[-i]

[-den]

• Atma işini yaptırmak

  Osman, babamı zindana attırmış ve ihtiyarın orada ölmesine sebep olmuştu. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

[zarf]

• Kıtlama

  Topal, kahvesini kesme şekerle kırtlama içerdi çokluk. - Orhan Kemal

[isim]

• Katıltmak işi

[sıfat]

[eskimiş]

• Damıtılmış, damıtık

[-i]

• Hayvanı veya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak

[isim]

• Tıklatmak işi

[isim]

• Uygunluk, insicam

  Gençlerin coşkusu coşkuda kalıyor, yaratıcı bir tutarlığa bir türlü dönüşemiyordu. - Çetin Altan

[edebiyat]

• Anlatımın konuyla bağdaşması, insicam

[nesnesiz]

• Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak

  Futbolcular Kuşadası'nda turluyor.

[isim]

• Taktırmak işi

[sıfat]

• İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş

  Bir zamanlar hazinemiz tamtakırdı, sıçan düşse başı yarılırdı. - Talât Halman

Ata Sözleri ve Deyimler

• tamtakır kuru (veya kırmızı) bakır
• tamtakır olmak

[isim]

• Tartılmak işi

[sıfat]

• Sağlam, gösterişli

  Çoğu dört köşe, kalın, oturaklı olan Arap üslubu minareler o ruhaniliği vermez. - Refik Halit Karay

• Yerinde sağlam duran

• Doğal yapısına, amacına uygun

• Yerinde ve sırasında söylenen, çarpıcı (söz)

[mecaz]

• Saygı uyandıran, ağırbaşlı (kimse)

  Seçmenleriniz sizin daha bir oturaklı, daha bir ağırbaşlı, daha bir ölçülü olmanızı isterler. - Haldun Taner

[-e]

[-i]

• Oturma işini yaptırmak

  İçeri girer girmez bileğimden kavradı, önüne beni oturttu, hayvanı mahmuzladı. - Sermet Muhtar Alus

• Koymak, yerleştirmek

  Kalemi aldım ve kâğıda yazının başlığını oturttum. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]

• Tutmaya yarayan nesne

[spor]

• Krampon

[sıfat]

• Herhangi bir tutam miktarında olan