KOYULAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
KOYULAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 24 kelime bulunuyor. 6 harfli KOYULAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KOKMUŞ12,
ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)
-
Rafadan yumurta
Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)
- Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaloma etmek (veya vermek)
OKLAMA
- Oklamak işi
- Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir oyun türü
ULAMAK
- Eklemek, katmak, ilave etmek
KAYMAK
- Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman, krema
- Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz
- Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka
- Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaymağını almak (veya yemek)
- kaymağı seven mandayı yanında taşır
- kaymak bağlamak (veya tutmak)
- kaymak gibi
Birleşik Kelimeler: kaymakaltı, kaymak kâğıdı, kaymak tabakası, kaymak takımı, kaymak taşı, Afyon kaymağı, kireç kaymağı, nişadır kaymağı
-
Düz, ıslak, donmuş veya kaygan bir yüzey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek
Sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı. - Osman Cemal Kaygılı
- Kaygan bir yüzey üzerinde birdenbire dengesini yitirmek
- Durum değiştirmek
-
Anlamı değişmek
Bazen kelimeler başka anlamlara kayar.
- Kurtulmak
- Yağışların etkisiyle toprağın alt tabakasının gevşemesi sonucu üst tabaka oynamak
- Görüş, düşünce veya tutumunu değiştirmek
- Cinsel ilişkide bulunmak
Birleşik Kelimeler: kaykaç, kaykay, sinekkaydı
OKUMAK
-
Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek
Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. - Falih Rıfkı Atay
-
Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
Gazete bile okumak istemiyorum. - Burhan Felek
-
Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. - Halide Edip Adıvar
-
Sesli olarak söylemek
Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. - Refik Halit Karay
-
Bir şeyin anlamını çözmek
Şifre okumak.
- Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
-
Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak
Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım diye mi? - Ömer Seyfettin
- Değerlendirmek
- Sövmek, küfretmek
- Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek
Ata Sözleri ve Deyimler
- okuyup üflemek
YAKMAK
- Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
-
Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı. - Falih Rıfkı Atay
-
Ateşle yok etmek
Çöpleri yakmak.
-
Işık vermesini sağlamak
Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - Sait Faik Abasıyanık
-
Isı etkisiyle zarar vermek
Eteği ütülerken yaktı.
-
Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
Biber ağzı yakar.
-
Yanıyormuş gibi bir etki yapmak
Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler. - Falih Rıfkı Atay
-
Kurutmak, zarar vermek
Fırtına ekinleri yakmıştı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Çok sıcak olmak
Bugün güneş yakıyor.
-
Karartmak
Güneşte vücudunu yaktı.
-
Çok üşütmek
Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
- Tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak
- Silahla vurmak
-
Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek
Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma. - Ömer Seyfettin
- Güçlü sevgi uyandırmak
-
Zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek
Biletini ve tatilini yaktı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- yakıp yıkmak
Birleşik Kelimeler: yakan top, yakar top
- Türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek
KUŞLAK
- Av kuşları bol olan yer
KUYMAK
- Mısır unu, tereyağı, peynir ve su ile yapılan bir yemek
KOYMAK
-
Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
Öteki elini doktorun omzuna koydu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak
Bu işe kimi koyacağız?
-
Bırakmak
İçeri kimseyi koymuyorlar.
-
Katmak, eklemek
Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir. - Salâh Birsel
- İmza, tarih, adres yazmak
-
Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak
Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Etkilemek, dokunmak
Kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona. - İnci Aral
-
Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak
Giderlerini iki ay içinde yerine koydu. - Necati Cumalı
- Bırakmak, terk etmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- koy avucuma, koyayım avucuna
- koyduğum yerde otluyor
- koydunsa bul
Birleşik Kelimeler: dedikodu
KAŞKOL (Kelime Kökeni: Fransızca cache-col)
-
Boyun atkısı, atkı
Bir tanesi çenesine yün bir kaşkol bağlamış. - Sait Faik Abasıyanık
OYLAMA
-
Oy kullanma işi
Bir oylamada hakkım olan bir oyu bile bile esirgemiş, kırmıştı beni. - Necati Cumalı
Ata Sözleri ve Deyimler
- oylamaya geçmek
- oylamaya koymak
Birleşik Kelimeler: güven oylaması, halk oylaması
YOKLUK
-
Yok olma, bulunmama durumu, adem, ademiyet, fıkdan, gaybubet
Bin bu derde, yokluğa ve tehlikeye rağmen, gönül avlayan bir Bursa baharı idi. - Tarık Buğra
-
Fakirlik, yoksulluk
Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım. - Ahmet Kabaklı
- Hiçlik
Ata Sözleri ve Deyimler
- yokluk çekmek
Birleşik Kelimeler: yokluk eki, adam yokluğunda