KOLAYLAŞTIRMAK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
KOLAYLAŞTIRMAK harflerini içeren 3 harfli 84 kelime bulunuyor. 3 harfli KOLAYLAŞTIRMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ŞOM8,
ARA
- İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, aralık, boşluk, mesafe
- İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
-
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
Son zamanlarda aralarının iyi olmadığının farkındayım. - Elif Şafak
-
İç
Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler. - Necati Cumalı
- Bir oyunda, bir filmde izleme sırasında dinlenmek üzere verilen kısa süre, antrakt
- Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
- Spor karşılaşmalarında oyuncuların dinlenmek ve taktik almak için kullandıkları süre
Ata Sözleri ve Deyimler
- arada çıkarmak
- arada kalmak
- arada kaynamak
- aradan çekilmek
- aradan çıkarmak
- aradan çıkmak
- aradan kaldırmak
- aradan sıyrılmak
- araları limoni olmak
- aralarına kara kedi girmek
- aralarında dağlar kadar fark olmak
- aralarındaki buzları eritmek
- aralarından kara kedi geçmek
- aralarından su sızmamak
- araları şekerrenk (veya serin) olmak
- arası (veya araları) açılmak (veya açık olmak veya bozulmak)
- arası geçmeden
- arası hoş (veya iyi) olmamak
- arası hoş (veya iyi) olmamak
- arasına (veya aralarına) karışmak
- arasını (veya aralarını) açmak (veya bozmak)
- arasını (veya aralarını) bulmak
- arası olmamak
- arası soğumak
- ara vermeden
- ara vermek
- araya (veya aralarına) soğukluk girmek
- araya almak
- araya girmek
- araya gitmek
- araya kaynayıp gitmek
- araya koymak
- araya vermek
- arayı açmak
- arayı soğutmak
- arayı yapmak
Birleşik Kelimeler: ara bağlantı, ara başlık, ara bono, arabozan, ara bozucu, ara bulma, ara bulucu, ara cümle, ara deniz, ara eleman, ara kapı, ara kararı, ara kazanç, ara kesit, ara konakçı, ara mal, ara nağme, ara pası, ara seçim, ara sıcak, ara sınav, ara sıra, ara sokak, ara söz, ara tümce, ara yerde, ara yön, arayüz, arada bir, açık ara, bir ara, o ara, uzak ara, beşibirarada, bu arada, apış arası, çatı arası, devletler arası, devre arası, gezegenler arası, gözeler arası, hafta arası, hücreler arası, kentler arası, kıtalar arası, kişiler arası, kulüpler arası, mahalle arası, memleketler arası, milletlerarası, okullar arası, öğle arası, satır arası, şehirler arası, tavan arası, toplumlar arası, uluslararası, ülkeler arası, üniversiteler arası, metinler arasılık
ARK
-
İçinden su akıtmak için toprak kazılarak yapılan açık oluk, arık, dren, karık
Konduların ortasına ark yapıp göllenen suları dışarı akıttılar. - Lâtife Tekin
ART
-
Arka, geri
Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu. - Tarık Buğra
- Bir şeyin öbür yüzü
-
Arkada bulunan
Art damak ünsüzü. Art teker.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ardı arası (veya arkası) kesilmemek (veya gelmemek)
- ardı kesilmemek
- ardına (veya arkasına) düşmek
- ardına kadar açık
- ardından atlı kovalamak
- ardından gitmek
- ardından sapan taşı yetişmez
- ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz
- ardını almak (veya getirmek)
- ardını bırakmamak
- ardını kesmek
- art eteğinde namaz kılmak
Birleşik Kelimeler: art alan, art arda, art avurt, art bölge, art damak, art düşünce, art elden, art niyet, art oda, art teker, art yetişim, art zamanlı, iğne ardı, ardı ardına, ardı sıra, artsız arasız
ATA
- Baba
-
Dedelerden ve büyükbabalardan her biri
Ey kız gözüme huri görünürsün / Atan sevmez seni benden ziyade - Karacaoğlan
- Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri
Ata Sözleri ve Deyimler
- atadan babadan görmek
- ata dostu oğla mirastır
- atalar çıkarayım der tahta, döner dolaşır gelir bahta
- atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar
- ata malı mal olmaz, kendin kazanmak gerek
- atasını tanımayan Allah'ını tanımaz
Birleşik Kelimeler: atabey, ataerki, ata lira, atasarısı, atasözü
AKA
- Ağabey
ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)
-
İyi, pekiyi, daniska
Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı
-
Karışık renkli, çok renkli, alaca
Ala kilim eskimiş.
- Alabalık
- Açık kestane renginde olan, ela (göz)
- Kekliğin boynundaki siyah halka
Ata Sözleri ve Deyimler
- ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz
Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası
ALT
-
Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı
Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. - Ziya Osman Saba
-
Bir nesnenin tabanı
Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü
Altına sandalye çekmek.
- Bir şeyin yere yakın bölümü
- Birine göre daha aşağı mevkide olan kimse, madun
-
Sınıflamalarda ikinci derecede olan
Alt sınıf. Alt cins. Alt takım.
