KİLOGRAMKUVVET Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler
KİLOGRAMKUVVET harflerini içeren 7 harfli 22 kelime bulunuyor. 7 harfli KİLOGRAMKUVVET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
MUKAVVİ21,
TERAKKİ (Kelime Kökeni: Arapça teraḳḳī)
- İlerleme, yükselme, gelişme
- İlerleme
Ata Sözleri ve Deyimler
- terakki etmek
- terakki göstermek
TAKKELİ
- Takkesi olan
TELKÂRİ
- Tel durumundaki gümüşü, altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş
- Gümüş veya altını ince teller durumuna getirip örerek yapılan (takı vb.)
-
Gümüş veya altın tellerden yapılmış motiflerle süslü
Telkâri bir vazo.
TELAKKİ (Kelime Kökeni: Arapça telaḳḳī)
-
Anlayış
Bunu böylece, belki de bir telakkiye göre küstahça yazmamı açık sözlülüğüme bağışlayın. - Nazım Hikmet
- Kabul etme, sayma
Ata Sözleri ve Deyimler
- telakki etmek
- telakki olunmak
Birleşik Kelimeler: hüsnütelakki
KOKETRİ (Kelime Kökeni: Fransızca coquetterie)
-
Beğenilme merakı
Elbiseyi öyle bir hüner ve koketri ile tutardı ki en usta terzinin makasından çıkmış mantodan daha zarif olurdu. - Refik Halit Karay
- Şıklık, hoşluk
KATOLİK (Kelime Kökeni: Fransızca catholique)
- Roma kilisesinin kendine verdiği ad
- Hristiyanlığın mezheplerinden biri
- Katolik mezhebinden olan kimse
METALİK (Kelime Kökeni: Fransızca métallique)
- Madeni
-
Metal gibi parlak olan (renk)
Sigarasını koltuğun kenarına koyduğu metalik kül tablasına ezercesine basıyor. - Ahmet Ümit
Birleşik Kelimeler: metalik boya, metalik renk
MERTLİK
-
Yiğitlik
Umudu olmadığı için, mertlik bende kalsın diye öyle görünürdü. - Haldun Taner
Birleşik Kelimeler: civanmertlik
AKORTLU
- Akordu olan, akort edilmiş
KOKUTMA
- Kokutmak işi
KORUMAK
-
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur. - Orhan Seyfi Orhon
-
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu. - Reşat Enis
-
Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
Yurdu korumak.
-
Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
İlaçla meyveleri korudu.
-
Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.
-
Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
Geleneklerini koruyorlar.
-
Karşılamak, denk gelmek
Bu işin geliri masrafını korumaz.
OTURMAK
-
Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek
Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak
Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız. - Tarık Dursun K.
-
Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak
Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti. - Tarık Buğra
-
Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek
Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar. - Burhan Felek
-
Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak
Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?
-
Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek
Temelin bu tarafı on santim oturmuş.
-
Biriyle beraber yaşamak
O günden beri enişte beyle oturuyorum. - Sermet Muhtar Alus
- Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak
-
Yer almak, geçmek
Valilik makamına oturdu.
-
Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek
Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu.
-
Belli bir yörüngede dönmeye başlamak
Uydu yörüngeye oturdu.
- Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak
-
Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak
Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı. - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- oturup kalkmak
OKUTMAK
-
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum. - Nezihe Meriç
-
Okuma işini yaptırmak
Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz. - Falih Rıfkı Atay
-
Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
Lisede İngilizce okutuyor.
-
Satarak elinden çıkarmak
Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi. - Sait Faik Abasıyanık
ALEGORİ (Kelime Kökeni: Fransızca allégorie)
- Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme, yerine koyma
- Bir sanat eserindeki ögelerin gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi durumu
GAMETLİ
-
Gameti olan, gamet oluşturan
Gametli bitkiler.