KAYNAŞTIRMAK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

KAYNAŞTIRMAK harflerini içeren 8 harfli 60 kelime bulunuyor. 8 harfli KAYNAŞTIRMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AYTIŞMAK15, AYRIŞMAK15, YAKIŞMAK15, YATIŞMAK15, YARIŞMAK15, KAYNAŞIK14, KAYNAŞMA14, KAYŞAMAK14, KAYTARIŞ14, YANAŞMAK14, YANŞAMAK14, YARAŞMAK14, YAŞATMAK14, YAŞARTMA14, YAŞARMAK14, YAŞANMAK14, AŞTIRMAK13, AŞIRTMAK13, KARIŞMAK13, KARKAMIŞ13, KAŞINMAK13, KATIŞMAK13, KARMAŞIK13, TANIŞMAK13, TAKIŞMAK13, TAŞINMAK13, TAŞIRMAK13, YAŞATKAN13, AYIRTMAK12, AYIRTMAN12, KAŞANMAK12, KAYIRMAK12, KAYIRTMA12, KAYITMAK12, ŞAKRAMAK12, TAŞKIRAN12, YIKATMAK12, YIKANMAK12, YAKINMAK12, YAKTIRMA12, YATIRMAK12, AYARTMAK11, KAYNAMAK11, KAYNATMA11, KAYTARMA11, YANIKARA11, YAKARMAK11, YARATMAK11, YARANMAK11, ANIRTMAK10, KANIRMAK10, KANIRTMA10, KARINMAK10, TIKANMAK10, TAKINMAK10, AKTARMAK9, AKMANTAR9, KANTARMA9, KANATMAK9, TARANMAK9

AKTARMAK

[-e]

[-i]

  • Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek

[-i]

  • Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek
  • Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak
  • Toprağı altı üstüne gelecek bir biçimde iyice bellemek
  • İletmek, bildirmek

    Derdini size aktarıp arınmış, sizi zehirleyip bırakmıştır. - Haldun Taner

  • Bir kitabı başından sonuna kadar okumak
  • Birinin başka biriyle telefonla konuşmasını sağlamak

[-i]

  • Çatı kiremitlerinin kırık ve bozuk olanlarının yerlerine sağlamlarını koymak

[-i]

[edebiyat]

  • Alıntılamak

    Onun yerine Salâh Birsel'in bir şiirini aktaracağız. - Salâh Birsel

[edebiyat]

  • Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyurmak ve yaymak

[edebiyat]

  • Tür değişikliği yapmak

    Romanı dizi filme aktarmak.

[bilişim]

  • Bir tekniğe göre biçimlendirmek, uyarlamak

[teknik]

  • Üretilmiş olan bir enerjiyi, başka organlara iletmek

AKMANTAR

[isim]

[bitki bilimi]

  • Tadı güzel ve besleyici bir tür mantar, keçi mantarı (Agaricus campestris)

KANTARMA

[isim]

  • Azılı atları zapt etmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç

    Gururu okşanılan bir erkek ise ağzına kantarma geçirilmiş bir küheylan kadar âcizdir, elinizde esirdir. - Hüseyin Cahit Yalçın

KANATMAK

[-i]

  • Kanamasına yol açmak veya kanamasını sağlamak

    Kendilerine acındırmak için yalandan kavgaya tutuşup birbirlerinin saçlarını başlarını yoldular. Yüzlerini kanattılar. - Lâtife Tekin

TARANMAK

[nesnesiz]

  • Tarama işi yapılmak

    Saçlar, sımsıkı taranmış, fırçalanmış, ensesinde bir topuz yapılmıştı. - Halide Edip Adıvar

  • Kendi başını taramak

    Bugün bu tarağımla taranmıştım. - Sait Faik Abasıyanık

  • Dikkatlice bir şey aramak

ANIRTMAK

[-i]

  • Anırmasını sağlamak

KANIRMAK

[-i]

  • Bir şeyi eğip zorlayarak yerinden çıkarmak veya çıkarmaya çalışmak

    Ağacın dalını kanırmak.

    Çiviyi kanırmak.

KANIRTMA

[isim]

  • Kanırtmak işi

KARINMAK

[nesnesiz]

  • Sallanarak karışmak

[halk ağzında]

  • Çiftleşmek

TIKANMAK

[nesnesiz]

  • Tıkama işine konu olmak

    Anlattıklarını dinledikçe sanki hava borum tıkanmış da deniz baskısından iliklerim gözlerimden pırtlıyormuş gibi sıkılıyorum. - Halikarnas Balıkçısı

  • İştahı kalmayıp yemek yiyememek
  • Soluk alamamak, soluğu kesilmek

    Hâlâ tıkanmış, boğulmuş gibi kesik kesik nefes alan Lâle'ye bir kere daha baktı. - Ömer Seyfettin

TAKINMAK

[nesnesiz]

  • Kendine takmak

[-i]

[mecaz]

  • Bir nitelik veya durum almak

    Takındığı bu sıfatı boynundaki kravattan fazla mühimsediği de yoktu. - Falih Rıfkı Atay

AYARTMAK

[-i]

  • Baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak

    Allah'ı ileri sürerek kadınları ayartacak aklınca. - Refik Halit Karay

  • Kandırmak
  • Birini, çalıştığı yerden ayırıp başkasının yanında çalışmaya kandırmak

KAYNAMAK

[nesnesiz]

  • Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak

    Su, 100 °C'de kaynar.

  • Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak

    Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. - Tarık Buğra

  • Yerden çıkmak
  • Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak
  • Yara kapanmak, iyileşmek
  • Mayalı bir şey kabarıp köpürmek

    Şıra kaynamış.

  • Mide ekşimek
  • Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak

    Deniz kaynıyor.

  • Çok miktarda bulunmak

    Burası karınca kaynıyor.

  • Gizli bir iş çevirmek, için için hazırlanmak

    Burada bir iş kaynıyor.

  • Gerektiği gibi yapılamamak

    Lafa daldık, ders kaynadı.

  • Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak

    Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu. - Halit Ziya Uşaklıgil

  • Coşmak, heyecanlanmak

[mecaz]

  • Bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak

[argo]

  • Arada kaybolmak

    Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana. - Selim İleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaynayan kazan kapak tutmaz

KAYNATMA

[isim]

  • Kaynatmak işi

KAYTARMA

[isim]

  • Kaytarmak işi

    Kaytarmaya kalkıştım mı öfkeleniyor, çıkışıyor bana. - Tomris Uyar