KORKUNÇLAŞMAK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

KORKUNÇLAŞMAK harflerini içeren 7 harfli 39 kelime bulunuyor. 7 harfli KORKUNÇLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KOÇUŞMA16, ÇAMOLUK13, KOKUŞMA13, KONUŞMA13, KOŞULMA13, OLUŞMAK13, KORKUNÇ12, KUŞANMA12, KAMANÇO12, OKŞAMAK12, OKŞANMA12, ONAŞMAK12, ŞORLAMA12, UÇLANMA12, URLAŞMA12, ULAŞMAK12, KOLAÇAN11, KARAKUŞ11, KONULMA10, KORUMAK10, KORUNMA10, ONULMAK10, OKUNMAK10, OLUNMAK10, ANORMAL9, KOKLAMA9, KORKMAK9, KORUNAK9, KARAMUK9, KAKAOLU9, OKLAMAK9, OKLANMA9, OKRAMAK9, ONARMAK9, ULANMAK9, UNLAMAK9, KARAKOL8, KARAKUL8, KALKMAK8

KARAKOL

[isim]

  • Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin bulunduğu yapı

    O işleri bu saatte karakolda bulunan küçük memurlar bilmez. - Refik Halit Karay

[tarih]

  • Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, kol, kulluk, devriye

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karakola düşmek
  • karakol gezmek
  • karakol kurmak

Birleşik Kelimeler: karakol gemisi, karakol hattı, ileri karakol, jandarma karakolu, nizamiye karakolu, polis karakolu, sınır karakolu

KARAKUL

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Asıl yurdu Buhara'da Karakul bölgesi olan ve yurdumuzda da yetiştirilen, tüyleri uzun ve kıvırcık bir cins koyun, karagül

KALKMAK

[nesnesiz]

  • Gitmek üzere yerinden ayrılmak

    Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız.

[-den]

  • Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak

    Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı. - Halit Ziya Uşaklıgil

[-den]

  • Uyanarak yataktan ayrılmak

    İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım. - Ömer Seyfettin

  • Yukarı doğru yükselmek

    Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar.

  • Taşıtlar yola çıkmak

    Tren saat onda kalktı.

[-den]

  • Uçmak, havalanmak

    Uçak pistten kalktı.

  • Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak

    Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta! - Osman Cemal Kaygılı

[-e]

  • Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak

    At, art ayakları üzerine kalktı.

  • Kabarmak, ayrılmak

    Masanın kaplaması kalktı.

  • Derlenip götürülmek

    Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil. - Memduh Şevket Esendal

  • Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek

    Hasta bir haftaya kadar kalkar.

  • Varlığı, hayatı son bulmak

    Halifelik kalktı.

[-den]

  • Yok olmak, artık bulunmamak

    Ortalıktan kar kalkınca gelebilirim.

[-e]

  • Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek

    Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı. - Necati Cumalı

  • Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak

    Yasanın bu maddesi kalktı.

  • Uygulanmaz olmak

    Sıkıyönetim kalktı.

  • Güncelliğini yitirmek

    Bu âdet çoktan kalktı.

[-e]

  • Bir durumdan başka bir duruma geçmek

    Dörtnala kalkmak.

    Tırısa kalkmak.

[-e]

[-den]

  • Başka yere gitmek, taşınmak

    O yıl çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı. - Necati Cumalı

[-e]

  • Ayakta beklemek

    Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkıp kalkıp oturmak

Birleşik Kelimeler: düşe kalka

ANORMAL (Kelime Kökeni: Fransızca anormal)

[sıfat]

  • Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgüsüz

    Kadını âdeta şehvetli ve anormal bir zevkle, değil erkek hatta kızlar bile seyrediyordu. - Halide Edip Adıvar

  • Dengesi yerinde olmayan, davranışı bozuk olan, deli, sapık

    Anormal bir adam.

KOKLAMA

[isim]

  • Koklamak işi

KORKMAK

[nesnesiz]

  • Korku duymak, ürkmek, dehşete kapılmak

    Karanlık yerde insan korkmaz mıydı? - Sait Faik Abasıyanık

  • Kaygı duymak, endişe etmek
  • Çekinmek, sakınmak, saygı duymak

    Sabaha karşı aşağı indi, aralık kapıdan korka korka babasına baktı. - Reşat Nuri Güntekin

  • Yapamamak, cesaret edememek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kork Allah'tan korkmayandan
  • kork aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden
  • korktuğu başına gelmek
  • korktuğuna uğramak

KORUNAK

[isim]

  • Tehlikeden kurtulmak, korunmak için yapılmış yer
  • Sığınılan, saklanılan yapı, mağara gibi yer

    Öyle bir savaştayım ki sığınağı, korunağı yok. - Turan Oflazoğlu

[mecaz]

  • Koruyan, esirgeyen, saklayan kimse

KARAMUK

[isim]

[bitki bilimi]

  • Karanfilgillerden, ekin tarlalarında biten, yaprakları karşılıklı, çiçeği pembe mor renkte, zararlı bir bitki (Agrostemmagithago)

[halk ağzında]

  • Vücutta kara renkli kabarcıklara sebep olan bir hastalık

[halk ağzında]

  • Koyunlarda görülen bir hastalık türü

KAKAOLU

[sıfat]

  • İçinde kakao bulunan

Birleşik Kelimeler: kakaolu kek

OKLAMAK

[nesnesiz]

  • Ok gibi fırlamak

[-i]

  • Okla vurmak

OKLANMA

[isim]

  • Oklanmak işi

OKRAMAK

[nesnesiz]

[halk ağzında]

  • Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek

ONARMAK

[-i]

  • Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek

    Bozuk bir saati onardı.

  • Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek

[mecaz]

  • İşlenen bir kusuru, yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak

ULANMAK

[nesnesiz]

  • Ulama işi yapılmak

    Birbirine ulanan koridorlar boyunca yürüyorum. - İnci Aral

UNLAMAK

[-i]

  • Una bulamak, üzerine un serpmek
  • Un bulaştırmak