-
Birkaç şeyden aşağıda olan
Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş. - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- alt değirmen güçlü akar
- alt etmek
- altı alay üstü kalay
- altı kaval, üstü şişhane (veya şeşhane)
- altına etmek (veya kaçırmak)
- altına imza atmak
- altına imza koymak
- altında kalmak
- altında kalmamak
- altından çapanoğlu çıkmak
- altından girip üstünden çıkmak
- altından kalkamamak
- altını çizmek
- altını değiştirmek
- altını ıslatmak
- altını kapatmak
- altını kısmak
- altını üstüne getirmek
- altı tutmak
- altı yaş olmak
- alt olmak
- alt perdeden konuşmak
- altta kalanın canı çıksın
- altta kalmak
- alttan almak
- alttan güreşmek
- altta yok üstte yok
Birleşik Kelimeler: alt alta, alt başlık, alt bölüm, alt cins, alt çene, alt deri, alt diş, alt dudak, alt familya, alt geçit, alt gerilim, alt güverte, alt hava yuvarı, alt ırk, alt karşıt, alt kat, alt katman, alt kavuşum, alt kurul, alt sınıf, alt şube, alt tabaka, alt takım, alt tarafı, alt tür, altüst, alt yanı, altyapı, alt yazı, alt yazıcı, altı üstü, alttan alta, ayakaltı, bardakaltı, başaltı, baş altı, bayrakaltı, bilinçaltı, dam altı, denizaltı, deniz altı, deri altı, dilaltı, dil altı bezleri, ev altı, gözaltı, göz altı, hasıraltı, kahvaltı, kapıaltı, kaymakaltı, koltuk altı, köprüaltı çocuğu, Kubbealtı, kulak altı bezi, merdiven altı, normalaltı, rüzgâraltı, silahaltı, su altı, şuuraltı, topaltı, toprak altı, üst deri altı, yastıkaltı, yemekaltı, yeraltı, yer altı, el altında, el altından
KAK
-
Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu
İki sipahinin yancıklarında biraz peksimet, biraz da dut kakı olduğu hâlde daha bir lokma yemiş değillerdi. - Nihal Atsız
- Zayıf ve kuru (kimse)
KAL
- Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
Birleşik Kelimeler: kalhane
- Söz, lakırtı, laf
Ata Sözleri ve Deyimler
- kale almamak
KAR
-
Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı
Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- karda yürüyüp (veya gezip) izini belli etmemek
- kar gibi
- kar kuytuda, para pintide eğleşir
- kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz
- kar susuzluk kandırmaz
Birleşik Kelimeler: kar baykuşu, kar beyaz, kar çiçeği, kardelen, kar dikeni, kar fırtınası, kar helvası, kar ispinozu, kar kuşu, kar kuyusu, kar sapanı, kartopu, kar topu, karyağdı, kar yükü, kardan adam, buzul kar, kristal kar, sulu kar
- Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı
- İş
-
Yarar, fayda
Bundan benim hiçbir kârım yok.
- Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay
- Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark
Ata Sözleri ve Deyimler
- kâr bırakmak
- kâr etmek
- kâr etmemek
- kâr getirmek
- kârını tamam etmek
- kârı olmamak
- kâr koymak
- kâr zararın kardeşidir (veya ortağıdır)
Birleşik Kelimeler: kâr haddi, kâr marjı, kâr merkezi, kâr payı, kâr paylaşımı, her hâlükârda, akıl kârı
KAT
-
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey
Bir kat yufka, bir kat peynir.
- Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
-
Giyeceklerde takım
Birer kat elbise ile kalacağız. - Aka Gündüz
- Apartman dairesi
-
Ön, yan
Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır. - Salâh Birsel
- Huzur
-
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
Kumaşın katı.
- Makam, mevki
-
Kez, defa, misil
Bu, ondan iki kat pahalı.
- Katman
-
Tekrarlanan bir sayının toplamı
6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kat çıkmak
Birleşik Kelimeler: katbekat, kat görevlisi, kat irtifakı, kat kat, katsayı, kat yuvarı, alt kat, askat, asma kat, binkat, çekme kat, duyar kat, orta kat, ortak kat, üçkat, üst kat, yalın kat, yedi kat el, bahçe katı, bodrum katı, çatı katı, giriş katı, ocak katı, yer katı, zemin katı
- Kesme, kesilme
- İlgiyi kesme
- Sonuca bağlama, bitirme
- Kesme
Birleşik Kelimeler: katetmek, katolunmak
LAL (Kelime Kökeni: Farsça lāl)
- Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş
Ata Sözleri ve Deyimler
- lal etmek
Birleşik Kelimeler: lalüebkem
- Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş
- Bu taşın renginde olan
- Kırmızı renkli bir tür mürekkep
LAK
- Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk
- Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde
TAK
- Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
Ata Sözleri ve Deyimler
- tak etmek
Birleşik Kelimeler: tak tak, tak tuk
-
Millî bayramlarda veya önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer
Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor. - Aka Gündüz
TAL (Kelime Kökeni: Fransızca thalle)
- Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı