  • Eskimiş
  • Evlenme çağı geçmiş, evde kalmış (kız)
  • Eksik, noksan

UKALA (Kelime Kökeni: Arapça ʿuḳalā)

[sıfat]

  • Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan (kimse)

    Sinirli, ukala, münasebetsiz herifin biridir. - Nazım Hikmet

Birleşik Kelimeler: ukala dümbeleği

AYLAK

[sıfat]

  • İşsiz, boş gezen, avare (kimse)

    Develer daylak / Sevenler aylak / Sen kimin yârisin / Her yanın oynak - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylak adam işidir
  • aylak olmak

KALYA (Kelime Kökeni: Arapça ḳalya)

[isim]

  • Sadeyağ ile pişirilen bir tür kabak veya patlıcan yemeği

KALAY

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn)
  • Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası

    Pencereye, elinde yeni kalaydan çıkmış bir bakır sahanla orta yaşlı kadın geldi. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

  • Aldatıcı görünüş

[argo]

  • Sövme, küfür

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalayı basmak

Birleşik Kelimeler: kalaybalık, kalayhane

KAYAK

[isim]

  • Kar, su veya çim üzerinde kaymak için ayağa takılan araç, ski

[spor]

  • Bu aracı kullanarak yapılan spor

Birleşik Kelimeler: kayakevi, tekerlekli kayak, asfalt kayağı, çim kayağı, su kayağı

YALAK

[isim]

  • Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap

    Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı. - Halikarnas Balıkçısı

  • Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne

    Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu. - Necati Cumalı

[coğrafya]

  • Buz yalağı

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Boşboğaz, söz taşıyan

Birleşik Kelimeler: buz yalağı

AYLIK

[isim]

  • Birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş

    Ordu ve hükûmet aylıklarımızın bir kısmıyla altın alırdık. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

  • Bir ay içinde olan

    Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

  • Bir ay süren, mahiye

    Aylık iş.

[sıfat]

  • Ayda bir kez yapılan veya çıkan

    Aylık toplantı. Aylık rapor. Aylık dergi.

[sıfat]

  • Belirli aydan beri var olan

    Üç aylık çocuk.

[zarf]

  • Bir ay için

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylığa geçmek
  • aylık almak
  • aylık bağlamak
  • aylık vermek

Birleşik Kelimeler: onbiraylık, üç aylık, emekli aylığı

KIYAK

[sıfat]

[teklifsiz konuşmada]

  • Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel

    Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz.

[isim]

  • Hoşgörü, ayrıcalık tanıma

[halk ağzında]

  • Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli

[halk ağzında]

  • Kıyıcı, zalim, gaddar

    Hırsızların en kıyağı, kaçakçıların en gözü karası hep burada. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıyak geçmek (veya çekmek veya yapmak)
  • kıyak kaçmak

Birleşik Kelimeler: kafası kıyak

KAYIK

[isim]

[denizcilik]

  • Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne

    Halk arabalarla, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altına dağılıyordu. - Asaf Halet Çelebi

[sıfat]

  • Bir yana kaymış

    Çiçekli kumaştan, büzgülü, yakası kayık bir elbise dikti. - Lâtife Tekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kayık yanaştırmak

Birleşik Kelimeler: kayıkhane, kayık salıncak, kayık tabak, kayık yaka, çember kayık, ağ kayığı, ateş kayığı, buz kayığı, foroz kayığı, ığrıp kayığı, imamkayığı, pazar kayığı, varagele kayığı, yarış kayığı

LAYIK (Kelime Kökeni: Arapça lāyiḳ)

[sıfat]

  • Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan

    Sevilmeye o herkesten fazla layıktır. - Peyami Safa

  • Bir kimseye uygun olan, yaraşan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • layığını bulmak
  • layık görmek
  • layık olmak