KATLETMEK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
KATLETMEK harflerini içeren 3 harfli 25 kelime bulunuyor. 3 harfli KATLETMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KAM4,
ATE
- Tanrıtanımaz
ALT
-
Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı
Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. - Ziya Osman Saba
-
Bir nesnenin tabanı
Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü
Altına sandalye çekmek.
- Bir şeyin yere yakın bölümü
- Birine göre daha aşağı mevkide olan kimse, madun
-
Sınıflamalarda ikinci derecede olan
Alt sınıf. Alt cins. Alt takım.
-
Birkaç şeyden aşağıda olan
Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş. - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- alt değirmen güçlü akar
- alt etmek
- altı alay üstü kalay
- altı kaval, üstü şişhane (veya şeşhane)
- altına etmek (veya kaçırmak)
- altına imza atmak
- altına imza koymak
- altında kalmak
- altında kalmamak
- altından çapanoğlu çıkmak
- altından girip üstünden çıkmak
- altından kalkamamak
- altını çizmek
- altını değiştirmek
- altını ıslatmak
- altını kapatmak
- altını kısmak
- altını üstüne getirmek
- altı tutmak
- altı yaş olmak
- alt olmak
- alt perdeden konuşmak
- altta kalanın canı çıksın
- altta kalmak
- alttan almak
- alttan güreşmek
- altta yok üstte yok
Birleşik Kelimeler: alt alta, alt başlık, alt bölüm, alt cins, alt çene, alt deri, alt diş, alt dudak, alt familya, alt geçit, alt gerilim, alt güverte, alt hava yuvarı, alt ırk, alt karşıt, alt kat, alt katman, alt kavuşum, alt kurul, alt sınıf, alt şube, alt tabaka, alt takım, alt tarafı, alt tür, altüst, alt yanı, altyapı, alt yazı, alt yazıcı, altı üstü, alttan alta, ayakaltı, bardakaltı, başaltı, baş altı, bayrakaltı, bilinçaltı, dam altı, denizaltı, deniz altı, deri altı, dilaltı, dil altı bezleri, ev altı, gözaltı, göz altı, hasıraltı, kahvaltı, kapıaltı, kaymakaltı, koltuk altı, köprüaltı çocuğu, Kubbealtı, kulak altı bezi, merdiven altı, normalaltı, rüzgâraltı, silahaltı, su altı, şuuraltı, topaltı, toprak altı, üst deri altı, yastıkaltı, yemekaltı, yeraltı, yer altı, el altında, el altından
ELK (Kelime Kökeni: İngilizce elk)
- Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik
ELA
- Gözde sarıya çalan kestane rengi
-
Bu renkte olan
Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi - Karacaoğlan
EKE
- Büyük, yetişkin, yaşlı, kart
- Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk
KAK
-
Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu
İki sipahinin yancıklarında biraz peksimet, biraz da dut kakı olduğu hâlde daha bir lokma yemiş değillerdi. - Nihal Atsız
- Zayıf ve kuru (kimse)
KAL
- Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
Birleşik Kelimeler: kalhane
- Söz, lakırtı, laf
Ata Sözleri ve Deyimler
- kale almamak
KAT
-
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey
Bir kat yufka, bir kat peynir.
- Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
-
Giyeceklerde takım
Birer kat elbise ile kalacağız. - Aka Gündüz
- Apartman dairesi
-
Ön, yan
Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır. - Salâh Birsel
- Huzur
-
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
Kumaşın katı.
- Makam, mevki
-
Kez, defa, misil
Bu, ondan iki kat pahalı.
- Katman
-
Tekrarlanan bir sayının toplamı
6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kat çıkmak
Birleşik Kelimeler: katbekat, kat görevlisi, kat irtifakı, kat kat, katsayı, kat yuvarı, alt kat, askat, asma kat, binkat, çekme kat, duyar kat, orta kat, ortak kat, üçkat, üst kat, yalın kat, yedi kat el, bahçe katı, bodrum katı, çatı katı, giriş katı, ocak katı, yer katı, zemin katı
- Kesme, kesilme
- İlgiyi kesme
- Sonuca bağlama, bitirme
- Kesme
Birleşik Kelimeler: katetmek, katolunmak
KEK (Kelime Kökeni: İngilizce cake)
- Ana maddeleri yumurta, un ve şeker olan, içerisine kuru üzüm, kakao, fındık vb. konularak fırında pişirilen tatlı çörek
- Aptal, bön, kolay aldatılabilen (kimse)
Birleşik Kelimeler: çaylı kek, kakaolu kek, sade kek, üzümlü kek
KEL (Kelime Kökeni: Farsça kel)
-
Saçı dökülmüş olan (kimse)
Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam. - Ahmet Ümit
-
Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)
Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu. - Sait Faik Abasıyanık
-
Gelişmemiş, cılız (bitki)
Kel bir ağaç.
- İçinde az eşya bulunan
Ata Sözleri ve Deyimler
- kel başa şimşir tarak
- kele köseden yardım olmaz
- keli görünmek
- keli kızmak
- keli körü toplamak
- kelin ayıbını takke örter
- kelin merhemi olsa başına sürer (veya kelin medarı olsa kendi başında olur)
- kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur
- kel yanında kabak anılmaz
Birleşik Kelimeler: kelaynak, kel kâhya, keloğlan
KET (Kelime Kökeni: Ermenice)
- Engel
Ata Sözleri ve Deyimler
- ket vurmak
LAK
- Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk
- Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde
TAK
- Tahta vb. bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
Ata Sözleri ve Deyimler
- tak etmek
Birleşik Kelimeler: tak tak, tak tuk
-
Millî bayramlarda veya önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer
Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor. - Aka Gündüz
TAL (Kelime Kökeni: Fransızca thalle)
- Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı
TAT
- Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum
- Tatlılık
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz. - Şevket Rado
Ata Sözleri ve Deyimler
- tadı damağında kalmak
- tadı gelmek
- tadı kaçmak (veya gitmek)
- tadına bakmak
- tadına doyum olmamak
- tadına varmak
- tadında bırakmak
- tadından yenmemek
- tadını almak
- tadını bulmak
- tadını çıkarmak
- tadını kaçırmak
- tadını tuzunu bulmak
- tadı tuzu kalmamak (veya bozulmak)
- tadı tuzu yok
- tat almak
- tat kazanmak
- tat vermek
Birleşik Kelimeler: tat alma duyusu, tat alma organı, tatbilir, tat duyusu, ağız tadı, damak tadı, kabak tadı
- Dilsiz
- Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılar
- Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı