KAYNAŞIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
KAYNAŞIK harflerini içeren 5 harfli 26 kelime bulunuyor. 5 harfli KAYNAŞIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KAYIŞ11,
KANKA
- Kardeş kadar yakın olan kimse
KANIK
- Kanaatkâr
- Tokgözlü
KAYAK
- Kar, su veya çim üzerinde kaymak için ayağa takılan araç, ski
- Bu aracı kullanarak yapılan spor
Birleşik Kelimeler: kayakevi, tekerlekli kayak, asfalt kayağı, çim kayağı, su kayağı
KAYAN
- Kayarak yer değiştiren
- Yassı, düz, kat kat oluşmuş taş
- Dağdan inen sel
YANAK
-
Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü
Dedim dilber yanakların kızarmış / Dedi çiçek taktım gül yarasıdır - Âşık Ömer
- Lastik tekerlekli taşıtlarda lastiğin jant ile yere temas eden bölümü arasında kalan yan yüzeyi
Ata Sözleri ve Deyimler
- yanağına kan gelmek
- yanağından kan damlamak
Birleşik Kelimeler: yanak yanağa
KIYAK
-
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz.
- Hoşgörü, ayrıcalık tanıma
- Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli
-
Kıyıcı, zalim, gaddar
Hırsızların en kıyağı, kaçakçıların en gözü karası hep burada. - Necip Fazıl Kısakürek
Ata Sözleri ve Deyimler
- kıyak geçmek (veya çekmek veya yapmak)
- kıyak kaçmak
Birleşik Kelimeler: kafası kıyak
KAŞAN
- Hizmet veya binek hayvanları durup işeme
Birleşik Kelimeler: kaşan yeri
KAYIN
- Kayıngillerin örnek bitkisi olan, 30-40 metre boyunda, 2 metre çapında, kışın yapraklarını döken, kerestesi beyaz ve değerli olan bir orman ağacı (Fagus orientalis)
- Bu ağaçtan yapılmış
Birleşik Kelimeler: Avrupa kayını, doğu kayını
-
Kadın veya kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi, kayınbirader, ini
Sabahleyin kaynım beni bir katıra bindirdi. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: kayınbaba, kayınbirader, kayınpeder, kayınvalide, kaynana
KAYIK
-
Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne
Halk arabalarla, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altına dağılıyordu. - Asaf Halet Çelebi
-
Bir yana kaymış
Çiçekli kumaştan, büzgülü, yakası kayık bir elbise dikti. - Lâtife Tekin
Ata Sözleri ve Deyimler
- kayık yanaştırmak
Birleşik Kelimeler: kayıkhane, kayık salıncak, kayık tabak, kayık yaka, çember kayık, ağ kayığı, ateş kayığı, buz kayığı, foroz kayığı, ığrıp kayığı, imamkayığı, pazar kayığı, varagele kayığı, yarış kayığı
ŞAKAK
-
Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge
Ara sıra boynunu, şakaklarını ovdururdu bana. - Yusuf Atılgan
Ata Sözleri ve Deyimler
- şakakları ağarmak (veya beyazlanmak)
- şakakları atmak
Birleşik Kelimeler: eli şakağında
YANIK
-
Yanmakta olan
Binada yanık lamba bırakmayın.
-
Yanmış olan
Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu. - Reşat Enis
-
Rengi koyulaşmış
Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız. - Sait Faik Abasıyanık
-
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
Yanık bir çocuk.
- Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
- Bıkkın, üzüntülü, dertli
-
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde - Cahit Sıtkı Tarancı
-
Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
Halıdaki yanığı ördürmeli.
- Herhangi bir ısıdan meydana gelen doku bozukluğu
Ata Sözleri ve Deyimler
- yanık kokmak
Birleşik Kelimeler: yanık rüzgâr, yanık ses, bağrı yanık, karayanık, yüreği yanık, amele yanığı, gece yanığı, güneş yanığı
YANKI
-
Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, aksiseda, inikâs, akis, eko
Ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin / Ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin - Necip Fazıl Kısakürek
-
Bir olgunun çevrede uyandırdığı duygu, düşünce veya tepki, akis, inikâs
Bu çığlıklar, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa geniş yankılarla bütün yurdu kaplıyordu. - Yusuf Ziya Ortaç
Ata Sözleri ve Deyimler
- yankı uyandırmak
- yankı yapmak
Birleşik Kelimeler: yankı bilimi
YAKIN
- Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
-
Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan
İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır. - Cemil Meriç
-
Aralarında sıkı ilgi bulunan
Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır. - Elif Şafak
-
Benzeyen, andıran, yaklaşan
Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı. - Ömer Seyfettin
-
Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan
Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın... - Sait Faik Abasıyanık
-
Uzak olmayan yer
Yakınımızda otururlar.
-
Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba
En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur. - Murathan Mungan
-
Uzak olmadan
Gelin, bana yakın oturun lütfen.
Birleşik Kelimeler: yakın akraba, yakın anlamlı, yakın benzeşme, yakın benzeşmezlik, Yakın Çağ, Yakın Doğu, yakın dost, yakın göçüşme, yakın koruma, yakın sesli, Yakın Şark, yakın takip, akla yakın, cana yakın, fırtınaya yakın rüzgâr
AŞKIN
-
Belli bir süreyi aşmış, ötesine geçmiş
Altı ayı aşkın bir zamandan beri hazırlanıyordu bu yolculuk. - Abidin Dino
- Benzerlerinden üstün
- Çok, fazla
AKŞIN
- Doğuştan boya maddesi bulunmadığı için kıllarında ve gözlerinde, bazen de derisinde ak olan (hayvan veya insan), çapar (I), albinos