KAÇAKÇILIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

KAÇAKÇILIK harflerini içeren 5 harfli 24 kelime bulunuyor. 5 harfli KAÇAKÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇIKIK10, KILIÇ10, AÇLIK9, AKÇIL9, ÇIKAK9, ÇAKIL9, ÇALIK9, ÇALKI9, KAÇLI9, KAÇIK9, KALIÇ9, KAKIÇ9, LAKÇI9, ALÇAK8, ÇAKAL8, ÇALAK8, KAÇAK8, KALÇA8, KAKAÇ8, LAÇKA8, KILIK7, AKLIK6, KALIK6, KALAK5

KALAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Burun, burun ucu
  • Gelin tacı
  • Tezek yığını

AKLIK

[isim]

  • Ak olma durumu

    Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi. - Rıfat Ilgaz

  • Kadınların makyaj için yüzlerine sürdükleri beyaz bir sıvı, düzgün

Birleşik Kelimeler: yüz aklığı

KALIK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kalmış, artmış
  • Eskimiş
  • Evlenme çağı geçmiş, evde kalmış (kız)
  • Eksik, noksan

KILIK

[isim]

  • Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş

    Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar. - Memduh Şevket Esendal

[halk ağzında]

  • Bir kimsenin resmi, fotoğraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kılığa bürünmek
  • kılığına girmek
  • kılıktan kılığa girmek

Birleşik Kelimeler: kılık kıyafet

ALÇAK

[sıfat]

  • Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı

    Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak

  • Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer)
  • Kısa (boy)

    Alçak boylu bir adam.

[mecaz]

  • Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alçaktan uçmak
  • alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
  • alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
  • alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
  • alçak yer yiğidi hor gösterir

Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak

ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)

    Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice

[argo]

  • Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Titiz, huysuz

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Görgüsüz

Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru

ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik

[zarf]

  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde

    Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı

KAÇAK

[isim]

  • Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz veya sıvı
  • Gizlice kaçırılmış olan mal veya madde

    Şu âlâ kaçaktan birer sigara sarar mısınız? - Sermet Muhtar Alus

  • Av sırasında vurulamayan kuş

    Malum a, kaçak diye avcının tüfeğinden kurtulmuş kuşlara denir. - Sermet Muhtar Alus

[sıfat]

  • Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan

    Vapurda bir de kaçak Rus ailesi var. - Aka Gündüz

[sıfat]

  • Yasaca yapılması yasak olan veya yapılması için gerekli izin alınmayan

    Kaçak kat.

[sıfat]

  • Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan veya bir yerden çıkarılan

    Öyle olduğu hâlde kaçak sigaramla hâli unutmaya çalışıyordum. - Sait Faik Abasıyanık

[zarf]

  • Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice

    Bütün harp müddetince babası ile İsviçre'de kaçak yaşadı. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaçak güreşmek

Birleşik Kelimeler: asker kaçağı, elektrik kaçağı, mektep kaçağı, okul kaçağı, pranga kaçağı, vergi kaçağı

KALÇA

[isim]

[anatomi]

  • Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge

    Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalça kemiği

KAKAÇ

[isim]

[halk ağzında]

  • Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek
  • Manda pastırması

LAÇKA (Kelime Kökeni: İtalyanca lascia)

[isim]

[denizcilik]

  • Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması

[sıfat]

[mecaz]

  • Gevşemiş, verimsiz duruma gelmiş, düzeni bozulmuş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • laçka etmek
  • laçka olmak

AÇLIK

[isim]

  • Aç olma durumu

    Açlıktan gözümüz dönmüştü. - Azra Erhat

[mecaz]

  • Kıtlık

[mecaz]

  • Aşırı istek içinde bulunma

    Öğrenme konusundaki yorulmayan açlığımı karşılayan bir okuldaydım. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • açlığını bastırmak (veya gidermek veya öldürmek)
  • açlık çekmek
  • açlık ile tokluğun arası yarım yufka
  • açlıktan gözü (veya gözleri) dönmek (veya kararmak)
  • açlıktan imanı gevremek
  • açlıktan nefesi kokmak
  • açlıktan ölmek
  • açlıktan ölmeyecek kadar

Birleşik Kelimeler: açlık grevi, açlık sınırı, açlık kan şekeri, gözü açlık, karnı açlık

AKÇIL

[sıfat]

  • Rengi atmış, ağarmış

    Buruşuk, akçıl donlu bir bedevi. - Refik Halit Karay

  • İçinde ak renk bulunan

    İçlerinden birisi akçıl kirpiklerini kırpıştırdı, bir ölüm boyasıyla boyanmışa benzeyen dudaklarını kıpırdattı. - Nazım Hikmet

ÇIKAK

[isim]

  • Çıkılacak yer, çıkıt, mahreç

[dil bilgisi]

  • Boğumlanma noktası

ÇAKIL

[isim]

[mineraloji]

  • Çakıl taşı

    Çakıl dolu kamyonla, klakson çalarak yapı yerine girdi. - Aydın Boysan

Birleşik Kelimeler: çakıl çukul, çakıl kuşu, çakıl taşı, çakıl yol