KİTAPÇIK Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler
KİTAPÇIK harflerini içeren 4 harfli 28 kelime bulunuyor. 4 harfli KİTAPÇIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ÇIPA12,
ATİK
- Çabuk davranan, çevik
Birleşik Kelimeler: atik tetik
- Eski, eski zamanla ilgili
Birleşik Kelimeler: Ahd-i Atik
AKİK (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīḳ)
- Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş
ÂKİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿāḳid)
- Bağıtçı
- Sözleşme
- Nikâh
Birleşik Kelimeler: akit vaadi, akdetmek, evlilik akdi, hizmet akdi, iş akdi
İKTA (Kelime Kökeni: Arapça ıḳṭāʿ)
- Bir kişinin mülkiyetinde olmayıp devlete ait olan toprakların vergilerinin veya gelirlerinin asker veya sivil erkâna hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi
KATİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṭʿī)
-
Kesin
Cem dayattı ve bu rolü asla kabul etmeyeceğini kati bir dille bildirdi. - Necip Fazıl Kısakürek
Birleşik Kelimeler: kati teminat
ATIK
- Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık işlenemez veya çevre için zarar oluşturan her türlü madde
- Üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan ve kullanıcının artık işine yaramayan maddelerin tamamı
- Atılmış, atılan
Birleşik Kelimeler: atık kâğıt, atık su, endüstriyel atık, evsel atık, katı atık, nükleer atık, tıbbi atık, inşaat atığı
ATKI
-
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü, bürgü
Belinde ince bir ceylan postu, sırtında ağaç liflerinden örülmüş kaba bir atkı vardı. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu
- Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince uzun parça
- Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek, üst eşik
- Dokuma tezgâhlarında mekikle enine atılan iplik, argaç
- Büyük yaba
Birleşik Kelimeler: atkı iplik
KITA (Kelime Kökeni: Arapça ḳiṭʿa)
-
Yeryüzündeki altı büyük kara parçasından her biri, ana kara
Avrupa kıtası.
-
Askerlerin bir komutanın emrinde bir araya gelmesinden oluşan birlik
Trakya'da, Anadolu'dan gelecek yeni kıtalara intizar edilmektedir. - Falih Rıfkı Atay
-
Dörtlük
Abdülkadir Efendi'nin yazdığı tarih kıtasını aynen buraya geçirmekte bir fayda yok. - Burhan Felek
-
Parça, tane
İki kıta mektup.
Birleşik Kelimeler: kıta sahanlığı, kıtalar arası, hazır kıta, ihtiram kıtası, onur kıtası, şeref kıtası
KATI
-
Sert, yumuşak karşıtı
Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu. - Falih Rıfkı Atay
-
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim
Katı yürekli. Katı davranış.
- Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan
- Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp
-
Çok, aşırı derecede
Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti - Süleyman Çelebi
Birleşik Kelimeler: katı atık, katı kalpli, katı söz, katı yağ, katı yumurta, katı yürekli, yüreği katı
- Taşlık
TAKI
- Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
-
Kadınların ziynet eşyası, asım takım
Abuk sabukluktan bir çizgi yaratan giysileri, ilginç takılarıyla çağdaş bir efsaneydi. - Murathan Mungan
-
Adın başka bir kelime ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki
Türkçede -i, -e, -de, -den, -in ekleri birer takıdır.
-
Cümleler ile kelimeler arasında ilişki kurmaya yarayan kelimeler
Türkçede ile, göre birer takıdır.
ÇİTA (Kelime Kökeni: İngilizce cheetah)
- Etçil memeliler sınıfının etçiller takımının kedigiller familyasından bir hayvan
ATÇI
- At yetiştiricisi
AÇIK
-
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte. - Erendiz Atasü
-
Engelsiz, serbest
Açık yol.
-
Örtüsüz, çıplak
Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı. - Ahmet Kabaklı
-
Boş
Kâğıtta açık yer kalmadı.
-
Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal
Açık kadro.
-
Aralığı çok
Açık adımlarla.
-
Çalışır durumda olan
Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar. - Ömer Seyfettin
-
Kolay anlaşılır, vazıh
Açık, dobra sualleriyle karşısındakinin en azından keyfini kaçırır. - Emine Işınsu
-
Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen
Bu adamın her işi açıktır.
-
Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen
Her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o. - Tarık Buğra
-
Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı
Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ömer Seyfettin
- Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.)
-
Belirgin bir biçimde
İnsan, mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi? - Mahmut Yesari
-
Bir gereksinimin karşılanamaması durumu
Bütçe açığı.
Ülkenin doktor açığı.
-
Belli bir yerin biraz uzağı
Tren yolu nehrin açığından geçer.
-
Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır. - Behçet Necatigil
Ata Sözleri ve Deyimler
- açığa çıkarmak
- açığa çıkarmak
- açığa çıkarmak
- açığa çıkmak
- açığa vurmak
- açığı çıkmak
- açığını aramak
- açığını bulmak
- açığını kapamak (veya kapatmak)
- açık ağız aç kalmaz
- açık düşmek
- açık etmek
- açık kapamak
- açık kapı bırakmak
- açık konuşmak
- açık olmak
- açık olmak
- açık söylemek
- açıkta bırakmak
- açıkta kalmak (veya olmak)
- açık tutmak
- açık vermek
- açık yaraya tuz ekilmez
Birleşik Kelimeler: açık açık, açık ağıl, açıkağız, açık ağızlı, açık alan, açık ara, açık artırma, açık bilet, açık bono, açık bölge, açık büfe, açık celse, açık ciro, açık çek, açık deniz, açık devre, açık dolaşım sistemi, açık durum, açık duruşma, açık düşmek, açık eksiltme, açık elli, açık fikirli, açık giyim, açık görüş, açıkgöz, açık gri, açık hava, açık hece, açık hesap, açık imza, açık işletme, açık kahverengi, açık kalp ameliyatı, açık kalpli, açık kapı, açık kart, açık kestane, açık kırmızı, açık kredi, açık liman, açık lise, açık maaşı, açık mavi, açık mektup, açık ordugâh, açık oturum, açık oy, açık öğretim, açık önerme, açık pazar, açık pembe, açık piyasa, açık poliçe, açık raf, açık rejim, açık saçık, açık saman rengi, açık sarı, açık sayım, açık seçik, açık senet, açık sözlü, açık şehir, açık taşıt, açık teşekkür, açık tohumlular, açık toplum, açık tribün, açık yara, açık yeşil, açık yol, açık yürekli, açık zaman, ağzı açık, alnı açık, bahtı açık, başı açık, eli açık, gözü açık, kapısı açık, sağ açık, sofrası açık, sol açık, ucu açık, uğuru açık, yarı açık cezaevi, açığa alınmak, açığa almak, açıktan açığa, bütçe açığı, dış ticaret açığı
AÇIT
- Bir duvarda kapı, pencere, kemerleme vb. bölümler için bırakılmış açıklık
AÇKI
- Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
- Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç
- Anahtar
- Her türlü açma aracı