KOYUNCU ile Oluşan Kelimeler (KOYUNCU Kelime Türetme)

KOYUNCU harflerinden oluşan 19 kelime bulunuyor. KOYUNCU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Koyuncu kelimesinin anlamı nedir? Koyuncu ile başlayan kelimeler. İçinde koyuncu olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

KOYUNCU15

6 Harfli Kelimeler

KOYUCU14, OYUNCU14

5 Harfli Kelimeler

KOYUN9

4 Harfli Kelimeler

UNCU9, KOYU8, KUYU8, OYUK8, OYUN8, UYKU8, KONU6

3 Harfli Kelimeler

CUK7, KOY6, YOK6

2 Harfli Kelimeler

OY5, YO5, OK3, ON3, UN3

OK

[isim]

  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
  • Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
  • At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç

    Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin

[matematik]

  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku

ON

[isim]

  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı

[sıfat]

  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü

UN

[isim]

  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu

OY

[isim]

  • Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey
  • Bu tercihi belirten işaret, söz veya yazı
  • Seçimlerde kişinin herhangi bir aday veya partiye ait yaptığı tercih

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oya koymak (veya sunmak)
  • oy vermek (veya kullanmak)

Birleşik Kelimeler: oy birliği, oy çokluğu, oy hakkı, oy kâğıdı, oy pusulası, oy sandığı, açık oy, beyaz oy, gizli oy, işari oy, karşı oy, kırmızı oy, yeşil oy, güvenoyu, halkoyu, kamuoyu

[ünlem]

  • Çeşitli duyguları anlatmak için kullanılan bir seslenme sözü

YO

[ünlem]

  • `Hayır` anlamında kullanılan bir söz

    Dün bize geldiniz mi? -Yo.

  • `Yapmam, istemem, kabul etmem` anlamında kullanılan bir itiraz sözü
  • `Sakın` anlamında kullanılan bir uyarma sözü

    Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

KONU

[isim]

  • Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje

    Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Üzerinde konuşulan şey, bahis

    Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım. - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: konu mankeni, ana konu, bahis konusu, söz konusu

KOY

[isim]

[coğrafya]

  • Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu bölümü

    Sandalını Kaşık Adası'nın bir küçük koyuna çekti. - Sait Faik Abasıyanık

YOK

[sıfat]

  • Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı

[isim]

  • Olmayan, bulunmayan şey

    Sen yoktan anlamaz mısın?

  • Yasak

    İçki, sigara yok.

[edat]

  • `Hayır` anlamında kullanılan bir söz

    Geldiler mi? -Yok, daha gelmediler.

[bağlaç]

  • Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz

    Verdiler, ne âlâ; yok vermediler, döner gelirsin.

[bağlaç]

  • Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz

    Yok kâğıdı kalmamış, yok mürekkebi iyi değilmiş, hasılı bir alay bahaneler!

    Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım. - Attila İlhan

[edat]

  • Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir

    Yok, doğrusu iyi adam, kim ne derse desin.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yok ananın örekesi
  • yok canım
  • yok devenin başı (veya pabucu veya nalı)
  • yok etmek
  • yok oğlu yok
  • yok olmak
  • yok satmak
  • yoktan var etmek
  • yokum
  • yok yok

Birleşik Kelimeler: yok pahasına, yok yere, yok yoksul, yok yılı, vara yoğa, varı yoğu, hiç yoktan

CUK

[zarf]

  • "Tam yerine denk gelmek, uygun gelmek, yakışmak" anlamlarındaki cuk oturmak deyiminde geçen bir söz

KOYU

[sıfat]

  • Yoğunluğundan dolayı güç akan, sulu karşıtı

    Koyu pekmez. Koyu süt.

  • Rengi açık olmayan, daha belirgin olan, açık karşıtı

    Oturduğu yerden Boğaziçi'nin koyu mavi gecesinde bir balıkçı kayığı kayıp gidiyordu. - Halide Edip Adıvar

[bilişim]

  • Yazı karakterinin daha belirgin olarak yazılmış biçimi

[mecaz]

  • Aşırı (davranış, düşünce vb.)

    Daha eski zamanda koyu bir Türkçe taraftarıymış. - Abdülhak Şinasi Hisar

[mecaz]

  • Derin, hararetli

    Koyu bir sohbet.

Birleşik Kelimeler: koyu gri, koyu kahverengi, koyu kır, koyu kırmızı, koyu koyu, koyu lacivert, koyu mavi, koyu pembe, koyu sarı, koyu yeşil

KUYU

[isim]

  • Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur

    Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. - Haldun Taner

  • Toprağa kazılan derince çukur

    Kireç kuyusu.

[mecaz]

  • İçinden çıkılamayan durum veya yer

[madencilik]

  • Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kuyu açmak
  • kuyudan adam çıkarmak
  • kuyu gibi
  • kuyusunu kazmak

Birleşik Kelimeler: kuyu anası, kuyu bileziği, kuyu fındığı, kuyu kebabı, kuyu suyu, kuyu topuğu, ana kuyu, dipsiz kuyu, iç kuyu, kör kuyu, kuru kuyu, artezyen kuyusu, gayya kuyusu, kar kuyusu, kireç kuyusu, kurt kuyusu, maden kuyusu, sondaj kuyusu

OYUK

[isim]

  • Oyulmuş, içi boş ve çukur olan yer

    Birbirine karışmış nal oyuklarından, gündüz beş on kişilik bir devriyenin geçip gittiği anlaşılıyordu. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: dalga oyuğu

OYUN

[isim]

  • Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence
  • Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
  • Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü

    Zeybek oyunu.

  • Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
  • Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma

    Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları.

  • Şaşkınlık uyandırıcı hüner

    Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu.

  • Kumar

    Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. - Peyami Safa

[spor]

  • Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket

[spor]

  • Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç

[mecaz]

  • Hile, düzen, desise, entrika

    Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oyuna çıkmak
  • oyuna gelmek
  • oyuna getirmek
  • oyuna kurban gitmek
  • oyun almak
  • oyun bağlamak
  • oyun bozmak
  • oyun çıkarmak
  • oyun dışı kalmak
  • oyun etmek
  • oyun kurmak
  • oyun oynamak
  • oyunu almak
  • oyunun kurallarını bilmek
  • oyun vermek
  • oyun yapmak

Birleşik Kelimeler: oyun alanı, oyunbozan, oyun ebesi, oyun havası, oyun kâğıdı, oyun kurucu, oyun masası, oyun sahası, oyun salonu, oyun yazarı, destek oyun, dürüst oyun, eğitici oyun, eğitsel oyun, orta oyunu, öncü oyun, pastoral oyun, seyirlik oyun, sözsüz oyun, vurgu oyun, aralık oyunu, ayak oyunu, Bizans oyunu, borsa oyunu, cirit oyunu, çocuk oyunu, fincan oyunu, gölge oyunu, hapis oyunu, hava oyunu, hayal oyunu, kâğıt oyunu, kaşık oyunu, kelime oyunu, kılıç oyunu, köy oyunu, kukla oyunu, lades oyunu, misket oyunu, orta oyunu, peri oyunu, radyo oyunu, şans oyunu, takım oyunu, talih oyunu, televizyon oyunu, tuğla oyunu, yumruk oyunu, yüzük oyunu, halka oyunları

UYKU

[isim]

  • Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu

    Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz. - İsmet Özel

[mecaz]

  • Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık

[mecaz]

  • Doğada görülen sükûnet durumu

    Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı.

[mecaz]

  • Gerçeği görememe, aymazlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uyku (veya uykusunu) çekmek
  • uyku basmak (veya bastırmak)
  • uyku dağıtmak
  • uykuda olmak
  • uyku durak yok
  • uyku gözünden akmak
  • uyku kestirmek
  • uyku nedir bilmeden
  • uykusu açılmak (veya dağılmak)
  • uykusu başına sıçramak
  • uykusu bölünmek
  • uykusu gelmek
  • uykusu kaçmak
  • uykusunu almak
  • uyku tutmamak
  • uyku vermek (veya getirmek)
  • uykuya dalmak
  • uykuya varmak
  • uykuya yatmak

Birleşik Kelimeler: uyku apnesi, uyku hastalığı, uyku ilacı, uyku saati, uyku semesi, uyku sersemi, uyku seti, uyku takımı, uyku tulumu, uykusu ağır, uykusu derin, uykusu hafif, ağır uyku, daluyku, deliksiz uyku, derin uyku, ebedî uyku, hafif uyku, gaflet uykusu, kış uykusu, kuş uykusu, öğle uykusu, taş uykusu, tavşan uykusu, tilki uykusu, yaz uykusu

KOYUN

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Geviş getirenlerden, eti, sütü, yapağısı ve derisi için yetiştirilen evcil hayvan (Ovis aries)

[mecaz]

  • Verilen buyruklara uyan, kendi kişiliğini gösteremeyen kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koyun can derdinde, kasap yağ derdinde
  • koyun gibi
  • koyun kaval dinler gibi dinlemek
  • koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler

Birleşik Kelimeler: koyun bakışlı, koyun baklası, koyun dede, koyun eti, koyungöbeği, koyungözü, koyun mantarı, koyunyünü, kıvırcık koyun, Asya koyunu, bozkır koyunu, merinos koyunu, yaban koyunu

[isim]

  • Kollar arası, kucak

    Ninem bizde bulunduğu zamanlar onun koynundan başka bir yerde yattığımı hiç bilmem. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Göğüsle giysi arası

    Kesesini koynunda taşır.

[mecaz]

  • Koruyucu, şefkatli çevre

    Hepimiz bu yurdun koynunda yetiştik.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koynuna almak
  • koynuna girmek
  • koynunda yılan beslemek

Birleşik Kelimeler: koyun koyuna, koyun otu, yüzükoyun