KEPÇEKUYRUK Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

KEPÇEKUYRUK harflerini içeren 4 harfli 21 kelime bulunuyor. 4 harfli KEPÇEKUYRUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

PEÇE11, EPEY10, PEYK10, URUP10, PERU9, UÇUK9, EPER8, KUYU8, KREP8, UYKU8, UYUR8, KEÇE7, EYER6, KURU6, REYE6, URUK6, YEKE6, EREK4, ERKE4, KERE4, KEKE4

EREK

[isim]

  • Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef

    Onun metodunu uygulamakla araştırıcının varamayacağı erek yoktur. - Azra Erhat

Birleşik Kelimeler: erek bilimi

ERKE

[isim]

[fizik]

  • Enerji

[felsefe]

  • Pozitif bilimlerde iş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü

KERE (Kelime Kökeni: Arapça kerre)

[isim]

  • Kez, yol, defa, sefer

    Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: bin kere, bir kere, kırk kere, milyon kere, otuz kere, yüz kere

KEKE

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kekeme

EYER

[isim]

  • Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne

    Gözlerini eyerin kuburluklarıyla atın doru boynunda hasıl olan gölgeli çizgiye dikmişti. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eyer boşaltmak
  • eyere de gelir semere de
  • eyeri boş kalmak
  • eyer kapatmak (veya kapamak)
  • eyer vurmak

Birleşik Kelimeler: eyer kaltağı, eyer kaşı

KURU

[sıfat]

  • Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı

    Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. - Halide Edip Adıvar

  • Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan

    Kuru çöl. Kuru tepeler.

  • Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı

    Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar. - Refik Halit Karay

  • Canlılığını yitirmiş (bitki)

    Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum? - Halide Edip Adıvar

  • Salgısı olmayan

    Kuru öksürük. Kuru egzama.

  • Döşenmemiş, çıplak

    Salih Reis, dört kuru duvardan ibaret fukara kapısından gördüğü mavi denize baka baka ölmek istiyordu. - Halikarnas Balıkçısı

  • Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)

    Kuru çayla karın doyar mı?

[mecaz]

  • Etkisi ve sonucu olmayan

    Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler. - Ruşen Eşref Ünaydın

[mecaz]

  • Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem

[mecaz]

  • Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze

    Kuru, zevksiz bir hayat.

[mecaz]

  • Akıcı olmayan, duygudan yoksun

    Kuru bir anlatım.

[isim]

  • Kuru fasulye

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kuru başına kalmak
  • kuruda kalmak
  • kuru gayret çarık eskitir
  • kuru hasır (veya kilim) üstünde kalmak
  • kuru laf karın doyurmaz
  • kurunun yanında yaş da yanar
  • kuru tahtada kalmak

Birleşik Kelimeler: kuru boya, kuru çay, kuru çayır, kuru çeşme, kuru dere, kuru duvar, kuru ekmek, kuru erik, kuru fasulye, kuru filtre, kuru gürültü, kuru hava, kuru iftira, kuru incir, kurukafa, kuru kafa, kuru kahve, kuru kalabalık, kuru kayısı, kuru kemik, kuru köfte, kuru kuruya, kuru kuyu, kuru laf, kuru meyve, kuru öksürük, kuru pasta, kuru pil, kuru sebze, kurusıkı, kuru soğan, kuru soğuk, kuru söz, kuru tarım, kuru temizleme, kuru üzüm, kuru yemiş, kuru yemişçi, kuru yük, kuru ziraat, kara kuru, tuzu kuru, karaca kuruca, tahtakuruları, armut kurusu, Beypazarı kurusu, dut kurusu, gülkurusu, gül kurusu, insan kurusu, kayısı kurusu, kız kurusu, piç kurusu, tahtakurusu, üzüm kurusu, yaprakkurusu

REYE (Kelime Kökeni: Fransızca rayé)

[sıfat]

  • Çizgili çubuklu çizgileri olan (kumaş)

    Fenerliler, sarı lacivert reye fanila giymişler. - Haldun Taner

URUK

[isim]

[eskimiş]

  • Soy, sülale

YEKE (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[denizcilik]

  • Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol

[halk ağzında]

  • İri, kocaman

Birleşik Kelimeler: boyunduruk yeke

KEÇE

[isim]

  • Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş

    Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular. - Ömer Seyfettin

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

    Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti. - Nezihe Araz

  • Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik

    Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keçe külah etmek
  • keçe külah olmak
  • keçesini sudan çıkarmak
  • keçeyi suya atmak

EPER

[isim]

  • Işığa karşı bakıldığında kâğıt tabakasının yapısal görünümü

KUYU

[isim]

  • Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur

    Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. - Haldun Taner

  • Toprağa kazılan derince çukur

    Kireç kuyusu.

[mecaz]

  • İçinden çıkılamayan durum veya yer

[madencilik]

  • Yer altındaki iş yerlerine ulaşmak için açılmış ve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantı yolu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kuyu açmak
  • kuyudan adam çıkarmak
  • kuyu gibi
  • kuyusunu kazmak

Birleşik Kelimeler: kuyu anası, kuyu bileziği, kuyu fındığı, kuyu kebabı, kuyu suyu, kuyu topuğu, ana kuyu, dipsiz kuyu, iç kuyu, kör kuyu, kuru kuyu, artezyen kuyusu, gayya kuyusu, kar kuyusu, kireç kuyusu, kurt kuyusu, maden kuyusu, sondaj kuyusu

KREP (Kelime Kökeni: Fransızca crêpe)

[isim]

  • Çok bükümlü iplikle dokunmuş bir tür ince kumaş

    Başına kenarları yeşil oyalı mor bir gaz boyaması krep bağlıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

[isim]

  • Yumurta, süt, un ile tavada kızartılarak yapılan, küçük yuvarlak tatlı veya tuzlu yiyecek

UYKU

[isim]

  • Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu

    Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz. - İsmet Özel

[mecaz]

  • Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık

[mecaz]

  • Doğada görülen sükûnet durumu

    Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı.

[mecaz]

  • Gerçeği görememe, aymazlık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uyku (veya uykusunu) çekmek
  • uyku basmak (veya bastırmak)
  • uyku dağıtmak
  • uykuda olmak
  • uyku durak yok
  • uyku gözünden akmak
  • uyku kestirmek
  • uyku nedir bilmeden
  • uykusu açılmak (veya dağılmak)
  • uykusu başına sıçramak
  • uykusu bölünmek
  • uykusu gelmek
  • uykusu kaçmak
  • uykusunu almak
  • uyku tutmamak
  • uyku vermek (veya getirmek)
  • uykuya dalmak
  • uykuya varmak
  • uykuya yatmak

Birleşik Kelimeler: uyku apnesi, uyku hastalığı, uyku ilacı, uyku saati, uyku semesi, uyku sersemi, uyku seti, uyku takımı, uyku tulumu, uykusu ağır, uykusu derin, uykusu hafif, ağır uyku, daluyku, deliksiz uyku, derin uyku, ebedî uyku, hafif uyku, gaflet uykusu, kış uykusu, kuş uykusu, öğle uykusu, taş uykusu, tavşan uykusu, tilki uykusu, yaz uykusu

UYUR

[sıfat]

  • Uyuyan
  • Durgun (su)

Birleşik Kelimeler: uyurgezer, uyur göz, uyur uyanık