KONVANSİYONEL Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KONVANSİYONEL harflerini içeren 5 harfli 80 kelime bulunuyor. 5 harfli KONVANSİYONEL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

VİYOL14, AYEVİ13, EYVAN13, SALVO13, VİYAK13, EVSİN12, İSLAV12, KİSVE12, KOVAN12, KAVİS12, SELVİ12, SELVA12, VİSAL12, VOLAN12, VOKAL12, ALEVİ11, EVLİK11, ELVAN11, İLAVE11, KAVİL11, VEKİL11, SOYKA9, YOKSA9, ANYON8, ALYON8, İSYAN8, KOLYE8, KOLAY8, KONYA8, OYNAK8, SİYEK8, SİYAK8, YOLAK8, YASİN8, ANONS7, AYNEN7, AKSON7, ENAYİ7, KOLON7, KONSA7, KENYA7, LİYAN7, ONİKS7, SOLAK7, SALON7, YELİN7, YENİK7, YENLİ7, YAKİN7, ASLEN6, ESKİL6, EKSİN6, İSALE6, İSKAN6, İNSAN6, KOLAN6, KANON6, KESİN6, LİSAN6, LANSE6, LASKİ6, NESİL6, NİSAN6, OLEİN6, OLEİK6, SİNLE6, SİNEK6, SALİK6, SANKİ6, SAKİN6, SAKİL6, SEKİL6, ALENİ5, AKLEN5, LİKEN5, LAKİN5, NİKEL5, NAKLİ5, NAKİL5, NANİK5

ALENİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿalenī)

[sıfat]

  • Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde yapılan

    Siz bugüne kadar zevcenizin vicdansızca ve aleni hıyanetine, edepsizliğine tahammül ettiniz. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Birleşik Kelimeler: aleni tadat

AKLEN (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳlen)

[zarf]

[eskimiş]

  • Akıl gereğince, akıl yönünden

LİKEN (Kelime Kökeni: Yunanca)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı

[tıp]

  • Kaşındırıcı bir deri hastalığı

Birleşik Kelimeler: liken bilimi

LAKİN (Kelime Kökeni: Arapça lākin)

[bağlaç]

  • Ama

    Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Ancak

NİKEL (Kelime Kökeni: Fransızca nickel)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)

Birleşik Kelimeler: nikel kaplama

NAKLÎ (Kelime Kökeni: Arapça naḳlī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıma ile ilgili olan
  • Nakle dayanan, anlatılan, söylenen (gerçek)

Birleşik Kelimeler: naklî mazi

NAKİL (Kelime Kökeni: Arapça naḳl)

[isim]

  • Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
  • Göç, taşınma

    İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı. - Sermet Muhtar Alus

  • Anlatma, söyleme, hikâye etme
  • Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
  • Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
  • Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme

Birleşik Kelimeler: nakil aracı, nakil vasıtası, nakledilmek, nakletmek, naklettirmek, bitki nakli, kan nakli, organ nakli

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıyan, aktaran, geçiren
  • Anlatan, hikâye eden

[fizik]

  • İletken

NANİK

[isim]

  • Başparmağı burna değdirip öteki parmakları açarak ve sallayarak yapılan alay işareti

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nanik yapmak

ASLEN (Kelime Kökeni: Arapça aṣlen)

[zarf]

  • Kök veya soy bakımından

ESKİL

[isim]

  • Aksaray iline bağlı ilçelerden biri

EKSİN

[isim]

[kimya]

  • Anyon

İSALE (Kelime Kökeni: Arapça isāle)

[isim]

[eskimiş]

  • Akıtma

İSKÂN (Kelime Kökeni: Arapça iskān)

[isim]

  • Yurtlandırma
  • Yurtlanma

    İskân izni.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iskâna açmak
  • iskân etmek

Birleşik Kelimeler: iskân belgesi

İNSAN (Kelime Kökeni: Arapça insān)

[isim]

  • Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı
  • Âdemoğlu, âdem evladı

    O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • insan ayağı değmemiş (veya basmamış)
  • insan ayaktan, at tırnaktan kapar
  • insan beşer, kuldur şaşar
  • insan çeşit çeşit, yer damar damar
  • insanda akıl bırakmamak (veya koymamak)
  • insan doğduğu yerde değil doyduğu yerde
  • insan eli değmemiş (veya dokunmamış)
  • insan eti yemek
  • insan gibi
  • insan gönlünün artığını söyler
  • insanın adı çıkacağına canı çıksın
  • insanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında
  • insanın eti yenmez, derisi giyilmez, tatlı dilinden başka nesi var?
  • insan içine çıkmak
  • insan insanın şeytanıdır
  • insan kendini beğenmese çatlar
  • insan kıymetini insan bilir
  • insan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
  • insan kuş misali
  • insan sözünden, hayvan yularından tutulur
  • insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
  • insan yükü (veya eti) ağırdır

Birleşik Kelimeler: insan biçimcilik, insan bilimi, insan coğrafyası, insan evladı, insan hâli, insaniçincilik, insan kurusu, insanmerkezci, insan müsveddesi, insanoğlu, insan sarrafı, insanüstü, üst insan, bilim insanı

KOLAN

[isim]

  • At, eşek vb. hayvanların semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer

    Adam döndü, beygirinin semerini almak için kolanını çözmeye başladı. - Necati Cumalı

  • Dokuma, deri, kenevir vb. maddelerden yapılan yassı ve enlice bağ

[halk ağzında]

  • Yünden veya iplikten yapılmış, üzeri işli ince kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kolan çekmek
  • kolan vurmak

Birleşik Kelimeler: kolan balığı