KORKUNÇLAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

KORKUNÇLAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 72 kelime bulunuyor. 6 harfli KORKUNÇLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KOKMUŞ12, OLUŞMA12, ÇOKLUK11, ÇAMUKA11, KONÇLU11, KOÇMAK11, KUŞMAR11, KOŞMAK11, MALKOÇ11, MAÇUNA11, MAŞUKA11, OKŞAMA11, ONAŞMA11, ULAŞMA11, ÇAKMAK10, ÇALMAK10, KOLÇAK10, KOÇKAR10, KUŞLAK10, KUŞLAR10, KARMAÇ10, KAÇMAK10, KAŞKOL10, ŞUNLAR10, ÇALKAK9, ÇALKAR9, KORUMA9, KROMLU9, MORULA9, MORLUK9, NAKKAŞ9, OKUNMA9, OKUMAK9, ONULMA9, OLUNMA9, ŞAKRAK9, ANAMUR8, KOKMAK8, KONKUR8, KONMAK8, KORKMA8, KORLUK8, KURAMA8, KURMAK8, KUMRAL8, KALOMA8, MUKAAR8, MURANA8, NUMARA8, NORMAL8, OKRAMA8, OKLAMA8, ONARMA8, ONAMAK8, RULMAN8, ULAMAK8, UNLAMA8, ULANMA8, ANORAK7, ALAKOK7, KORKAK7, KANMAK7, KARMAK7, KARLUK7, KAKMAK7, KALKMA7, KALMAK7, MALKAR7, MARKKA7, ORANLA7, OLANAK7, KALKAN6

KALKAN

[isim]

  • Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
  • Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık

[mecaz]

  • Koruyucu

    Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkan etmek
  • kalkan olmak

Birleşik Kelimeler: kalkan bezi, kılıçkalkan

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık, kalkan balığı (Scophtalmus maximus)

Birleşik Kelimeler: kalkan balığı, kalkan böcekleri, çivisiz kalkan

ANORAK (Kelime Kökeni: Fransızca anorak)

[isim]

  • Başlıklı, su geçirmeyen spor ceket

ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)

[isim]

  • Rafadan yumurta

    Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KORKAK

[sıfat]

  • Çok çabuk ve olmayacak şeylerden korkan (kimse, hayvan)

    Korkak bir adam değilim gibi geliyor bana. Ancak, en korkusuzların bile korktukları bir şey vardır sanırım. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • korkak bezirgân ne kâr eder ne zarar (veya ziyan)

KANMAK

[-e]

  • Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
  • Tatlı sözlere aldanmak
  • Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak

    Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla... - Reşat Nuri Güntekin

  • Yetinmek, iktifa etmek

    Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır. - Ahmet Hamdi Tanpınar

KARMAK

[-i]

  • Karıştırmak, birbirine katmak

[nesnesiz]

  • Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek

    Yapı için harç karmak. Boya karmak.

Birleşik Kelimeler: betonkarar

KARLUK

[isim]

[tarih]

  • Eski Türk boylarından biri

KAKMAK

[-i]

  • İtmek, vurmak

[nesnesiz]

  • Kakma yapmak
  • Vurarak dar bir yere sokmak

    Kimi duvarlarına renkli taşlar kaktı. Kimi bahçesine ağaç dikti. - Lâtife Tekin

Birleşik Kelimeler: ağaçkakan, kuyrukkakan

KALKMA

[isim]

  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar

KALMAK

[nesnesiz]

  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

  • Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak

    Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-de]

  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]

  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Eğleşmek
  • Hayatını sürdürmek, yaşamak

    O aileden bir bu çocuk kaldı.

  • Varlığını korumak, sürdürmek

    Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[-de]

  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

  • Sınıf geçmemek

    Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.

[-de]

  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]

  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]

  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]

  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]

  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]

  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

  • Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak

    Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner

[-le]

  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]

  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

  • Herhangi bir durumu sürdürmek

[yardımcı fiil]

  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış

MALKAR

[isim]

  • Kuzey Kafkasya'da Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde yaşayan, Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse, Balkar

MARKKA (Kelime Kökeni: Fince)

[isim]

[eskimiş]

  • Finlandiya para birimi, mark

ORANLA

[zarf]

  • Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten

    Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde. - Salâh Birsel

OLANAK

[isim]

  • İmkân

    Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla. - Yusuf Atılgan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • olanak sağlamak (veya tanımak)

ANAMUR

[isim]

  • Mersin iline bağlı ilçelerden biri