[-den]

• Artmak, geriye kalmak, fazla bulunmak

  Artakalan para ile çocuk pek güç geçiniyordu. - Halit Fahri Ozansoy

[-i]

• Ölçü ve tartıya dayanmaksızın, gözle oranlayarak hesaplamak, tahmin etmek

  Şöyle bir hedefi kararladı ve tetiği çekti.

[-i]

• Karalama işini yaptırmak

[-i]

[halk ağzında]

• Katar durumuna getirmek, arka arkaya dizmek

[-i]

• Bağ, bahçe toprağının yüzünü tarakla düzeltmek

• Gereksiz maddelerden ayıklamak amacıyla araç geçirmek, taramak

• Yılankavi çizgilerle boyamak

• Tarar gibi yapmak

[-i]

• Arık (II) duruma getirmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Yemekte artık bırakmak

[nesnesiz]

• Aktarma işine konu olmak

  Pek çok roman ve hikâye de sinemaya aktarılmıştır. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Karartılmak işi

[-i]

• Bir nesneyi tanıtmak veya benzerlerinden ayırmak için işaret koymak

[-i]

[müzik]

• Bas notalarının üstüne akortlarını belirten rakam koymak

[-i]

• Tırnaklarıyla çizmek veya hırpalamak, tırnaklamak, tırmıklamak, cırmalamak

  Böyle çöktüğüm yerde tahtaları tırmalayarak ne kadar ağladım. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

• Rahatsız etmek

[-i]

• Tımar etmek

[isim]

• Kararlaşmak işi

[nesnesiz]

• Kart duruma gelmek