KONTRBASÇI Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KONTRBASÇI harflerini içeren 5 harfli 97 kelime bulunuyor. 5 harfli KONTRBASÇI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BIÇAK11, ÇOBAN11, ÇORBA11, ÇIBAN11, SIRÇA10, SIKÇA10, SAÇIK10, SIÇAN10, ARTÇI9, BORSA9, BASKI9, BASIN9, BASIK9, BASTI9, ÇIKAN9, ÇIKAR9, ÇIKRA9, ÇINAR9, ÇIRAK9, ÇITAK9, ÇORAK9, ÇOTRA9, ÇARIK9, ÇATIK9, ÇATKI9, ÇAKIN9, ÇAKIR9, KOÇAN9, KIRAÇ9, ORTAÇ9, SABIR9, SABIK9, TOKAÇ9, TIKAÇ9, BORAT8, BORAN8, BORAK8, BANKO8, BARON8, BAROK8, BAKIR8, BATKI8, BATIN8, BATIK8, KOBRA8, KIRBA8, ORASI8, RABIT8, TORBA8, AKSON7, ISTAR7, ISKAT7, KONSA7, KASNI7, KASIR7, KASIT7, NAKIS7, NASIR7, RASIT7, SONRA7, SONAT7, SONAR7, SOKRA7, SIRAT7, SANIK7, SARIK7, SANRI7, SAKIT7, SAKIN7, SATIN7, SATIR7, ARKIT6, ARTIN6, ARTIK6, AKONT6, AKORT6, KOTAN6, KORNA6, KOTRA6, KARIN6, KANTO6, KANIT6, KATIR6, KARST6, KIRAN6, KIRAT6, NOKTA6, NOKRA6, NATIR6, ORTAK6, OKTAN6, TORNA6, TORAK6, TIRAK6, TRANS6, TANRI6, TANIK6

ARKIT

[isim]

[halk ağzında]

  • Köy evlerinde kapıların arkasına konulan kalın kuşak

ARTIN

[isim]

[kimya]

  • Katyon

ARTIK

[sıfat]

  • İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan

[isim]

  • Bir şeyin harcandıktan veya kullanıldıktan sonra artan bölümü

    Kumaş artığı.

    Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı. - Yusuf Atılgan

  • Daha çok, daha fazla

[zarf]

  • (a'rtık) Bundan böyle, bundan sonra

    Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı. - Tarık Buğra

[isim]

[müzik]

  • Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış hâli

Birleşik Kelimeler: artık değer, artık emek, artık göl, artık gün, artık yıl, eksik artık, üretim artığı

AKONT (Kelime Kökeni: Fransızca àcompte)

[isim]

[ticaret]

  • Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmi ödeme

AKORT (Kelime Kökeni: Fransızca accord)

[isim]

[müzik]

  • Bir çalgıda doğru ses vermesi için yapılan ayar, düzen

[müzik]

  • Armoniyi sağlayan seslerin birleşmesi

[mecaz]

  • Uyum, uyumluluk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akort etmek

Birleşik Kelimeler: akordu bozuk

KOTAN

[isim]

[halk ağzında]

  • Pulluk, büyük saban

KORNA (Kelime Kökeni: İtalyanca corna)

[isim]

  • Motorlu taşıtlarda, bisikletlerde sesle işaret vermek için kullanılan ve içinden hava geçirilerek çalınan boru, klakson

    Saat on iki olur olmaz, apartmanın önünde kornayı öttürdüm. - Aka Gündüz

KOTRA (Kelime Kökeni: Fransızca cotre)

[isim]

[denizcilik]

  • Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli

    Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun? - Falih Rıfkı Atay

[isim]

  • Irmak ve göl ağızlarında kurulan ve ince kazıklarla kamışlardan yapılma dalyan

KARIN

[isim]

  • İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi

    Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu. - Ömer Seyfettin

  • Döl yatağı

    Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı. - Halide Edip Adıvar

  • Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm

    Geminin karnı. Şişenin karnı.

  • Mide

    Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • İç, gönül, akıl, kafa

    Ben senin karnındakini ne bileyim?

[mecaz]

  • Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme

[fizik]

  • Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karın doyurmak
  • karnı büyümek
  • karnından konuşmak (veya söylemek)
  • karnını doldurmak
  • karnı tok it gölgede yatar
  • karnı tok, sırtı pek
  • karnı zil çalmak

Birleşik Kelimeler: karın ağrısı, karın boşluğu, karıntası, karın tokluğuna, karın zarı, karından ayaklılar, karından bacaklılar, karnı aç, karnı burnunda, karnı geniş, karnıkara, karnı kara, karnı tok, karnıyarık, karnından konuşan, orta karın, yumuşak karın, aç karnına, tok karnına

KANTO (Kelime Kökeni: İtalyanca canto)

[isim]

[tiyatro]

  • Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri

    Kantodan piyese kadar her gösteriye katılıyor; herkesi hüzne, sevgiye, coşkuya, isteğe boğuyordu. - Cahit Külebi

  • Bu gösteri sırasında söylenen şarkı

KANIT

[isim]

  • Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman

    Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi. - Çetin Altan

[hukuk]

  • Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil

[mantık]

  • Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil

KATIR

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Atgillerden, kısrak ile erkek eşeğin çiftleşmesinden doğan melez hayvan

    Otomobilimizi gören katırlar ejderha görmüşcesine kaçışıyorlar. - Necip Fazıl Kısakürek

[sıfat]

[mecaz]

  • Kaba, bayağı, görgüsüz (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • katır gibi
  • katır kuyruğu gibi kalmak
  • katır tepmişe dönmek

Birleşik Kelimeler: katır boncuğu, katır inadı, katır karı, katırkuyruğu, katırtırnağı, katır yılanı

KARST (Kelime Kökeni: Almanca Karst)

[isim]

[jeoloji]

  • Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi

KIRAN

[sıfat]

  • Kırma işini yapan (kimse)

    Taş kıran işçiler.

[isim]

  • Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet

    Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıran girmek

Birleşik Kelimeler: kıran kırana, bacakkıran, buzkıran, dalgakıran, dalkıran, danakıran otu, evcikkıran, fındıkkıran, filizkıran, kayışkıran, Kervankıran, kılkıran, malkıran, pirekıran, sabankıran, saçkıran, taşkıran, yelkıran, yıldırımkıran

[isim]

[halk ağzında]

  • Kıyı, kenar, çevre, uç
  • Dağ sırtı, tepe, bayır
  • Kıraç toprak

[coğrafya]

  • Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı

KIRAT (Kelime Kökeni: Arapça ḳīrāṭ)

[isim]

  • Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 gramlık ağırlık ölçü birimi

    Bilmem hangi milyarder kocakarının porsuk gerdanında ışıldayan bilmem kaç kırat pırlanta mı diyeceksiniz? - Nazım Hikmet

[mecaz]

  • Nitelik, değer, düzey, seviye

    Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıratını ölçmek